Gül ile Bülbül

628 25 10
                                    

Ellerimi yumruk yapıp ondan bir cevap beklemeye başladım. Ellerini berelenmiş dudağıma doğru götürüp hafifçe üzerinde gezdirdi. Sanki bir ressamın yaptığı sanat eserini incelerken duyduğu gurur ifadesi vardı yüzünde. Elleriyle yaptığı izlerin üzerinden tek tek geçmiş, yüzüne daha önce hiç görmediğim bir gülümseme hakim olmuştu. Bana bir çok yüzünün olduğunu söylemişti. Sanırım Kenan'ın ilk yüzünü görmüştüm. Ellerini kendimden uzaklaştırıp masaya oturdum. Bir süre beni izledikten sonra o da oturdu.
"Acı vermekten zevk alıyorsun."
"Sana söyledim ben iyi bir adam değilim. "
"O zaman bırak beni Kenan, hapsettiğin kafesinden çıkarıp özgürlüğümü geri ver bana."
"Seni hapsetmek zorundayım buna mecburum. Zamanı geldiğinde o kafesi açıp özgürlüğünü sana geri vereceğim."
"Ya beni içinden çekip aldığın doğamı unutup sana alışırsam."
Gözlerinde beliren acımasız ifade yutkunmama sebeb oldu.
"Gül ile bülbülün hikayesini biliyor musun bal gözlü?"
"Evet biliyorum oscar wilde'ın hikayesi."
"Eğer bana alışırsan sonun o hikayedeki bülbül gibi olur. "
Boğazıma takılan yumruyu yutmakta zorlanıyordum. Masadaki suyu alıp büyük bir yudum aldım. İyice siyahlaşan gözlerini bir an olsun üzerimden çekmiyordu. İlk kez ondan bu kadar çok korkmuştum. Ellerim titriyor, kalbime batan cam kırıkları göğsümde tarifi imkansız acılara sebeb oluyordu.
"Gitmek istiyorum."
Bu sözümden sonra masadan kalkıp kapıya doğru yöneldi ve dışarıya çıktı. Onun gidişinin ardından bir süre olduğum yerde oturdum. Ellerime doğru damlayan gözyaşlarıma baktım. O ana kadar ağladığımın farkında değildim hemen gözlerimi silip masadan kalktım. Dışarıya çıktığımda çoktan arabaya bindiğini gördüm. Ona doğru ilerleyip ben de arabaya bindim. Benim binmemle bitmek üzere olan sigarasını attı ve arabayı çalıştırdı.
"Hastaneye mi gidiyorsun?"
"Hayır beni evime götür."
Sessiz geçen bir yolculuğun ardından evime geldik. Kapıyı açıp tam ineceğim sırada bileğime yapıştı ve beni kendine doğru çekip sarıldı ardından kulağıma şu dizeleri fısılsadı:

"Her şey kendi dilince konuşur;
Karanlık örtse de üstünü
Gecede devam eder renk renk
Ağacın dalında, rüzgarda;
Her şey kendi rengince konuşur."

"Can Yücel, Yeşil Şiir" pek şiir bilmezdim biliyorsam da iki üç tane anca ama kulağıma fısıldadığı bu mısralar benim en sevdiğim şiire aitti.
"Bal gözlü sen benim karanlığımdaki rengarenk olan tek şeysin bunu asla unutma."
Bileğimi elinden kurtarıp kollarından sıyrıldım ve arabadan indim. Koşar adımlarla apartmana doğru ilerledim. Tam apartmana girecekken kendime yenilip geriye doğru baktım. Ancak o çoktan gitmişti. Gözyaşlarımı daha fazla tutamayıp bıraktım. Şu anda annemin kollarında olmayı o kadar çok isterdim ki. Ama o yoktu, benim bir ailem yoktu. Bu gerçek daha da çok canımı yaktı. Koşarak evime çıktım ve içeriye girdim. Üstümde ne varsa çıkarıp attım ve banyoya geçip sıcak suyun altına girdim. Sıcak su bedenimi gevşetirken göz yaşlarım az da olsa dinmişti. Kendime gelmeliydim Kenan'a karşı hissetmeye başladığım ne varsa yok etmeli öldürmeliydim bu duyguları. Ben onun için bir hiçten ibarettim, eğer onun dalgasına kapılıp gidersem boğulurdum.

***********************************

Beni rahatlatan güzel bir duşun ardından banyodan çıktım ve pijamalarımı giyip yatağıma uzandım. Bugün kesinlikle hastaneye gidemezdim. O kadar çok ağlamıştım ki gözlerim kan çanağına dönmüştü. Ayrıca dudaklarım ve boynum oldukça kötü durumdaydı. Yataktan kalkıp telefonu elime aldım ve Aslı'yı aradım.
"Gece, yüzüme telefon kapatmak nedir. Açmicaktım ama dayanamayıp yine de açtım. Sana çok kırıldım haberin olsun."
"Aslı ben...ben özür dilerim." yine ağlamaya başladım ona ihtiyacım vardı. Benim tek gerçek aileme.
"Ay kıyamam ben sana, ağlıyor musun sen hemen geliyorum. Hay allah ya"
"Sana çok ihtiyacım var."
"Gece'cim sakin ol bak yine krizin tutacak ben hastanedeyim zaten beş dakikaya orada olurum."
"Tamam."
Telefonu kapatıp tekrar yatağıma uzandım. Bacaklarımı karnıma doğru çekip gözlerimi kapattım.
Aslı'nın sesiyle derin uykumdan uyandım.
"Babacım Gece çok hasta bugünlük onu izinli gösterir misin? Yok yok öyle hastanelik değil ama yataktan pek kalkamıyor halsiz düşmüş. Sanırım midesini üşütmüş. Bu arada ben de onda kalabilir miyim bu gece? Ay babaların bir tanesi sen çok yaşa. Tamam Gece çok kötüleşirse haber veririm sana. Çok çok öptüm babacım." telefonu kapattıktan sonra bana doğru döndü
"Aslı, sen ne zaman geldin?" çıkan sesimi ben bile tanıyamamıştım. Sesim iyice boğuklaşıp kalınlaşmıştı.
"Uyandın mı kuzum. Merak etme ben babama söyledim yıllık izine çıkardı seni. On beş gün boşsun. Bu arada toparlarsın biraz kendini"
Üzerimdeki battaniyeyi atıp yataktan çıktım. Aslı öyle bir çığlık attı ki yerimden sıçradım.
"Gece bu dudaklarının boynunun hali ne böyle. Ayy gözlerin de balon gibi. Afedersin ama bok gibi görünüyorsun kızım. Yoksa bu adam seni dövdü mü? Hihh bir de avukat olucak şerefsiz pislik ben ona gösteririm ama."
"Off Aslı dur da motorun soğusun biraz yok öyle birşey. Düştüm ben o yüzden böyle."
"Külahıma anlat sen. Sırf o sözleşme yüzünden böyle susuyorsun değil mi?"
"Aslı yemin ediyorum sana öyle birşey yok. Tamam belki iyi biri değil ama kadınlara el kaldıracak kadar da adi bir insan değil."
"Off tamam tamam inandım. Ama düştüğüne inanmadım bilesin."
Boynumu bükerek ona baktım "Bunları konuşmasak sen bana sıkı sıkı sarılsan ha nasıl olur?" kollarımı ona doğru açıp sarılmasını bekledim. Canım arkadaşım gelip sıkı sıkı sarıldı bana. Sonra her zamanki yaptığımız gibi Aslı yatak başlığına dayandı ben de onun dizlerine yattım ve saçlarımı şefkatle okşamaya başladı.
"Gece bana neler olduğunu anlatmayacak mısın?"
Sorusuna karşı sessiz kaldım. O da üstelemedi.
"Sen birşeyler yedin mi? Yemedin değil mi, bilirim ben seni zaten bir deri bir kemik kaldın. Kalk kalk hemen birşeyler hazırlayıp yiyelim. Kendini düşünmüyorsan bari beni düşün."
Aslı hemen kalkıp mutfağa doğru ilerledi ben de onun arkasından gittim.
"Evet bakalım ne yapabiliriz. Hımm burada makarna var onu yapalım." çekmecedeki makarna poşetini eline alıp bana doğru salladı. Merakla ne yapacağını izlemeye koyuldum. Poşeti yırtıp açtı ardından eline domates ve soğan aldı.
"Şimdi bunları doğrayıp üzerine de makarnayı atınca iş tamam değil mi?"
"Öncesinde onu haşlamamız gerekmiyor mu sence."
Gülmemek için dudaklarımı zorla birbirine bastırdım.
"İyi de sen söylememiş miydin. Yemek yapmasında ne var domates, soğan doğra üzerine malzemeyi at pişir al sana yemek diye."
Daha fazla dayanamayıp kahkaha atarak gülmeye başladım. O kadar çok gülmüştüm ki karnıma ağrılar girmişti.
"Ay Aslı sen adamı öldürürsün kızım. Karnım ağrıdı gülmekten sen geç şöyle ben hazırlarım şimdi."
Aslı donmuş bir şekilde bana baktı. Elindeki makarna poşetini, domates ve soğanı alıp omuzlarından tutarak onu sandalyeye oturttum.
" Gece, ben rüya mı görüyorum yoksa çimcirsene beni. Emin olmam lazım."
Gidip koluna bir güzel cimcik attım.
"Ahhh kopardın kız kolumu. Nasıl sıktın öyle. E ben rüya görmüyorsam o zaman sen az önce güldün. Gece sen güldün."
Sevinçle ayağa fırlayıp bana sarıldı.
"Düzeliyorsun Gece, düzeliyorsun bu çok güzel birşey. Kaç yıldır uğraştık biz bugün için."
Sonra birden benden ayrılıp sandalyesine geri oturdu. Aklına birşey gelmiş olacak ki yüzü düşündükleriyle aydınlanmıştı.
"Bu Kenan var ya sizin aranızda ne var?"
"Ne bu da nerden çıktı şimdi. Yok öyle birşey."
"Ne kadar inkar edersen et ama onun sana iyi geldiği gün gibi ortada. Gece, eğer ona güveniyorsan sıkı sıkı tutun bırakma."
"Bunu yapamam ona tutunamam. Tüm dalları kırılmış olan, çürük yaşlı bir ağaca sırtımı yaslayamam, bu bile bile ölüme gitmek olur Aslı."
"Aranızda ne geçti bilmiyorum sen de anlatmıyorsun ama biraz kendini düşün her zaman başkalarını düşünmekten vazgeç artık."
Açılan makarnayı alıp dolaptan bir tencere çıkardım ve yemek yapmaya başladım.
"Tamam anladım bu konuşmak istemiyorumun sessiz söylenmiş hali."
"Makarnayı nasıl yemek istersin yoğurtlu mu domatesli mi?"
"Immm domatesli. Kız bana da öğret şu işi bu gidişle evlendiğim gün boşicak beni adam. Bari makarna yapmasını öğreneyim."
"Neden boşicakmış canım yemek kursuna gidersiniz beraber. Hem o da yapmasını öğrenir. Bu nedir kardeşim hep kadınlar mı yapmak zorunda yemeği, biraz da erkekler yapsın."
"Değil mi ama. Bundan sonra görür o Hakan budalası. İki yüz verdik diye maçoluğa başladı yine."
"Bu arada Hakan nasıl? Uzun zamandır görmüyorum. En son bizim servisten başka servise geçmişti."
"Aman nasıl olsun oku oku bitiremedi bir türlü okulu."
"Kızım kolay mı çocuk 6 seneyi nasıl bitirsin bir anda."
"Aman Gece aklıma getirdin şu kıroyu yine sinirlerim bozuldu."
"Yine ne yaptı da yaranamadı bu çocuk sana"
"Bu seferki öyle birşey değil ben haklıyım. Bana söz vermişti ama sözünde durmadı. Yok genlerine işlemiş kıroluk ne yaptıysam kurtaramadım."
"Uvvv sen baya dertlenmişsin dök bakalım eteğindeki taşları."
"Geçen gün çok güzel bir elbise aldım. Böyle belden oturtmalı eteği dizimin bir karış üstünde falan. Güzelce süslendim püslendim bunun okuluna gittim. Lafta sürpriz yapacaktım beyefendiye. Sınav da sınav derken tam iki üç hafta içerden dışarı çıkmadı yüzünü gören cennetlik özledim ben de ne yapayım yani. Neyse çıktı bu okuldan çıkmasıyla beraber koştum sarıldım. Sonra beni kendinden uzaklaştırıp koluma yapışmaz mı ardından da bir güzel süzdü. Bu ne kızım birşey giymemişsin kumaşın yarısı evde kalmış herhalde demez mi bende şarteller attı tabi. O anda yapıştırdım lafı buna."
"Ne dedin çok merak ettim"
"Ne dicem senin de yüzün yakışıklı ben de yüzünü kıskanıyorum. O zaman sen yüzüne kara peçe takıp dolaş ben de ömür boyu pantolonla gezeyim dedim. Tabi bu sinirinden kudurdu. Oh beter olsun pislik."
"İlahi Aslı çocuğu dövmekten beter etmişsin."
"Olsun beter olsun pis kıro. Tabi şimdi özürler, güller çiçekler yağdırıyor ama ben yüz vermiyorum. Yarın giderim yanına affettiğimi söylerim. Bu kadar ders yeter ona."
"Valla senden korkulur kızım"
Yemeğimiz pişince oturup bir güzel yedik. Tam sofrayı kaldırıcakken telefonum çaldı. Arayanın kim olduğuna baktığımda kalbim deli gibi atmaya başlamıştı.
"Kim arıyor?"
Aslı halime şaşırmış olacak ki telefonu elimden aldı.
"Göt herif mi. Gece kim bu göt herif."
"Aç telefonu de ki Gece tuvalette yok yok uyudu de en iyisi. Tamam mı."
"Tamam sen nasıl istersen "
"Alo, Kenan bey siz miydiniz?"
Gülmemek için yanaklarının içini ısırıyor ellerini ağzına kapatıp sağa sola hareket ediyordu. Çaktırmaması için ona sessizce söylendim
"Kızım sakın gülme mahvederim seni"
"Kim sanıcaktım canım tabi ki sizsiniz. Ha Gece mi o uyudu çoktan. Yarın onu alacaksınız tamam saat kaçta? İşi kaçta biter mi hı sizin haberiniz yok tabi yıllık izne ayrıldı da tam on beş gün gitmeyecek hastaneye. O zaman eşyalarını mı hazırlasın. Nasıl yani? Sizde kalacağını söyleyeyim. Peki tamam. İyi geceler size de."
Telefonu kapattıktan sonra deli gibi gülmeye başladı.
"Allah kahretmesin seni göt herif nedir ya kızım aptal mısın sen. Ay gülmekten ölücem."
"Yalan mı göt herifin teki işte."
"Bırak şu lafı yoksa bana müdahale etmek zorunda kalacaksın. Bu arada eşyalarını toplayacakmışsın yarın seni almaya gelecekmiş."
"Onu duydum ama neyden bahsediyor bu adam neden eşyalarımı toplayacakmışım."
"Valla bilmiyorum madem yıllık izne ayrıldı ona bir süre bende kalacağını söyle dedi."
"Offf bir bu eksikti."

KALBİMDEKİ ACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin