Adın çalar kapımı gece gece;bir haberli bir habersiz...
Ağustos,2015
Titriyordu Melek.Göğsüne bastırdığı bu kağıdın anlamı çok büyüktü!Bir daha tutamayacağı ellerden kopup gelmişti en nihayetinde.Bir itiraf mektubuydu bu.Göğsünden koparıp bir daha baktı kağıda.Yağız'ın el yazısındaki her bir harf zihninde onun sesine dönüştü.
Korkunç!
Hıçkırıkları şiddetlendi.Acının bile boyutları vardı;ölümün acısı ise çok başkaydı!Şu hayatta ilk ailesiydi o adam.En büyük acıları verdiyse de ömründe en büyük mutlulukları da onunlaydı.Kimsesizken gelen bir kimseyken şimdi nasıl bir çare bulunurdu buna?
Bu ölümün bir sesi vardı sanki.Diyordu ki asıl şimdi gör kimsesizliği!
Az önce yalnız kalmak istediğini söyleyen yanlarının üstüne üstüne geliyordu odanın duvarları.Ayağa kalktı ivedi.Selma annesinin yanına gitmek istedi.
Hepimiz öleceğiz Melek.
Bu cümle yankılandı sol yanında.Dizleri titredi olduğu yerde.Sonra bu cümleye verdiği yanıt düştü hatrına.Bu verdiği cevap yüzüne tokat olup olup indi.Dili yandı büsbütün.Deli ederdi bu azap, acısıyla "Ah!"diye inledi.Bir elinde iki kere katlanmış beyaz kağıt olan elleri havada çırpındı.O anda salonun kapısı açılmış tanıdık bir sima görünmüştü.
O da bitap.
Yağız'ın hiç sevmediği ağabeyi,Yavuz!Önder'in haber vereceğini sonradan öğrenen adam Melek'in yanına koşmuştu hemen.Anne babasını eski eşi Ayla'ya emanet etmişti.Niyeti Melek'i de kendi evine götürmekti.
"Ağabey!"diye atıldı adama Melek.Desteğe ihtiyacı vardı.Acıları büyük çareleri noksandı.Sarıldığı adamın kollarında titreyen dizleri çözüldü büsbütün,gözleri karardı...*****
Ağlayarak uyandı.Ağır aksak gözlerini açtı Melek.Uyuşmuştu her yanı.Eli,ayağı,parmakları...Menşei göğsünün hemen ortası olan ağrıları bütün gövdesine yayılıyordu.Tanımadığı bir odaydı.Algılayamadı bir an için.Niçin bu haldeydi?Neredeydi?
Hala parmakları ile sıkı sıkıya kavradığı kağıdın da payı olacak ki bir ok olup saplandı yokluğu.Yağız'ın yokluğu düğüm düğüm oldu içinde.Yatakta doğruldu.Dağılan saçlarını geriye taradı,gözyaşlarını temizledi.Bilmediği odaya bakındı hızlıca.Elindeki kağıda bakındı.Okşadı parmakları arasında.Sessizce aktı içinde ölen bir yerlerden yaşlar.Bir sızlanma,ağlama sesleri işitti.Kulak kesildi.Neredeydi sahi?
Toparlanıp odadan çıktı meraklı.O sırada merdivenlerden bir kadın çıkıyordu.Beril'in çocuk kulübündeki bale öğretmeni,Ayla!
"Uyandın mı?"ayakta olduğuna bakıp sevinmişçeydi hali.Zoraki gülümsüyordu yüzüne,o da ağlamıştı besbelli.Burası neresiydi?Ayla Hanım'ın burada ne işi vardı?Cennet Hanım'ın ağlayarak konuştuğunu duydu ama ne dediğini anlamadı.Merdivenlerin aşağısından gelen sesi takip etti.Aşağı hole inince ancak tanıdı bu evi,birkaç gün önce misafir oldukları Yavuz'un eviydi burası.
Tanıdığı salon kapısından içeri girdi.Yavuz ağabeyi telefonla konuşarak salondan çıktı o vakit.Kendine de bir işaret yaptıysa da anlamadı,anlamak için de oyalanmadı.Tekli koltukta öylece oturuyordu.Acıyla dudakları birbirine kenetlenmiş gibiydi sızlanan,ağlayan karısının aksine.Cennet Hanım koltukta yatar vaziyetteydi.Ağlıyordu çaresiz.Bir şeyler söylüyorsa da anlayamadı Melek.
Acılı karı kocaya doğru ilerledi geniş salonda.Cennet Hanım kendisini gördüğü an "Kızım!"diyerek doğruldu,kollarını açtı.Melek de bunu bekler gibi atladı oracıkta kadının kollarına.Ağlaştılar.Bir müddet hiçbir şey konuşmadılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı:KILIÇ
General FictionNe büyük yorgunluklarımız vardı sevgilim... Ne yapıp edemediklerimiz... Ne pişmanlıklarımız ne hüzünlerimiz.. En yürek yakanı ise ne hasretlerimiz vardı bizim... Koyu ayazlara sürgün,gözyaşlarına mahkum... Taşınabilir portetif acı yaslarım...