Korku

664 26 16
                                    

İçeriye giren güzel kadın ve adam yaşlıca bir adamla selamlaştılar ardından yaşlı adam mikrofonu eline alıp konuşmaya başladı.
"Sevgili dostlarım sizleri bugün bir araya toplamamın nedeni güzel gelinim ve oğlumu takdim etmek. Gelinim Ada Özdemir ve oğlum Kağan Özdemir." yaşlı adamın sözü salonda kopan alkış tufanıyla bölündü.
"Sizler de biliyorsunuz ki ben artık yaşımı aldım gidiyorum. Emeklilik vaktim geldi de çattı bile, oğlum da döndüğüne göre işleri artık onun ellerine bırakmalıyım. Bugünden itibaren şirketimizin yeni yöneticisi oğlum Kağan'dır. Herkese beni dinlediği için teşekkür ediyor ve mikrofonu yeni yöneticinize devrediyorum." mikrofonu alan Kağan karısının gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladı:
"Öncelikle sevgili karıma teşekür etmek istiyorum. Bugünlere gelmemde onun payı büyük. Bu yüzden bu güzelliği izlemekten sizi bir süre mahrum edip kutlamanın açılış dansını yapmak üzere piste alıyorum." adam karısının elinden tutarak onu piste doğru götürdü. Kadın gülümsüyordu ancak bu gerçek bir gülümseme değildi. Neler olduğunu bilmiyordum, tek bildiğim birşey vardı bu kadının Kenan'la bir geçmişi olduğu.
"Gel benimle biz de dans edeceğiz."
"Ama ben daha önce hiç dans etmedim."
"Sen sadece sarıl gerisini bana bırak."
"Ama..." sözümü yarıda kesip beni dans pistine doğru sürükledi. Az önceki adam ve güzel kadının oldukça gerisindeydik. Beni kendine doğru çekip ellerimi omuzlarına koydu. Belimden kavrayıp biraz daha kendine çekerek aramızdaki mesafeyi sıfırladı şu anda resmen bir öpüşme yakınlığındaydık. İlk defa utancımı yenip gözlerinin içine baktım. O kadar güzel bakıyordu ki, o dipsiz karanlığında kaybolmak istedim. Etrafımdaki herkesi unutmuştum sanki burada sadece o ve ben vardım. Başımı boyun çukuruna gömüp ona sokuldum, güçlü kollarına sığınıp güzel odunsu kokusunu içime çektim.

************************************

          Başını boynuma gömen kız içimde tarifi imkansız duygulara yol açıyordu. İnce belindeki elim daha fazlasını istercesine karıncalanıyor, üzerindeki elbiseyi yırtıp ona sahip olma düşünceleri tüm benliğimi sarıyordu. Yanımdan geçen bir kadının kıkırdama sesiyle kendime geldim. O kadar dalmıştım ki müzik bitmesine rağmen biz hala sarmaş dolaş dans ediyorduk. O da kendisine gelmiş olacak ki hızla elini benden kurtarıp uzaklaştı. Etrafta bizi tuhaf tuhaf süzen insanlara aldırış etmeyip Gece'nin ellerini kavrayarak onu masaya götürdüm. Masaya geçmemizle onun gözlerinin üzerimde olduğunu fark ettim. Gözleri sürekli ben ve Gece arasında gidip geliyordu. Sanırım aramızdaki ilişkinin ne boyutta olduğunu anlamaya çalışıyordu. Gece'yle dans ederken nasıl o kadını unutabilmiştim. Dişlerimi sıkıp sinirime hakim olmaya çalıştım. Şimdi planımı devreye sokmamın tam zamanıydı. Ben yaşadığım sürece çektiğim acıları misliyle bu kadına geri ödetecektim.

************************************

      "Kenan yine nereye gidiyoruz." soruma cevap vermedi. Ellerimden tutup çekiştirerek kalabalığı yardı ve az önce konuşan yaşlı adama doğru yöneldi. Sanırım şimdi nereye gittiğimizi anlamıştım.
"İyi geceler Mustafa Bey size görünüp gidelim dedik malum bundan sonra Kağan Beyle çalışacağız."
"Aaaa bırakmam seni erkenden. Bu ne acele oğlum. Bak Kağan, bu Kenan şirketimizin avukatı. Kendisi işinde çok iyidir, ne zaman sorunun olursa onunla konuşuyorsun anlaştık mı?"
"Mustafa Bey biz zaten tanışıyoruz, aynı okula gitmiştik. Hatta Ada hanım beni daha iyi tanır öyle değil mi Ada hanım."
Güzel kadın donmuş bir şekilde konuşmanın başından beri Kenan'a bakıyordu. Gözlerinde birçok duygu vardı: Aşk, özlem, korku, hasret... Sanırım en çok da aşk. Kenan'ın sorusuyla bir anda irkildi. Ardından gözleri ellerimize kaydı. Başı dönmüş olacak ki yerinde sendeledi. Kocası onu kollarından tutup kendine doğru yasladı. Kenan'sa büyük bir soğuklukla kadını izliyordu. Gözlerinde hiçbir duygu yoktu, eğer ellerimi tutan ellerinin soğuk soğuk terlediğini bilmeseydim kadına karşı hiçbir şey hissetmediğini düşünürdüm.
"Baba Ada fenalaştı sanırım bu aralar sık sık oluyor da biz gidelim. İyi akşamlar Kenan Bey sizinle sonra uzun uzun konuşuruz."
Kenan'a öfkeyle bakıyordu bu öyle bir öfkeydi ki tarifi imkansızdı, etrafta bu kadar kişi olmasaydı ikisinin de birbirine deli gibi saldıracağı ortadaydı.
"Tamam oğlum götür gelinimi doktor çağır nesi varmış bakalım."
Onların gidişinin ardından Kenan'ın kasılan çenesi daha da kasıldı. Yaşlı adam gelininin bu durumundan işkillenmiş olacak ki Kenan'a şüpheyle baktı.
"Kenan siz nerden tanışıyorsunuz Ada'yla "
"Bunu size onlar açıklasın daha iyi olur. Bize müsade artık gidelim. Tekrar emekli olmanızı kutlarım Mustafa bey. Benim için sizinle çalışmak büyük bir onurdu."
"Benim için de öyle evlat hadi bakalım görüşürüz. Şirkette de Kağan'a sahip çık o konuda en güvendiğim kişi sensin."
"Şüpheniz olmasın."
"Sana güvendiğimi unutma"
Bu bir nevi durumdan şüphelendim güvenimi boşa çıkarmamanın sessiz söylenmiş haliydi. Kenan başını sallayarak onu onayladı. Ardından davetten çıkıp arabaya bindik. Arabaya biner binmez hemen bir sigara yaktı. Sigarasından derin nefesler alıyor çölde susuz kalmışçasına içiyordu. Sonrasında çılgınca gülmeye başladı, yüzünde solan gülümseme yerini derin bir öfkeye bıraktı.
"Kadın değil misiniz hepiniz aynı bokun yolusunuz."kendime hakim olmayıp
"Herkesi aynı kefeye koyamazsın." bu sözümle siyah olan gözleri iyice siyahlaşıp hırsla gaza bastı ve arabayı hareket ettirdi. Ana yola çıktığımızda o kadar hızlanmıştı ki ibre 120-160'ı gösteriyordu.
"Kenan yavaşla lütfen."
Beni duymuyordu sanki, yoğun trafiğin arasından hızla ilerliyor arabaları solluyorduk. O kadar korkmuştum ki ona yüksek sesle bağırdığımın farkında bile değildim.
"Kenannn yavaşla diyorum sana lanet olsun korkuyorum." O kadar sinirliydi ki bir anda bana dönüp kükredi
"Şu siktiğimin çenesini kapat yoksa ben kapatmasını bilirim."
Gözlerimden yaşlar akıyor hıçkırıklarım boğazıma diziliyordu. Nefes alamıyordum boğuluyordum. Tıpkı o günkü gibi ailemin ölüm haberini aldığım gün. Panik atak geçiriyordum ve Kenan durmazsa sanırım ölecektim. Kendimi nefes almak için olağanca gücümle zorluyor bir türlü başaramıyordum. Derin iç çekişkerimle ona seslenmeye çalıştım ancak bir türlü başaramadım. Sonunda zorla da olsa bir inilti çıktı ağzımdan
"Ke..nan lüt...lüt...fen"
yüzüme bakmasıyla ağzından bir küfür çıktı:
"Sikeyim böyle işe Gece iyi misin güzelim?"
Ne zaman saptığımızı bilmediğim orman yolunda frene basmasıyla öne doğru savrulduk sonunda durdurmuştu arabayı. Ayakkabılarımdan kurtulup hemen kapıyı açtım ve kendimi dışarıya attım. Ancak yine nefes alamıyordum. Göğsümü çılgınca yumrukluyor, nefes almak için kendimi parçalıyordum. Arabadan inip koşarak yanıma geldi, iri elleriyle yüzümü kavrayıp benimle konuşmaya çalıştı ancak ben onu duymuyordum.Gittikçe görüntüsü bulanıklaşıyor, konuşması anlamsız hale geliyordu.

***********************************

        Onu ben bu hale getirmiştim. Nefes alamadıkça kızarıyor, gittikçe kızarıklık morarmaya dönüşüyordu. Yüzünü ellerimin arasına alıp konuşmaya çalıştım.
"Gece güzelim sakin ol bak durdum. Arabada değiliz."
Ancak konuşmak da işe yaramamış ayaklarındaki güç kesilip kucağıma doğru düşmüştü. Dikkatini dağıtmalıydım belki bu şekilde kendine gelebilirdi. O anda aklıma gelen tek fikirle onu arabaya doğru yasladım ve hiç düşünmeden dudaklarına yapıştım. Dudaklarımı dudaklarından ayırdığımda derin bir nefes aldı. Sanırım işe yaramıştı. Yüzüne düşen saçlarını geriye doğru ittirip yüzünü daha çok açmaya çalıştım. Bir süre sonra sakinleşmiş, gözyaşları dinmiş, nefes alış verişleri düzene girmişti. Onu kendime doğru çekip sıkıca sarıldım.
"Tamam güzelim geçti. Özür dilerim, özür dilerim."

***********************************

           Bana sıkıca sarılıyordu. Bir yandan özür dileyip geçtiğini söylüyor bir yandan da saçlarımı okşuyordu. Şu anda ondan ne kadar nefret etsem de tek sığanabildiğim kişi yine oydu. Kollarımı boynuna dolayıp sıkıca sarıldım. Bir süre bu şekilde sarıldıktan sonra beni kendinden uzaklaştırıp arabaya bindirdi ve tekrar yola koyulduk. İkimiz de hiç konuşmuyorduk, derin bir sessizlik içindeydik. Göz kapaklarımın ağırlaşmasına daha fazla dayanamayıp kendimi uykunun kollarına bıraktım. En son hatırladığım ise Kenan'ın beni kollarına alıp eve doğru götürmesi ve yatağa yatırmasıydı.

           Sabah korkuyla uyandım eyvah işe geç kalmıştım. Kalkmaya çalışıyor ancak üstümdeki ağırlık yüzünden bir türlü kalkamıyordum.
"Kıpırdamayı kes ve uyu Gece, bir rahat durmadın."
O anda farkettim Kenan üstümde boylu boyuncunca yatıyordu, elleri belimi sıkıca kavramış, başını boyun girintime gömmüş, ayaklarım ise onun iri ayaklarının arasında kaybolmuştu. Üstüne üstlük çıplaktım elbisenin altına sutyen giymemiştim, altımda ise sadece bir iç çamaşarı vardı.
"Kenan kalk üstümden." tüm gücümü kullanıp onu üstümden ittirmeye çalıştım ancak o kadar ağırdı ki bir milim bile yerinden kıpırdamıyordu.
"Offf sabah sabah uykumun içine ettin." tepinmelerime dayanamamış olacak ki üstümden kalkıp sinirle ellerini saçlarının arasından geçirdi ve yataktan çıktı. Çıkmıştı çıkmasına ancak o da çıplaktı. Altında sadece baksırı vardı.
İrileşen gözlerimi hemen o bölgesinden çekip başka yere bakmaya çalıştım. Aptal gözlerim bana ihanet edip daha yukarılara tırmandı ve onu bir güzel incelemeye başladı. Baklavalarına tek tek bakmış oradan da şişkin pazılarına geçmiştim bununla da yetinmeyip bakışlarım tekrar kaslı bacaklarına yönelmişti. Kenan'ın gür kahkasıyla gözlerim kendine gelmiş olacak ki sonunda incelemesini bitirdi.
"Bir de yakından incelemek ister misin?"
Şaşkınca yüzüne baktım. Saçları dağılmış tutamlar halinde alnına dökülmüştü. Çok yakışıklıydı elimde olsa onu karşıma alır gün boyu izlerdim.
"Ne, ne dedin az önce anlamadım." Kafama dank eden gerçekle tekrar kendime geldim. Hastane allah kahretsin hastaneye geç kalmıştım hemen ayağa fırladım.
"Kenan ben hastaneye geç kaldım bittim ben kesin kovuldum. Sorumlu hemşire zaten bana gıcık."
O kadar telaşlanmıştım ki çıplaklığımın farkına varmadan her yerde kıyafetlerimi arıyordum.
"Hastaneyi aradım ben merak etme bugün nöbete kalacaksın."
"Hastaneyi mi aradın iyi de senin sözünle nasıl böyle birşey olabilir ki"
Şaşırmıştım doğrusu.
"Orasına sen karışma sonunda işin halloldu mu halloldu."
Doğru söylüyürdu sonuçta işim hallolmuştu değil mi. Farkettiğim şeyle gözlerim büyürken hemen çarşafa atılıp titeyen ellerimle zorla da olsa çarşafı vucuduma dolamaya çalıştım. Adamın karşısında deminden beri çırılçıplak duruyordum. Anlamıydım, benimle konuşurken lanet adam gözlerini her yerimde dolaştırmıştı. Kızarmaya başlayan yanaklarım üstüne üstlük bir de yanmaya başlamıştı. Başımı öne doğru eğip dudaklarımı dişledim.
"Sana bunu yapmamanı söylemiştim." sesi şimdiye kadar hiç duymadığım bir tonda çıkmıştı. Hızla bana doğru yaklaşıp üzerimdeki çarşafı ellerimin arasından çekip aldı.

KALBİMDEKİ ACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin