Güzel mayıs sabahının yaprakları hafifçe silkeleyen meltemi,bünyesinde barındırdığı gölgelerde oynaşan çocuklar,kof üzüntüleri bir yana kaldırıp atma isteği uyandıran güneşli gün yaşama sevinci veriyordu sanki ilerleyen Melek'e.
Elindeki çok kalın olmayan iki ders kitabını ve dosyayı göğsüne iyice bastırırken dudaklarına sirayet eden tebessüm ile yürüyordu Melek.Gün güzeldi,fırsattan istifade o da bu güzel günü değerlendirmek için yolunu uzatmış en nihayetinde bir durak daha yürümeyi planlamıştı kendi kendisine.
Sanki bugün ayrı bir neşe vardı Melek'te...Çok sonraları bir daha böylesine bir sevinci tam manasıyla hissedemeyeceğini bilmeden bugün içini manevi bir huşu kaplamıştı.O da bu halinden memnun ilerliyordu kaldırım taşlarında.Mutlu olmayı,kendi kendini mutlu etmeyi, her şeye karşın mutlu olabilmeyi başarabilen bir insandı o.Hele şu günlerde ayrı bir sevinç barındırıyordu içinde.Önümüzdeki ayın sonundaki mezuniyeti ile birlikte tam manası ile kendi ayakları üzerinde durabilen bir insan olabileceği için hayli sevinçliydi.
Kimsesiz büyümenin verdiği mahzunluğu aşan bünyesi alışmıştı aslında buna.Bazen hissederdi pek tabi insan...Örneğin onun mezuniyetine gelebilecek herhangi bir aile üyesi yoktu ya da akrabası,aldığı elbise üzerinde uzun bahisler edebileceği bir annesi,'bu çok kısa,bu da çok açık'diye direten bir babası...Yoktu...Bazen çok zorlanırdı bunları hazmetmekte ve kendini ağaç kovuğundan çıkmadığı düşüncesi ile gülerek teselli ederdi.Gülümsemesine gölge düşürmeyecek raflara kaldırmıştı kaderin bu oyunlarını...
15-20 metre kadar ileri de bulunan durağa gecikme endişesi ile bakarken yanından geçtiği yer ile bu endişesi tamamı ile dağılmıştı.Yanından geçtiği evin demir kapısına sarmaşık olmuş hanımelinin enfes kokusu...Yüzüne yayılan bir gülümseme daha arkadan yaklaşan dolmuşun sesi ile dağılsa da,bineceği dolmuş olmaması ile tekrar soluklanmıştı Melek.
Dolmuş durağına birkaç adım kalmışken telefonu çalmaya başlamıştı.Kimdi acaba?Hızlı birkaç adımdan sonra durağın yanına ilişirken elini kol çantasına atmıştı ısrarla çalan telefonunu cevaplamak adına.
Anahtar,kağıt parçaları,cüzdan,parfüm şişesi...Hayır hayır aradığı şey bunların hiçbirisi değilken yüzünü yakan güneş ışığından korunmak adına durağın altına sığınmıştı hızla.Bankta oturan yaşlı bir teyze ile çocuklu bir kadın kendini izlerken bir de ayakta elleri cebinde duran adam vardı.Ama bankta oturanlar kadar kendisi ile ilgilenmemiş göz ucuyla baktıktan sonra karşısına bakmaya devam etmişti.
Melek de alacaklı gibi çalan telefonu bulduğu gibi ekrandaki ismi okumadan aslında okuyamadan kulağına götürmüştü.Güneş ışığının ekranı görmemesi sebebiyle kimin aradığını görememiş olsa da kulağında cırlayan ses ile arayanın Berna olduğunu hemencecik anlamıştı.
"Ay neredesin sen Melek?Çıldıracağım şimdi evin her yerini didik ettim yok yok yok,ne yapacağımı-"taramalı tüfek gibi birbiri ardına sıraladığı cümleler Melek'in başını ağrıtmaya yetmişti. Ve bu işkenceye son vermek adına "Dur dur!Az yavaş,kime ne oldu?Neyi bulamıyorsun?"demişti yüzünü anlamadığından ötürü buruşturarak.
"Hakan Hoca'ya vereceğimiz dönem ödevimi kaybettim.Seninkilerle mi karıştı acaba?"
"Hı olabilir.."dedi düşünceyle elindeki dosyaya bakarken.
"Bir baksana sen de mi?"
Elindeki kitaplarla bir müddet bakıştı.Bu kız neden bu kadar panikti,yolun ortasında nasıl bakacaktı ki?
"Ben şimdi yoldayım Berna.Nöbetim var bu akşam, hastaneye vardığımda sana hemen haber veririm.Ne acelen var daha iki gün var ödev teslimine?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı:KILIÇ
Genel KurguNe büyük yorgunluklarımız vardı sevgilim... Ne yapıp edemediklerimiz... Ne pişmanlıklarımız ne hüzünlerimiz.. En yürek yakanı ise ne hasretlerimiz vardı bizim... Koyu ayazlara sürgün,gözyaşlarına mahkum... Taşınabilir portetif acı yaslarım...