Gözlerimi açtığımda yataktaydım. Etrafıma baktığımda kimseyi göremedim. Bayıldığımda beni odaya taşımış olmalılardı. Ayaklarımı aşağıya doğru sarkıtıp yataktan kalktım. Tam bir adım atmıştım ki üzerimdeki t-shirt dikkatimi çekti. Bu sabahki giydiğim elbise değildi. Etrafıma baktığımda elbisemi yatağın kenarında gördüm. T-shirti yakasından tutup burnuma doğru götürdüm ve derince kokladım. Bu onun kokusuydu. Demek ki o beni odaya taşımıştı. Aklıma gelen görüntüyle gözlerim yeniden doldu. Sevdiğim adamın dudakları o kadının dudaklarının üzerindeydi. Hırsla t-shirtin yakasını çekiştirdim. Bu da yetmedi, yetmemişti. Giysi dolabının kapaklarını açıp ne kadar kıyafeti varsa hepsini dağıttım. Derin derin nefesler alıyor ne yapsam yetmiyordu sanki. Gözlerim yatağa kaydı. O kirli elleriyle bu yatakta dokunmuştu bana, dudakları bu yatakta değmişti tenime. Hızla yatağa doğru yönelip üstünde ne varsa çekip yere attım. Ne yapsam olmuyordu içimde köpüren lavlar gittikçe büyüyor bedenimi yakan bir ateşe dönüşüyordu. Öfkemin kaynağı Kenan'dı ona ait nesneler değil. Hırsla odadan çıkıp aşağıya doğru indim. Ancak duyduğum konuşma sesleriyle yerimde kalıp onları dinledim.
"Kenan bu daha ne kadar sürecek. Öfken, hırsın yetmedi mi kendini bitirdiğin"
Bu Ahmet'in sesiydi
"Yetmedi Ahmet yetmeyecek de."
"Sen zaten mahvolmuşsun kardeşim ne yaptıysam vazgeçiremedim seni ama bu kıza yazık değil mi. Ne hale getirmişsin iki günde kızı. Belli ki sana tutulmuş çok geç olmadan bırak onu kardeşim."
"Bırakamam Ahmet. O bu savaştaki en güçlü silahım benim."
"Kenan bir eşyadan değil kalbi olan birinden söz ediyoruz. Bu kadar bencil biri olamazsın. O kıza bunu yapma"
"Sana ne Ahmet sana ne, istediğime istediğim gibi davranırım. Benim malım anladın mı satın aldım onu kimse bana ait olana nasıl davranacağımı söyleyemez"
" Unutamadın mı hala o lanet kadını, kaç yıl geçti sekiz - on bırak artık şu geçmişi. Önüne bak Kenan hayat devam ediyor. Bak kardeşim o yukarda yatan kız var ya hani senin eşya dediğin, madem kızcazı kendi sakin hayatına bırakmayacaksın al onu da çek git buralardan kendine yeni bir hayat kur"
"Defol git Ahmet. Elimden bir kaza çıkmadan defol git."
"Sen bilirsin kardeşim. Bir gün bana gelip sakın pişman olduğunu söyleme çünkü o zaman geldiğinde kesinlikle sana yardım etmeyeceğim."
Elindeki içki bardağını hırsla duvara fırlattı.
"Defolll"
Sertçe kapanan kapı sesinden Ahmet'in gittiğini anladım. Yavaşça merdivenlerden aşağıya indim. Masanın üzerinde içi boşalmış 3-4 tane içki şişesi vardı. Kırdığı bardağın parçaları ise etrafa saçılmıştı. Gözlerim onu aramış ama bulamamıştı. Masaya doğru yaklaştığımda yerde oturduğunu gördüm. Başını ellerinin arasına almış boş gözlerle karşıya bakıyordu.
"Kenan"
Sesimi duymasıyla hızla ayağa kalkıp bana doğru bir adım attı ancak onu durdurdum.
"Yaklaşma. Şu anda bana dokunmana katlanamam"
Buz gibi çıkan sesimle olduğu yerde kalmıştı. Bana doğru uzanan ellerini indirmiş çaresizce gözlerime bakıyordu. Gözlerinde daha önce hiç görmediğim birşeyler vardı.
"Birçok yüzünün olduğunu söylemiştin ya. Şu anda gözlerinde hiç kimseye göstermediğin gizli yüzünü görüyorum. "
Bilmeye hakkım vardı. Ona birçok yüzü veren olayı bilmeye hakkım vardı.
"Anlatmalısın. Bunu bilmeye hakkım var. O kadını bilmeye hakkım var."
"Senin hiçbir hakkın yok sen benim malımsın. Ben ne istersem onu yapmak zorundasın"
Bu sözüyle boğazıma takılan hıçkırığı zorla yutmuş, akmak üzere olan gözyaşlarımı geri göndermiştim. O kadar canım yanmıştı ki o anda kafasını kırma isteği tüm hücrelerimi ele geçirmişti. Masanın üzerindeki içki şişelerinden birini alıp hırsla kafasına doğru fırlattım. İçki şişesi tuzla buz olurken son anda kaçıp kurtulmuştu. Ellerimi hırsla göğüslerime vurup avazım çıktığı kadar bağırdım
"Ben senin malın değilim. Ben eşya değilim. İnsanım, kalbi olan bir insan."
