YANLIŞ 48 Ψ BAZI HATALAR ÖMÜRLÜKTÜR, BAZILARI ÖLÜMLÜK

2.9K 184 241
                                    

Bu bölüm bazı okurları gücendirecek ve yetişkin tema içermektedir.

Bölüm 48 bazı hatalar ömürlüktür, bazıları ölümlük

"Her şey istediğin gibi oldu işte Mehtap teyze. Eminim, Buğra amca da çok beğencek." Berfu, yorgunlukla kendini kanepeye attığında Mehtap onaylamaz sesler çıkararak kızı kolundan tuttuğu gibi kaldırdı. Oysa bu son iki günde Berfu'nun oturmak için bulduğu tek fırsattı. "Sen hazır değilsin daha! Kuaför seni bekliyor, elbiseni Kusay'ın süitine gönderttim. Tek girişli olan oda senin, çift kanatlıyı da kullanabilirsin ama rahat edemeyeceğini düşünüyorum. Bu arada itiraz etmeye yeltenme bile Berfu."

On sekizinde gencim diyenlere taş çıkaran atiklikle odanın içinde dolanmaya devam etti. Aradığı ayakkabılarını nihayet bulduğunda onları değiştirmek için pufa oturdu. "Yani konfor bakımından iki oda da eşsiz, Kusay'ın ne kadar rahatına düşkün olduğunu az çok anlamışsındır. Demek istediğim orası onun kişisel odası gibi." Berfu anladığını göstermek için başını salladı ve iki gündür bir an olsun oturmasına müsaade etmeyen bir etkinlik planıyla hayatına tatlı bir telaş getiren kadının yanından ayrıldı. Mehtap Hanım'ın dediği gibi Kusay'ın süitine girdiğinde onu hazırlamak için bekleyen insanları gördü. Onları bekletmiş olmanın verdiği mahcubiyetle ağzında bir şeyler geveleyip tek kapılı odaya girdi. Tahmin ettiği gibi oda lüks ve moderndi, etrafta şöyle bir gözlerini dolaştırdı. Yüksek, direkli yatağın üstündeki kutuyu gördüğünde hızlı adımlarla yatağa yanaşıp kutuyu açtı. Mehtap Hanım her şeyi düşünmüştü. Elbisenin yanına bırakılan iç çamaşırı takımını kaptığı gibi banyoya koştu. Hızlı bir duş alıp çamaşırları üstüne geçirdi. Islak saçlarını havluya sarıp ayak bileklerine inen sabahlığı giydi. Kuşağını bağlarken çıplak, ıslak ayaklarıyla ardında iz bırakarak salona geçti.

Yılın beklenen gününde daha yeni yeni onuncu dakikaya giriş yapıyorlardı ancak Berfu'nun ayakları çoktan isyan bayraklarını çekmişti. Thir kadar vicdansız davranıp iki gökdelenin üstünde yürümeye zorlamamıştı Mehtap Hanım, evet, ama on santimetrelik iki ince çubuğun(!) üstünde durması için teşvik edici bir baskı kurmuştu. Nispeten yaşına uygun olan elbisesine böylesi bir çiftin daha uygun olacağı konusunda oldukça kararlı görünüyordu ve Berfu sadece onun tatlı konuşmasına kapılıp tav olmuştu. Saçlarını geriye atıp nemlenen boynunu ortaya çıkardı, ellerini yelpaze gibi kullanarak çırptı. Koyu renk, buğulu bir göz makyajıyla iyice ortaya çıkarılan yeşil gözleri bir saat bulmak istercesine bulduğu locayı taradı, Mehtap Hanım yemeklerin son kontrolünü yapmak için henüz ayrılmıştı. Neredeyse gelmek üzereler, diye düşündüğü sıradaysa onu gördü.

Günlerdir varlığına hasret kaldığı sığınağı karşısındaydı. Gözlerini kırpmadı bile ona bakarken. Attığı belli belirsiz adım ilk defa onu bir zırh gibi çepeçevre saran öz güveninden yoksundu. Gördüğünün hissettiği özlem sonucu olan bir serap olup olmadığı endişesine düştü. Olamazdı. Hiçbir düş onun minik kar tanesi kadar kusursuz olamazdı!

Kararan bakışlarıyla hasretle taradı onu. Gözleri uzun uzun dingin, huzurlu bir gölü andıran yeşil gözlerinde takıldı, ardından da kırmızının günaha çağıran tonuna boyanan küçük, dolgun dudaklarına. Berfu'nun donup kalması, kızın hissettiği özlemi buram buram hissetmesi erkeklik gururunu okşadı. Berfu'nun bağı çözülen dizleri iki günün ıstırabını sildi. Bir de dokunabilse, sarılıp kokusunu içine çekebilse...

"Kusay," Bir şükür gibi genç kızın tatlı sesiyle can bulan adı hiç bu kadar kutsal gelmemişti. Elindeki evrak çantasını yere bıraktı, bir nebze yerine gelen güveniyle sağlam adımlar attı. Kollarını, genç kızın ince beline doladı. Parmakları iki parça olan elbisenin bel dekoltesinden çıplak tenini okşadı. Bir miktar kısaltılıp dalgaları şekle sokulan saçlarına gömdü burnunu, sanki son defa soluyacakmış gibi çekti içine çiçek kokusunu. Aynı şekilde aldığı karşılıktan başka ne isteyebilirdi ki?

ISIRIK SERİSİ ||YANLIŞ|| (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin