Elinde boya fırçasıyla kaç yıldır uğaraştığı tabloya baktı Ada. Üç sene evet tamı tamına üç senesini vermişti bu tabloya. Kaşları, gözleri, yüz hatları hepsini büyük bir özenle çizmiş, çizdikçe içindeki özlem daha da artmıştı. Artık sona gelmişti. Bu resim belki de onun en büyük şaheseriydi. Elindeki fırçayı yere bırakıp tablonun karşına oturdu. Saçına taktığı fuları çözüp özlemle baktı. Yıllarca bu fularla teselli bulmuş her resim yapışında onu takmıştı. Tekrar karşısındaki resme bakan Ada üç senedir yaptığı gibi onunla konuşmaya başladı.
"Kenan, bunu bana verdiğin günü hatırlıyor musun? Hani ben senin resmini çizmeye çalışıyordum sen de sürekli hareket edip beni deli ediyordun. İşte o gün bana vermiştin bu fuları, her resim çizdiğimde seni hatırlayıp ilham almamı söylemiştin. Aldım aşkım, seni hatırlayıp ilham aldım ve tıpkı hayalimizdeki gibi ünlü bir ressam oldum. Ama tek fark yanımda senin olmaman. "
Gözünden damlayan bir damla yaşı eliyle sildi ardından oturduğu yerden kalkıp her zamanki yaptığı gibi tablonun üzerini çarşafla örttü. Tam bu sırada atölyenin kapısı büyük bir gürültüyle açıldı. Şaşkınca kapıya bakan Ada, karşısında Kağan'ı görmesiyle iyice bozulan sinirlerine hakim olamayıp öfkeyle bağırdı.
"Kağan sen ne yaptığını sanıyorsun. Ne hakla benim çalışma alanıma girersin."
"Sen böyle davranmaya devam ettikçe ben de koyduğun kuralları yıkmaya devam edeceğim. O iti gördüğün günden beri daha da uzaklaştın benden. "
"Ben sana her zaman uzaktım Kağan."
Ada ellerini iki yana açıp dudaklarını alayla kıvırdı.
"Bak bana, benden geriye ne kalmış görüyor musun? Kalpsiz, ruhsuz, yaşama sevincini kaybetmiş bir Ada. Mutlu musun bu Aday'la. Seni sevmeyen her gün senden tiksindiğini söyleyen bir kadınla mutlu musun"
Seni sevmiyorum, bu iki kelimeyle her gün ölebilir miydi bir insan. Kağan ölüyordu. Sevdiği kadına acı vermek ne kadar canını yaksa da mecburdu bunu yapmaya. Ona göre sevgi bencillik gerektirirdi. Küçüklüğünden beri babasından bunu öğrenmiş, sadece bencillik üzerine kurulu sevgilerle sevilmişti.
"Neyim eksik o adamdan ha neden o piç kuruşunu bu kadar seviyorsun"
Öfkeden deliye dönen Kağan, tablonun üzerindeki örtüyü hırsla çekip yere fırlattı. Ada büyük bir panikle resminin önüne geçip ona siper oldu. Gizlemişti, üç senedir ne yapmış etmiş gizlemişti bu resmi kocasından. Kenan'dan ona kalan tek şeydi bu resim ve yok olmasına katlanamazdı.
"Ka...ğan lütfen"
Dolan gözleriyle kocasına bakıyor tabloya zarar vermemesi için önüne siper oluyordu. Kağan, karısının bileklerinden tutup onu hırsla tablonun önünden çekti. Yere düşen karısına aldırış etmeden masanın üzerindeki bıçağı alarak öfkeyle tabloya sapladı. Ada acıyla inledi. Bir ressamın eseri onun çocuklarıdır. Doğum kadar sancılı bir süreçtir sanat eserini ortaya koymak. Ada bu eserine üç yılını vermişti ve bir anne olarak gözlerinin önünde çocuğu katledilmişti. İlk aşkı, kalp ağrısı, vazgeçemediği, dert ortağı, huzuru kısacası her şeyi. Gözlerinden akan acı yaşlarla öylece eserinin katledilişini izledi.
Nefes nefese kalan Kağan yok ettiği esere baktı. Resmine bile tahammülü yoktu bu adamın. Hele bu resim karısının o narin ellerinin arasından çıkmışsa.
"O ellerin bir daha bu adamın resmini çizsin nefret ettiğin kocanın karnında çocuğunu taşımak zorunda kalırsın anladın mı beni"
Ada öfkeyle kükreyen kocasına baktı. Ağzını açtı ama konuşamadı, dili tutulmuş lal olmuştu. Acı fersah fersah her bir noktasını esir almıştı.
"Sen beni sevmediğin sürece bu şekilde acı çekmeye mahkumsun. Tüm kurtuluş yolların bana çıkıyor karıcım bunu bil ve ona göre hareket et."
Elindeki bıçağı yere savuran Kağan karısına son bir kez bakıp atölyeden çıktı. Ada ise ruhsuz bir şekilde öylece kocasının gidişini izledi. Sonra yavaşça yerinden kalkıp atölyenin açık penceresine doğru ilerledi. Gözlerini kapatıp bir süre deniz kokusunu içine çekti. Aklına Kenan'la olan son öpüşmelerini getirdi. Dudaklarının dudaklarına değişini, sıcaklığını, odunsu kokusunu tekrar hissetti. Yüzünde oluşan memnun gülümsemeyle pencereye çıktı ve kendini boşluğa bıraktı.Elinde sigarası düşünceli bir şekilde deniz manzarasını seyreden Kağan duyduğu gürültüyle hemen dışarıya koştu. Hizmetçiler çığlık çığlığa ağlıyor ona sesleniyorlardı.
"Ne var ne ba....."
Yerde gördüğü kanlı yüz, onun güzel karısına ait olamazdı değil mi.
"Hayır, hayır bu olamaz hayır"
Hızla karısının yanına koşup onu kucağına aldı ve sıkıca sarıldı.
"Beni bırakamazsın. Sensiz yapamam, hayır beni bırakamazsın. "
Deli gibi sayıklıyor kana bulanan gömleğiyle donmuş bir şekilde karısına sıkı sıkı sarılıyordu.
"Sen de bırakma beni. Kimse sevmedi beni sadece sevilmek istedim, sevdiğim kadar sevilmek"
Gözünden düşen bir damla yaş önce yanaklarına oradan da karısının kana bulanmış yüzüne doğru damladı. Ada yavaşça gözlerini açıp son cümlesini söyledi
"Aşk ken...din...den vaz...geç...mek...tir Ka...ğan. Ben ken...din....dem vaz...geç...tim. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMDEKİ ACI
Romance"Aşık olduğun adamın gerçek yüzünü görünce yine de onu bu kadar çok sevebilecek misin Gece?" Elindeki dosyayı önüme doğru ittirip karşıma oturdu. "Buraya seninle bunları konuşmaya gelmedim bana ailemle ilgili olduğunu söyledin ben de geldim." bu söz...