Hızla mutfağa doğru yönelip tezgahın üzerindeki bıçağı aldım. Tam mutfaktan çıkmak üzereyken Kenan da geldi. Bir elimdeki bıçağa bir de bana baktı ve tepkisiz bir şekilde beni izlemeye başladı. Ona doğru iyice yaklaşıp tam karşısında durdum. Korkmamıştı, ona zarar verme ihtimalim varken korkup geriye çekilmemişti. Bana doğru yaklaşıp elleriyle belimi kavradı ve bıçağı tutan elimi tam kalbinin üzerine yerleştirdi.
"Sapla, sapla şu bıçağı kurtar kendini benden. Şimdi, şu anda bitirelim bu işkenceyi."
Yoğun alkol kokan nefesi yüzüme çarpıyor, tükenmiş hali ve acı çeken gözleriyle sonlarını yaşıyordu. Ona daha da yaklaşıp dudaklarımızın arasındaki mesafeyi sıfırladım. Elimdeki bıçağı serbest bırakıp onun ellerine teslim ettim. Ardından ellerini kavrayıp onun bana yaptığı gibi bıçağın sivri ucunu tam kalbimin üzerine bastırdım
"Ben bir eşyayım ya sapla bıçağı kalbime eşyaların canı yanmaz, kanları akmaz, onlara zarar versen de sesi çıkmaz. Hadi akıt yılların zehrini bu eşyaya Kenan Arslanlı"
Ellerimi kendinden uzaklaştırdı ve beni geriye doğru itti. Eline tutuşturduğum bıçağı ise pencereden dışarı fırlattı. Pencerenin camı büyük bir gürültüyle kırılmıştı. Ardından bileğime yapışıp çekiştirerek beni masaya oturttu. Hırsla saçlarının arasından geçirdiği elini büyük bir gürültüyle masaya geçirdi. Eskiden korkmam gereken bu durum artık beni korkutmuyordu. Ona ve onun kontrolsüz hallerine alışmıştım.
"Bunu sen istedin. Sana herşeyi anlatacağım. O kadın kim merak ediyorsun değil mi dinle o zaman "Anlatmıştı. Bana herşeyi anlatmıştı. Şimdi içimdeki korku daha da büyümüştü. O kadına olan sevgisi gerçekti, bense onun için bir eşya, üç dört günlük bir eğlenceden ibarettim. Gözlerimdeki acı yaşlarla yalvarırcasına ona baktım
"Ben silahın olmak istemiyorum. Savaşın beni öldürüyor, sen onu severken ona bakarken ne kadar acı çektiğimin farkında mısın?"
İri elleriyle yüzümü kavrayıp alnını alnıma yasladı.
"Ben onu sevmiyorum bal gözlü. Sana yemin ederim o kadına karşı içimde en küçük bir sevgi yok. İntikam, benim tek istediğim intikam. Hayatımı boka çeviren kadın ve adamdan almak istediğim intikam"
"Kenan nefret de bir duygudur. İnsan sevmediği birine nefret beslemez"
Ellerini yüzündem çekip sandalyemin dibine oturdu ve ellerimi iri ellerinin içine aldı.
"Bal gözlüm güzelim. Bak sana anlattım kabul ediyorum birine beslediğin sevgi ne kadar derinse onu kalbinden atman o kadar uzun sürüyor ancak ben onu kalbimden attım çıkardım. O günkü gördüğün gerçek değildi ben o kadına artık herhangi bir duygu beslemiyorum. Aşk benim için yok artık kimseye böyle bir duygu besleyemem."
Ona aşıktım ancak o bu sözleriyle beni daha da parçaladığının farkında değildi.
"Bırak beni yapma bunu bana."
"Sana mecbur olduğumu söyledim. Artık çok geç seni bıraktığım an ben de ölürüm. "
Ellerini kendimden uzaklaştırıp oturduğum yerden kalktım arkamdan bakışına aldırmadan yukarıya çıktım. Dağıttığım eşyaların arasından kendiminkileri topladım ve üzerimdeki Kenan'ın t-shirtini çıkardım. Kendi kıyafetlerimi giyip eşyalarımı yerleştirdiğim valizi elime aldım ve aşağıya indim. Bıraktığım yerde hala oturuyordu.
"Yeterince acı çektim daha fazlasını çekmeye gücüm yetmiyor, ben gidiyorum Kenan"
"Sözleşmeyi unutuyorsun. O kapıdan çıktığın an hayatının hatasını yapmış olursun"
Daha fazla tahammül edemeyip avazım çıktığı kadar bağırdım
"Lanet olasıca sözleşme umurumda değil ne yapmak istiyorsan yap"
Kapıyı sertçe çekip kendimi dışarıya attım ve bilmediğim yola doğru yürüdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMDEKİ ACI
Romance"Aşık olduğun adamın gerçek yüzünü görünce yine de onu bu kadar çok sevebilecek misin Gece?" Elindeki dosyayı önüme doğru ittirip karşıma oturdu. "Buraya seninle bunları konuşmaya gelmedim bana ailemle ilgili olduğunu söyledin ben de geldim." bu söz...