Oogami Sakura x Okuyucu

569 25 5
                                    

Güçsüz ve ürkek biri, insanlarla arasının kötü olmaması için ezilmeyi kabul eden, hor görüldüğünde boynunu eğen zavallının teki. (S/A) (İ/A) işte böyleydi. Sırf insanlarla iyi geçinmek için her tür zorbalığa sessiz kalmayı tercih etmişti, zaten sesini çıkarsa bile sonunda gene zararlı çıkacaktı, kimse de ona destek olmayacaktı. Bunu bildiği için sessiz kalmayı tercih etti, bunun yapabileceği en akıllıca seçenek olduğunu düşünmüştü.

Kucağına verilmiş onlarca kitabın ağırlığı altında ezilirken, hiçbirini dökmeden ilerlemeye çalışıyordun. Önden giden öğrenciler kendi aralarında gülüşüp şakalaşırken sonunda sinirle sana döndüler. "Amma yavaşsın. Kaplumbağa bile senden daha hızlı." Kızın cırtlak sesi kulağında yankılanınca az daha korkudan kitapları düşürüyordun, dengeni sağlamaya çalışırken vücudunun üst ve alt kısımları ayrı kıvrıldı, bacakların da yeni doğmuş kuzu misali çaprazlanmıştı.

"Özür dilerim... Ama önümü göremiyorum." Diğer gençlerin kıkırdamalarını duymadan, her şeyden habersizce ilerlemeye çalıştın.

"Dur sana yardım edelim." Oğlanlardan birinin ayakkabısının çıkardığı gıcırtıyla gerçekten sana yardım edeceğini düşünmüştün, buna öyle sevinmiştin ki kitapların hepsi ellerinden düşüp yere dağılırken bile umut dolu -ama artık şaşkın- yüzün gülümsemeye devam ediyordu. Olayı idrak edene kadar kitapların hepsi dört bir yana dağılmış, diğer gençler kahkahalarla gülüyordu.

"Bu kadar beceriksiz olunmaz ama!" diye bağırdı biri, gene de kahkahalarına engel olamıyordu.

"Hepsini geri topla, seni sakar budala."

"Şunun yüzüne bakın. Gerçekten inandığına inanamıyorum. Hahaha!" Hepsi gözünde şeytana benziyordu. Korkunç, boynuzlu, uzun sivri dişleri olan, siyah şeytanlar; başka nasıl tarif edilebilirlerdi? Gözlerinin önünde, okyanus dalgaları gibi oluşan ve ötesini bozan görüntüler oluşunca dudağını dişledin; ağlıyordun ve yaşlarını tutamıyordun, hepsi seninle alay ediyordu, seni küçük görüyorlardı. Asla onlara karşı gelemeyecektin, çünkü onlar güçlüydü, birlikte olduklarında seni rahatlıkla alaşağı edebilirlerdi.

"Ne yani? Toplamana yardım mı edelim? Yoksa sağır mısın? Sana topla dedik!" Kitapları düşüren oğlan kafandan tutup, seni eğmeye kalkınca koluna tırnaklarını geçirdin; oğlan acıyla çığlık atınca yüzüne yumruğu çaktın ve yere düşürdün. O düşünce üstüne çıkıp suratını yumruklamaya başladın; öfkeden gözün dönmüştü, önündeki hedefe kitlenmiştin; diğer öğrenciler de korkuyla yerlerine çakılmışlardı, sadece çığlık atıyorlardı. Sesleri duyan diğer öğrenciler ve öğretmenler olay yerine geldiler, hepsi çığlıklar atıyordu; deliye dönmüşçesine oğlanı yumruklarken diğer çocuklardan farkın kalmamıştı, canavarın da ötesinde bir yaratığa dönmüştün. Oğlan artık tepki veremez hale gelene kadar yumruklamaya devam ettin, yüzünü darma dağın ettin; sonunda güçlü iki kol seni kavrayıp havaya kaldırmak zorunda kalmıştı, yerde yatan çocuk ise artık tanınmaz haldeydi; burnu ezilmiş, gözü tenis topu gibi şişmiş ve tüm yüzü kan içerisindeydi. Kolların sahibi seni oğlandan ayırdığında kendine geldin ve yaptığın şeye uzaktan baktın. Bunu cidden sen mi yapmıştın?

"Lütfen sakin ol, bence hakettiğinden fazlasını buldu." Yarattığın görüntü karşısında korkuyla titremeye başladın, bunu sen yapmış olamazdın, sen böyle biri değildin. Parmaklarının üstündeki kanı görünce rengin attı ve gözlerin korku ve umutsuzlukla grileşti, hayatının ileriki evreleri için endişeleniyordun; bundan sağ çıkamayacaktın, ailesi ve müdür senin peşini bırakmayacaklardı, işe polis de karışacaktı ve sonrası...

