Bölüm 53 hatalar-1
"İlk hata saflığın,
sonrakiler suçun mahsulüdür."
Oliver Goldsmith
Ben o konaktan Cihan'la evlenmek için çıkmıştım... Tüm kabahatler, tüm isyanlar sığmıştı bu sözlere. Yüreği, yeni kavramaya başladığı gerçeklikle ezildi. Üstüne tonlarca ağırlık binmiş gibi hissederken kendini öyle bedbaht bir haldeydi ki acıklı iç çekişleri ve teker teker dökülen damlalarla kusuyordu acısını. Kalbi atmayı kesti, ona kollarını açan Thir'e sığındı ve anne şefkatine en yakın şeyi ondan aldı: sevginin getirdiği merhamet!
"Berfu..." Kusay'ın dudakları titredi. Ona yaklaşmak dokunmak istese de bir adım öteye gidemedi. Ayakları yere mıhlanmış gibi kıpırdatamadı onları.
Taylan Kurşun bile yutkunma ihtiyacı hissedip kenara çekildiğinde Sancak hırıltılı soluklarını da peşine katıp büyük bir hışımla daireden çıktı.
En son onu taşıyacaklarından şüphe duyduğu ayakları tutmaz olunca yere diz çöktü, Kusay. Elleri, cansız birer nesne gibi iki yanına düştü. İçinde yaşanan yıkımın haddi hesabı yoktu. Cihan'ın karısı olacak olması çok şey mi değiştirmişti? Evet! Hayata zaten yarım başlayan bir kızı kendi elleriyle yok etmişti.
Boğazını yakıp ciğerlerini ateşe veren bir nefes çekti içine. Soluduğu havada bile onun kokusu vardı. Aldığı hiçbir nefesin bu denli can yakmadığını fark ettiğinde o günü düşünüyordu. Kendi hayatını askıya alıp bir nesne gibi dağ evine kapattığı kızın yanına gerçek anlamda ilk defa gittiği günü. Her şeyin asıl başladığı gün o gündü. Berfu'nun ona kendi elleriyle hazırladığı yemeğin tadı sanki hala damağındaydı, bir daha asla onun için aynı şevkle bir şeyler yapmayacağının bilinci bir karabasan gibi üstüne çöktü.
Bir an karşısındaki iki kadın kayboldu ve tekli koltuğa kıvrılıp yatan o küçük kızı gördü. Nemli, tel tel olmuş sarı bukleleri, hafif pembeleşen minik burnunu ve yaz meltemiyle titreyen küçük bedenini... Sahi, nasıl yapabilmişti bunu? Berfu'suna, minik kar tanesine nasıl kıyıp ona ihanet edebilmişti? Onu söndüreceğini hiç mi bilmiyordu? Kendine güvenle ve sevgiyle bakan o koca mavi gözleri aklından mı silmişti? Yahut kendi aklını mı kaçırmıştı?
Bunu ona, kendine, ikisi için düşündüğü geleceğe nasıl yapardı?
Kızın iç çekişleri küçük hıçkırıklara ardından da acı mırıltılara dönüştü. Thir'in kollarında uyuyup kalan genç kıza öyle bir bakışı vardı ki Thir de Taylan da içindeki acıyı ayna gibi yansıtan genç adamın kederini kendi içlerinde hissettiler.
Berfu'nun uyuduğuna emin olduktan sonra ancak yaklaşabildi ona. Biraz olsun kıpırdatabildiği bacaklarıyla yerde sürünüp oturdukları koltuğun kenarına, yere kıvrıldı. Solgun yanaklarına düşen kıvrak kirpikleri ıslanmış ve birbirine yapışmıştı. Burnu, yine kızarmıştı. Thir'in kollarındaki görüntüsü o kadar küçüktü ki içindeki tüm merhameti, koruma dürtülerini ayağa kaldırıyordu.
Ne vardı ki onu asıl koruması gereken kişiden, kendinden koruyamamıştı.
Biraz daha izledi Berfu'yu. Günlerdir gecelerini harcayarak yaptığı gibi. O uyurken dokunabildi saçlarına, tenine. Hakkı olmayan kokuyu ciğerlerine çekerken dolmasını engelleyemediği gözlerini de saklamadı. İşte o an, bir fener misali kederini etrafına saçarken bir şeylerin yolunda gitmediğini itiraf etti. Bunu sözlerle yapmadı, aksine suskunluğu ele veriyordu onu. Gözleri, bir de bencil varlığıyla yıkıp geçtiği kıza uzanırken titreyen elleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISIRIK SERİSİ ||YANLIŞ|| (TAMAMLANDI)
Novela Juvenil"Yoktu... Beni alıkoyan ve hayatımı cehenneme çeviren adama gösterecek şefkatim, verecek bir kalbim yoktu. Olmayacaktı..." ISIRIK SERİSİ I. KİTABIDIR. BAŞLANIÇ TARİHİ: 15 ARALIK 2016 BİTİŞ TARİHİ: 29 TEMMUZ 2018 _______________ Bir Tör...