Herkese iyi tatiller! Ailemle uzun bir Türkiye turuna çıktık, internete ulaşmak da haliye çok zor. Gene de kitaba devam etmeyi istiyorum. Lütfen istekleriniz varsa bana hikaye ayrıntılarıyla birlikte direk mesaj atın. Yaza özel bu bölümü beğenmenizi dilerim.
Sınıf başkanınız Naegi Makoto sınıf gezisi için plaja gitmeyi teklif etmişti ve bunu oylamaya sunmuştu. Büyük çoğunluk bu fikri kabul ettiğinden öğretmenle konuşup gerekli ayarlamaları yaptınız: Müdürden izin alıp otel ayırttınız. Oteli Enoshima seçmişti, tüm Japonya'daki en lüks oteli sizler için tutmuştu. Denizin dibinde, devasa su kaydıraklı bir havuzu olan, saray misali bir oteldi. Yüzlerce çalışanı/kahyası olan bu otel Celestia'nın hayalindeki saraydı ama heyecanını kimseye belli etmemek için saçıyla oynayıp Yamada'ya çantalarını taşımasını emretti.
Fujisaki taşıyabileceğinden büyük bir valiz getirmişti, içine bilgisayarlarını ve peluşlarını koyduğundan çanta şişmişti ve zar zor kapanmıştı. Kızın yanına gidip valizini elinden aldın. "(S-S/A)-san! Buna hiç gerek yoktu-"
"Sen de benimkini taşı o zaman. Daha hafif." Kıza kendi sırt çantanı verdin. Bu bile onun için ağırdı ama kendininki kadar değil. Birlikte odalarınızın bulunduğu kata çıktınız. Öğretmenle birlikte on sekiz kişiydiniz, odalarda üçerli kalacaktınız. Öğretmen, Fujisaki ve sen aynı odaya denk gelmiştiniz. Bunu öğretmen özellikle ayarlamıştı ama nedenini kimseye söylememişti. Gene de böyle güzel bir tesadüfün nedenini kurcalayıp bozmayı istemiyordun. Ya sırf sen sordun diye öğretmen sizi ayırırsa? Elbette sadece kuruntuydu ama gene de aklını kurcalıyordu. Fujisaki ile eşyalarınızı yerleştirmeye koyuldunuz, öğretmeniniz de ufak ayarlamalar için resepsiyona indi.
"Olamaz..." Fujisaki'nin hayalkırıklığıyla mırıldanmasını duyunca başını ona çevirdin. Kız, çantasındaki her şeyi dışarı çıkardı ama aradığını bulamayınca büyük telaşa düştü.
"Sorun nedir?" Kızın yanına gelip valizine baktın ama o utanıp, valizi alelacele toparlayıp kapadı.
"H-Hiç! S-Sadece mayo üstümü unutmuşum..." Yanakların birden pembeleşti. Sevimli bir kızı mayo içinde görmeyi istiyordun ama mayo üstü olmadan, saf teniyle karşılaşmak hem seni utandırıyordu hem de mayodan çok daha büyük bir heyecan veriyordu, öyle ki karnına ve aşağısına büyük bir yumruk yemişsin gibi öne eğildin.
"D-Dert etme... Yenisini alırız... Nasıl olsa hemen şurada b-bikini satıyorlar..."
"D-Doğru... Fikir için teşekkürler!" Kız, eşyalarını yatağının altına ittirdi; içinden daha önce çıkardığı yazlık şort ve yarım atleti kucaklayıp banyoya girdi. Dışarı çıktığında onu sevimli, mini kıyafetleriyle görünce yanından sıyrılıp banyoya girdin ve burnuna peçete tıkıştırdın. "(S/A)-san, iyi misin!?"
***
Havuzda kimileri atlama yarışı yapıyor, kimileri kaydıraktan kayıyor, kimileri güneşleniyordu. Enoshima serinlemek için havuza girdiğinde Kuwata kızın yüzüne su fırlattı. Hemen sonrasında Ikusaba oğlanın boğazına yapışıp onu suyun dibine çekti ve gözden kayboldular. Fujisaki şemsiyelerin altına saklanmış, dizüstü bilgisayarıyla oynuyordu; bazen başını kaldırıp diğerlerine bakıyor, gülümseyip işine geri dönüyordu. Kızın üstündeki mayo çingene pembesiydi ve altında eteği vardı. Yanına giderken kulaklarından duman çıkıyordu, bu kadar tatlı bir mayo giyeceğini hayal edememiştin. Büyük ihtimal Maizono ile birlikte seçmişlerdi. "F-Fujisaki..." Kız senden korkup bilgisayarını kucağına yaklaştırdı.
"(S-S-S/A)-san! Öyle sessizce gelme..."
"Özür dilerim! Şey... Sen niye havuza girmiyorsun?"
"Yüzmeyi çok sevmiyorum. Kollarım ve bacaklarım buna dayanabilecek kadar güçlü değil. Tenim de güneş için fazla hassas. Ne kadar istesem de giremem..." Kızın gözleri doldu, titreyen ellerini kenetleyip başını eğdi. Kızın ıslanan yanaklarını görünce büyük bir telaşla yanına oturup ellerini tuttun.
"Özür dilerim! Bu kadar hassas bir konu olduğunu bilmiyordum! Lütfen ağlama!" Fujisaki burnunu çekip yaşlarını durdurdu. Başka bir şey konuşmadan gölgede oturdunuz, diğerleri sıkılıp yemek saati gelene kadar Fujisaki bilgisayarıyla oynarken sen de yan şezlongda oturup etrafı -çoğunlukla kızı- izledin.
***
Herkes yemekten sonra kendi odalarına çekildi. Günün yorgunluğu herkesi esir almıştı ve öğrenciler odalarına çekilir çekilmez yataklarına kıvrılıp uyumuşlardı, bazı istisnalar da yataklarına uzanmış ya kitap okuyor, televizyon izliyordu ya da diğerleriyle sohbet ediyordu. Fujisaki zaten hiçbir şey yapmadığı için yorgun hissetmiyordu, üstünü değiştirip bilgisayarına dalmıştı. Sen yatağında sırtüstü yatıp kızın heyecanla tuşlara basışını seyrettin. Onunla aynı odayı alabildiğin için çok mutluydun ve bunu hak edecek ne yaptığını bilmiyordun. Ama onunla adamakıllı bir konuşmanız bile geçmemişti. Tüm haftasonunu onu uzaktan izleyerek geçirmek istemiyordun, adım atman gerekiyordu; unutulmaz bir tatil olsun istiyordun. Onun gibi güzel ve sevimli bir kızla yakınlaşma fırsatının çöpe gitmesine izin vermeyecektin. Yatağında doğrulup kıza eğildin. "Fujisaki... Sabahtan beri ne yapıyorsun?" Kız başını kaldırıp sana döndü, sanki büyük bir suç işlemiş gibi yanakları kızardı ve gözleri doldu.
"S-Sadece bilgisayarım yanımdayken kendimi daha rahat hissediyorum... Özür dilerim, seni rahatsız etmek istemedim."
"Rahatsız değilim, sadece merak ettim..." Yatağından kalkıp kızın yanına oturdun ve yaşlarını sildin. "Fujisaki, öğretmenin gelmesine daha var... Biraz sohbet etmek ister misin? Sürekli bilgisayara bakman gözlerin için sağlıklı değil." Kız seni başıyla onayladı. Öğretmeniniz gelene kadar keyifli bir sohbet ettiniz. Ve öğrendin ki Fujisaki bunca zaman boyunca iç çamaşırının altında büyük bir USB taşıyormuş. Öğretmenin ikinizle birlikte kalmasındaki neden buymuş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Danganronpa Oneshots
FanfictionSanırsam ilk Türkçe Danganronpa x Okuyucu kitaplarından biri. Yanlışsam söyleyin. [İstek almıyorum]