Yaşlar bir kez daha görüşünü bulandırırken öğretmenler yerde yatan oğlanı kaldırıp hastaneye götürmek için birlik oldular; seni de, arkanda duran öğrenci, ilgilenmek için oradan uzaklaştırdı.

Birlikte bahçeye çıkıp tahta bankalardan birine oturdunuz; yüzünü ellerin arasına alıp, hıçkırıklarla ağlarken yanındaki kişi sana bir şişe su uzattı. "Şunu iç. İyi hissedersin." Su içmek istemiyordun, sadece ağlamak istiyordun. Yaptığın şeyin affedilir yanı yoktu ve korkunçtu, kendin bile kendine inanamıyordun, kendinden nefret ediyordun. Bunu nasıl yapabilmiştin? Kendinden geçip de içinden ne çıkmıştı senin? Bir daha oradaki kimsenin yüzüne bakamazdın, kimseye yaklaşamazdın, kimse de sana yaklaşmazdı; hepsi senden korkmuştu ve hepsi senden kaçacaktı, gene eskisi gibi tek başına kalacaktın. Fakat tek iyi yanı: Artık ezilmeyecek olmandı. Hor görülme veya kullanılma yoktu. Peki ya öbür türlü? Ailen bunu öğrendiğinde ne düşünecekti? Veya öğretmenler geri döndüklerinde, doktorlar polisi aramayacaklar mıydı, müdür seni yanına çağırmayacak mıydı? Başına gelebilecek senaryoları düşündükçe daha çok korkup daha çok ağlamaya başladın. Bu işten kurtulamayacaktın. "Şiddetin asla bir çözüm olmadığını unutma..." Yanındaki kişi konuşurken yüzüne bakmadan ağlamaya devam ettin. "...Ancak haksızlara karşılık vermekte yanlış bir taraf olmadığını da en az ilki kadar iyi bil. Zorbalar gereken cezayı görmeli, ezilenler korunmalı; fakat sorunlarını içinde büyütüp yumruklarınla çözmektense ilk dakikada sözlerinle halletmen ve onları sözlere olan hakimiyetinle yenmen gerek."

"Bunu biliyorum zaten! Ama dayanamadım... Hık! Kendimi tutamadım. Bana pislikmişim gibi davranıyorlar, çöp torbasıymış gibi sağa sola itiyorlar. Artık dayanamıyorum, daha güçlü olmak istiyorum; diğerlerine karşı gelebilmeyi istiyorum." Omuzların sarsılarak ağlamaya devam, ta ki gözünde yaş kalmayana kadar; hala yüzünü görmediğin kişi ise yanıbaşında, seni teselli etmeye çalışıyordu.

***

Yıllar içinde kendini geliştirmeyi başardın; hem kas hem dil gücünü geliştirdin ve tüm zorbaların üstesinden gelebilir hale geldin. Sadece kendin için değil, tüm ezilenler için bir kahraman olmuştun. Umudun Zirvesi Akademisi'nin sekseninci dönemine Süper Lise Seviyesi Kahraman olarak başlamaya hak kazandığının haberi geldiğinde Trajedi patlak verdi. Tüm dünyayı kaos ele geçirmiş, insanlar ölürken, garip robotlar ve katil çocuklar ortalığı yıkarken elinden geleni yaptın, kurtarabildiğince insanı kurtardın; ancak asla borçlu olduğun kızı kurtarmak için şansın olmadı. Kızın yüzünü görmemiştin, adını duymamıştın, bir daha görmemiştin; en sonunda onun sesini televizyonda duyunca o olduğunu anladın, o ölüm oyununda. Cesedini dev ekranda gördüğünde beynin uyuşmuştu, şaşkınlığın veya üzüntünden ne düşünmen gerektiğini şaşırmıştın ama pişmanlık tüm bedenini sarmaya başlamıştı bile, onu kurtaramamıştın; seni güçlendiren, kahraman olarak tekrardan doğmanı sağlayan ve bir kere bile teşekkür edemediğin kızı son kez televizyonda görünce yumruğunu ekrana geçirdin. Sadece bir şansın olmasını isterdin. Güçlendiğini göstermeyi isterdin, ancak düşündüğün kadar güçlenememiştin; hala o zamanki gibi ağlıyordun çünkü.

Danganronpa OneshotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin