İzmir

582 21 7
                                    


              ÜÇ HAFTA SONRA

Sabahın erken saatlerinde gözlerimi açtım. Yüzümdeki huzurlu gülümsemeyle yatağımdan kalkarken telefonuma uzanıp saate baktım. Tam tahmin ettiğim gibi yediydi. Lastik tokamla dağılan saçlarımı toplayıp pencereyi açtım. Hafif soğuk hava yüzüme çarparken, mis gibi temiz havayı derince içime çektim. Etraf alabildiğine yeşillikti. Karşımda uzanan meyve bahçesinde her ne kadar sonbaharın soluk yüzü hakim olsa da elma ağaçları hala canlılığını koruyordu. Evde derin bir sessizlik hakimken bu sessizliği bozan tek şey Kral'ın güçlü havlama sesleriydi. Kral, Kenan'ın biricik köpeği. Geldiğimiz gün onu görmesiyle hemen üzerine atlamış bırakmak istemezcesine saatlerce etrafında dolaşmıştı. Pencereyi kapatıp odamın kapısına yöneldim ve yavaşça açıp etrafı dinledim, hiç ses yoktu. Sanırım henüz kimse uyanmamıştı. Bunu fırsat bilip pijamalarımı çıkarmadan koşarak odadan çıktım. Ayakkabılarımı giyip meyve bahçesine doğru ilerlerken tek düşündüğüm kırmızı sulu elmalardı. Ne kadar olmuştu bir ağaca tırmanmayalı belki üç belki de dört sene. Çocukken her köye gittiğimizde annem beni ağaç tepelerinden toplar bıkmadan da azarlardı. O kadar korkardı ki düşüp kendimi yaralamamdan. Anneannem her hasat zamanı ağaçlara beni çıkartıp kayısıları toplatırken, annem durmak bilmeden beni takip eder hem anneanneme hem de bana söylenir de söylenirdi. Gözlerim hatırladıklarımla buğulanırken hafifçe burnumu çekip gözyaşlarımı geri yolladım. Etrafıma bakıp gözüme ağaçlardan bir tanesini kestirmeye çalıştım. En kırmızı iri elmaların olduğu ağacı görünce hızla ona doğru ilerledim. Tepesine çıktıktan sonra dalına bir güzel yerleşip en kırmızısından bir elma kopardım.

"Gel bakalım ablana güzelim. Immm çok güzel görünüyorsun ama ben seni yerim."

Elmamdan bir ısırık alıp zevkle çiğnedim. Çok güzeldi hele ağacın tepesinde yemek bana ayrı bir zevk vermişti doğrusu. Elmadan bir ısırık daha alıp yüzüme yayılan tebessümle parmağımdaki tek taşa baktım. Neyse ki yüzük seçimi güzeldi. Pis odun bunu parmağıma takıp bundan sonra nişanlımsın demişti bana. Hayır yani sonuçta ben de bir kadınım ne bilim bir çiçek alabilirdi ya da güzel bir yemekte de verebilirdi en azından birazcık romantik olsaydı. Ben böyle hayal etmemiştim ki evlilik teklifimi. Sonuçta ilkimdi. Dan diye yüzüğü parmağıma takmıştı hem de kabaca. Sıkıntıyla yanaklarımı şişirip hırsla elmamdan bir ısırık daha aldım ve kısılan gözlerimle onun tam karşımdaki odasına baktım.

"Kız elma, sen bu oduna baktıkça mı böyle güzel elmalar verdin. Yalnız o senin bildiğin gibi değil. Aramızda kalsın dışı ne kadar yakışlı olsa da içi kokuşmuş. Uzak dur ondan uzak tamam mı bak sonra benim gibi olursun. "

Elmanın gövdesini okşayıp dudaklarımı büzerek biraz daha dertleştim onunla. Yok yok en iyisi çenemi kapamaktı. Mazallah zavallı ağaç kururdu falan. İçime derin bir nefes çekip oturduğum yerden kalktım ve Kenan'ı görebilme umuduyla boynumu biraz daha kaldırdım. Ama yok gözükmüyordu buradan hiçbirşey. Aklıma gelen cin fikirle yediğim elmanın yarısını pencesine atmayı düşündüm. Sonra başımı iki yana sallayıp bu fikirden vazgeçtim.

"Salak, ya cam kırılırsa. İyice çocuklaştın ha sen de."

Tekrar yerime oturup zevkle elmamı yemeye devam ettim.

"Gecee, Gece nerdesin ya. Geceee annem seni çağırıyor."

Koşarak kapıdan çıkan Burcu bir tur evin etrafını dolaştıktan sonra ellerini beline yerleştirip gözleriyle her yeri taramaya başladı. Burcu, Kenan'ın kardeşi. Geldiğimiz gün beni sıcak bir şekilde karşılamış sonrasında da çok iyi anlaşmıştık onunla. Benden bir yaş küçüktü, sanırım iyi anlaşmamızdaki en büyük etken de yaşlarımızın birbirine yakın olmasıydı. Kenan'la bu ara feci derecede uğraşıyorduk. İkimiz bir araya gelince üstesinden gelemiyor öfkesinden kuduruyordu.

KALBİMDEKİ ACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin