Ouma Kokichi x Okuyucu

6.3K 140 233
                                    

Ouma ile yıllardan beri birlikteydiniz, artık ilişkinizin daha ciddi bir hal alması gerekiyordu; fakat minik oğlan sana karşı hiçbir zaman bu yönde bir adım atmamıştı -evlilikten bahsediyordun. Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen hala genç, liseli aşıklar gibi etrafta deli saçması işler yapacağınızı mı düşünüyordu? Aslında bu tam onluktu, asla büyümeyen Peter Pan gibiydi, ciddi durmayı neredeyse beceremiyordu. Evlilik artık senin için imkansız bir hayaldi sadece, sana teklifte bulunmasına imkan yoktu; her daim çocuk kalacak birinin yetişkin olup ciddi ciddi aile kurmayı düşünmesini bekleyemezdin. Odanda uzanıp gazetedeki iş ilanlarına bakarken telefonun çalmaya başladı. Minik Hitler seni arıyordu. Telefona tembelce uzanıp aramayı cevapladın, Ouma'nın çocuksu ve tiz sesi hoparlörden çıkıp kulağına ok gibi saplandı. "(İ/A)-chaaaann~ Ne yapıyorsun? Seni çok özledim, hadi buluşalım!"

"Olmaz. Yakında kendi evime çıkmayı düşünüyorum. Bugün bazı şirketlere de iş görüşmesine gideceğim."

"EEEEEEH! Çok sıkıcı! Orayı boşver ve benimle gez! Sana büyüüüüük bir sürprizim var. Gördüğünde çok şaşıracaksın."

"Olmaz dedim ya! Bu benim için çok önemli."

"Benden de mi önemli?" Ouma'nın tüm neşesi aniden yok oldu ve küçük çocuklar gibi mızmızlanmaya başladı. "Çok kötüsün (İ/A)-chan. Gözündeki değerimin bu denli düştüğünü bilmiyordum."

"Öyle değil- AAAH! Bir kere de işlerimi karıştırmasan olmaz mı?" Ouma'dan ses gelmiyordu; onu kırdığını biliyordun ama sürekli sürekli işlerini sabote edip planlarını hiç uğruna aksatıyordu ve bu seni artık deli ediyordu; onun da büyüyüp sorumluluk almasını isterdin ama bu dediğin imkansızın da ötesindeydi. Ouma'dan hala ses gelmeyince telefonu kapayıp kapamadığını kontrol ettin, hala oradaydı. "Ouma?"

"Ne? Ha! Üzgünüm, telefonu düşürdüm. Şimdiii, senin dediğine gelirsek tek bir kelimesini bile dinlemedim, ama çok işin var gibi! Fazla zamanını almayayım, görüşmede başarılar." Ouma telefonu hızla kapadı, geriye sadece telefonun sinir bozucu biplemeleri kalmıştı. Belki de aşırı tepki vermiştin, sonuçta o senin biricik erkek arkadaşındı. Ama mantıklı ve endişeli yanınla düşündüğünde yakın zamanda bir iş bulman gerektiğini de biliyordun ve etrafta oynayıp zamanını öldürmek istemiyordun. Sinirle iç çektin. Ne yani, seçim mi yapman gerekiyordu? Sevgiline karşı iş. Bu resmen saçmalıktı! İkisi de birbirinden farklı konulardı, seçim yapamazdın. Aptal bir iş için çok sevdiğin oğlandan vazgeçemezdin. Ama benzer şekilde bu oğlanın şımarıklığı için de hayatını alt üst edemezdin; seçim yapmak zorunda kalmak çok sinir bozucuydu. Başını yastığa gömüp düşünmeye başladın: Ouma mı, iş mi? Aslında ironik, sonuçta ikisi de hayatını etkileyecek önemli konular ve ikisini de hayatında istiyordun, seçim yapmak değil. Ama bu gidişle birinden vazgeçmen gerekecekti. Kalbin sıkışıyordu, çünkü Ouma'dan ayrılmanın düşüncesi bile seni korkutuyordu, onsuz yaşamak istemiyordun, hayatının kalanını onunla geçirmeyi kafana koymuştun ve onu bırakmak istemiyordun -her ne kadar o böyle düşünmese de; endişeliydin çünkü bir iş bulamazsan hayatının kalanında geçireceğin zorlukları düşünüyordun, aklından binbir türlü senaryolar geçiyordu ve bunların olmasını istemiyordun.

Telefonun çalmaya başlayınca yerinden fırladın, Ouma geri mi arıyordu? Parlak ekranda görüşmeye gideceğin iş merkezinin adını görünce ne hissedeceğini bilemedin, duyguların rahatsız edici karışımıyla olduğun yerde sallanmaya başladın; açmalı mıydın yoksa... Elbette açmalıydın! Seni geri arayacak kadar çok istiyorlarsa bu işi kesinlikle kabul etmeliydin. Ama bir yandan da açmamalıymışsın gibi geliyordu. Telefonu eline alıp uzun süre ekrana baktın. Gitmeli miydin? Kesinlikle gitmeliydin! Telefona cevap verdin ve onlarla ne zaman buluşman gerektiğin hakkında konuştunuz. Sana adresi verdiler ve en kısa sürede orada olmanı istediler. Dediklerini kabul ettin ve hazırlanıp evden çıktın.

***

Toplantı odasında uzun süre konuştunuz, hatta maaşını bile ayarladınız, geriye sadece kontratı imzalamak kalıyordu. İşi bu kadar kolay alacağını düşünmemiştin ama karşındakiler resmen sana yalvarıyorlardı. Kontratı imzalaman için sana kalem verdiler ama elin hareket etmiyordu, nereyi imzalaman gerektiğini biliyordun ama kalemi oynatamıyordun; elin titriyordu çünkü aklına sürekli olarak küçük Hitler'in görüntüsü geliyordu. Şu anda sana kırgındı ve üzgündü, senin gelip burada hayatının işini kabul ediyor olman ona ihanet sayılmaz mıydı? "Neden durdunuz? Yoksa beğenmediğiniz bir konu mu var? Sorun maaşsa eğer başlangıç için elimizden ancak bu kadarı geliyor ama ileride elbette bu sorunu-"

"Hayır, her şey harika... Ama ben bunu kabul edemem." Kalemi onlara geri uzatıp, yerinden kalkıp hızla dışarı çıktın; arkanda şaşkınlıklarından kurtulamayan bir gurup insanı bırakıp senin için en önemli buluşma yerine geldin: Ouma'nın evi. Buraya kadar koştuğundan nefes nefeseydin ama gene de kapıyı deli gibi çalıyordun, onu görmek istiyordun; sana gülüp şakalar yapan, seni mutlu eden oğlanı görmek istiyordun, hem de her an. Bundan sonra sadece onun yanında olmak istiyordun. Gerekirse borç batağına bat, başın dertten çıkamasın ama eğer yanında o olmayacaksa hayatın ne anlamı olurdu. Ouma kapıyı açınca ona sıkıca sarıldın, minik oğlansa seni görmeyi beklemediği için nutku tutulmuş vaziyetteydi.

"(İ-İ/A)-chan? Burada ne işin var? Yoksa seni kabul etmediler mi?"

"Çok üzgünüm. Seni geri plana attığım ve bencillik ettiğim için çok üzgünüm. Senin yanında olmam gerekirdi, hem de her daim. Bundan sonra seni bırakmayacağım, eğer kabul edersen hayatımın sonuna kadar seninle olacağım. Lütfen Ouma, beni affet." Suçluluk hissi tüm bedenini kaplamıştı, iğrenç bir zar gibi sarmıştı seni; dolan gözlerinden yaşlar akıyordu, oradan da oğlanın omzuna düşüyordu. Ouma seni kendinden uzaklaştırıp yaşlarını nazikçe uzaklaştırdı, aynı zamanda yanaklarını okşuyordu.

"Ağlamana gerek yok. Kızgın değilim. Ama tek bir sorun var!" İşaret parmağını sana uzatınca korktun ve ağlaman kesildi, Ouma'nın ciddi görünmesinin yanı sıra daha yeni fark ettiğin diğer bir konu da takım elbise giyiyor olmasıydı. Nedenini sormaya fırsatın olmadan cevabı da aldın, çünkü Ouma hala aynı ifadeyle "Bana kendi soyadınla seslenme." dedi, sen ağzını açamadan da sevimli gülümsemesini takıp seni içeriye çekti; tüm arkadaşlarınız, her yeri süslenmiş salonda, Ouma gibi şık giyinmiş bekliyorlardı. İkiniz içeri girdiğinizde de hep bir ağızdan "Tebrik ederiz!" diye haykırdılar. Hayretten ağzın ardına kadar açıldığından elinle kapama gereği hissettin.

"Daha değil!" diye onları azarladı Ouma ve herkes sustu; ardından cebinden ufak bir kutu çıkarıp sana döndü. "Lafı uzatmak istemiyorum. (İ/A), benimle evlen." Yaşlar yanaklarından hızla akarken sevinçle çığlık attın ve Ouma'nın boynuna sarıldın. "Şimdi diyebilirsiniz." dedi Ouma diğerlerine ve hepsi tezahürata başladı.

"Kamera! Kaydettiniz mi?" diye haykırdı Akamatsu ortaya.

"Temiz ve net." Amami video-kameranın arkasından baş parmağını kaldırıp kızı onayladı.

"İyi dinle Ouma! Eğer (S/A)-san'ı üzecek, erkeksi hareketler yaparsan Tenko hiç acımadan sana gününü gösterir." Kız saldırı pozisyonuna geçince Momota çığlık atıp kızı durdurmaya çalıştı.

"Eeeh... Ne zaman pasta yiyeceğiz?" dedi Yumeno kulağını karıştırırken.

"Kukuku. Düğün hazırlıklarını bana bırakın. Sizler için çok özel planlarım var." Shinguji hangi geleneğe ait bir düğün hazırlamaları gerektiğini düşünüyordu.

"Gonta'nın da sizlere bir sürprizi var." Herkes centilmen Tarzan'a döndü, elinde garip sesler çıkaran, süslü bir kutu vardı.

"Oi oi! O da ne?" Iruma kutudan olabildiğince uzağa kaçmaya çalıştı, fazla şüpheli görünüyordu.

"Merak etmeyin! Hepiniz çok seveceksiniz." Gokuhara kutuyu açınca içinden yüzlerce, belki de binlerce böcek çıktı. Herkes çığlıklar atarak evin içinde koşmaya başladı. "Merak etmeyin! Hepsi zararsızdır! Sadece burnunuza girmesin yeter!" Şimdi herkes daha çok korkup daha yüksek notadan çığlık atmaya başlamıştı.

"Şu lanet yaratıkları evimden çıkar! UAAAAAAUUEEEAAEEE!!!"

Danganronpa OneshotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin