Nisan,2015Bindi gitti adam.Ve kadın o an bittiğini sandı.Tükendiğini,bu acının onu yok edeceğini sandı.Dahası var mıydı ki acılarının?Daha fazla nasıl yanabilirdi,daha nasıl kanayabilirdi kapanmayan yaraları...Bir müddet baktı pencereden boş sokağa tıpkı yıllar öncesinde baktığı gibi.Dizleri titredi.Bir yoklukta savruldu bedeni.Binbir acıda paralendi içeri.Titreyen dizlerini zapt etmeye çalışarak ilerideki koltuğa doğru ilerledi.Düşeceğini sandı gözünün pınarında yuvarlanıp düşen bir damla yaş ile eş zamanlı.Sarsılıyordu tüm bünyesi.Ruhu çekiliyordu sanki içindeki acıyla.Yorulmuştu.Boğazında her an büyük bir gümbürtü ile fırlayacak hıçkırıkların yutmaktan yorulmuştu.Yalnız kalmaktan yorulmuştu.Çok yorulmuştu.
O araba koltuğunda sinip geldiği anlar geldi önce zihnine,sonra o gün!İşte o gün de böyleydi.Büyük bir günahkar ilan edip onu bir başına bıraktığı gün.Daha dün gibi tazeydi o gün hafızasında.
Nasıl unuturdu insan acılarını?
Güçlü olması gerektiğini kendi kendine telkin ederken saçlarına uzattı ellerini.Tekrar sıkı sıkıya bağladı.Boğazı yanıyordu.Sanki orada bir ateş vardı,bir yangın,bin ah!Gözünden düştü yaşları birer ikişer.Tahammülü zordu.Göz pınarları bu direnişe direniyordu adeta.Soluğunun kesildiğini sandı.Zihninde dolanan o anları unutalı çok olmuştu hani?Uğuldayıp durdu sesler kafasında.Bağıra çağıra ağlamak isteyen her yanı son demleriydi.Dayanmanın son zamanları.
Sesli bir o kadar da içli bir hıçkırık firar etti boğazından.
Bir eli göğsünde nefes almaya çalışırken bir eli ağzına kapaklanmış çıkacak hıçkırıklarını zapt etmeye çalışıyordu.Zaptı zordu...
Aralık,2011
"Melek Hanım."
Doktorun bir kere daha ikaz etmesiyle bu soğuk odada tüm öksüzlüğü ile ayaklarını kaldırdı usul yavaş.
Kürtaj masasına gelecek kadar mı yitirmişti tüm merhametini.
Ayakçaklara koydu çıplak bileklerini.İçindeki yangınlara yangındı o soğukluk.Elleri yumruk olmuş,boğazında patlamaya hazır bir volkan.
Trabzon'dan geleli daha üç gün olmuştu ve Ali yine bilmediği bir yerdeydi.Hep bilmediğiydi Ali.Şimdi gelip mani olsa?Peşindeki bir düzine adama söylediği yalana o inanmamış olsa bu günahtan kendisini çıkarsa.?Ne olurdu?Bir evlilik fotoğrafına sığmayacak üçüncü kişi olmaktan yılmıştı da dördüncüyü nasıl koyardı ortaya.
Serap...
Hasta bir kadın.Belki de öldü ölecek.Ve birazdan...
Korkunç surete büründü düşündükleri.Yağız nasıl Serap'ın sebebi olduysa birazdan o da karnındaki bebeğin sebebi olacaktı.10 dakika içinde,kılını dahi kıpırdatmadan bu iğrenç masada oturup içindeki canın koparılışını bekleyecekti.Göğüs kafesinde düğüm düğüm acılar gelip oturdu.Gönül sahilinin başköşesine onulmaz dertleri bırakıp giden adamın bir parçasını sökmek için kendini yok etmeye hazırlanıyordu.
Kendisini tanıyordu bu acıya fazla katlanamayacaktı ama karnındaki bebeği akıbetini bilemediği dünyasına dahil de edemeyecekti.Bilmiyordu.Tanımadığı bir adamın koynuna girecek kadar öksüz olan oydu.Tav olan oydu,toy olan oydu,suçlu olan oydu.Ve şimdi de bir katil olacaktı.
Kaçıp kurtulmak istedi.
Hemen başının üstünde duran ışık bir surete büründü sanki.İçinde dolup taşan acı ile ışığı ayarlamak için çeken doktorun gözlerine baktı.Soru soramayacak kadar yaralıydı ve ne olup biteceğini bilecek kadar adapteydi bu işleme.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı:KILIÇ
Tiểu Thuyết ChungNe büyük yorgunluklarımız vardı sevgilim... Ne yapıp edemediklerimiz... Ne pişmanlıklarımız ne hüzünlerimiz.. En yürek yakanı ise ne hasretlerimiz vardı bizim... Koyu ayazlara sürgün,gözyaşlarına mahkum... Taşınabilir portetif acı yaslarım...