64.Bölüm

1.9K 208 19
                                    

"Tabancan nerede Melek?"diye fısıltıyla sormuştu Yağız ilk olarak.Melek hızlı düşünüyordu,bütün ihtimalleri ardı ardına sıralarken dili dolaşıyordu konuşmak için.
Tabanca da yanında değildi.Varlığına halen alışamamıştı ki böyle apar topar çıkarken yanına almak aklına gelsin.
"Evde kaldı.Yanımda değil!"diyen Melek'in sesi de fısıltı halindeydi ama yaşadığı paniği hissettirmeyecek gibi de değildi.Bu duruma kızdı Yağız.Bir şey söylemese de Yağız'ın gözlerinden anlamıştı bunu Melek.

Oysa Yağız o tabancayı ona mütemadiyen taşıması için vermişti.

"Üzerindeki silahları çıkar ve yavaşça yere bırak komutan."

"Tamam."dedi Yağız.Bir ertesinde Melek'e fısıltıyla "Sağ tarafımdaki silahı çıkarıp bana ver."dedi ceketinin altına -tabancanın olmadığı,sol tarafa- ağır yavaş elini uzatan adam.Niyeti Melek'in görülmeyen görüş açısından faydalanarak tabancasını kaptırmadan eline alabilmekti.Dediğini yaptı Melek,adamın belindeki silahı çıkarıp ona uzattı.

Yağız büyük bir atiklikle arkasını döndü.Tam tetiğe basacaktı ki iki kişinin daha onları hedef aldığını gördü.Bu da yanı sıra getirdiği maşa teröristleriydi.Bu durumda işler değişirdi.Diğer teröristler ile Cem'in arasında mesafe vardı.Cem,tam arkalarından yaklaşmış,diğer iki terörist ise arabaların arkasından yaklaşmış olmalıydı.Bu da demek oluyordu ki Cem'e sıktığı kurşuna karşılık bir ikincisini diğerine yöneltemeden vurulma ihtimalini doğururdu.Ve bu ihtimal Melek'in yanında iyi sonuçlar doğurmazdı.

Cem'de durumun pek farkında güldü."İşin gücün fırıldak komutan,o tabancayı yavaşça yere bırak yoksa hiç iyi olmaz."
Gürsel'in,yokluğunu bir an evvel fark edip peşine düşmesi için dua ediyordu Yağız.Yine sırtından vurulmak üzere bir hançer ile karşılaşmıştı.Bu kez göğsünden yeme ihtimali de vardı bu acıyı.Melek...Ah güzel Melek'in gün yüzü görmeyen kaderi olmalıydı bu kadının.Melek'in haklılığının o an farkına vardı Yağız.Bütün dertlerinin sahibi kendisiydi.Ya şimdi ona bir şey olursa...Buna çare bulabilir miydi?

Hiç sanmıyordu.

El mahkum tabancayı yere bıraktı.Ardından Melek'in bileğinden tuttu,arkasında kalmasını sağladı Yağız.Yalnızca onu korumak,buradan,bu beladan bir an önce kurtulmak istiyordu.

"Benden tarafı da it bakalım.Usülü biliyorsun işte!Beni uğraştırma Komutan."

Dediğini yaptı Yağız içi kan ağlayarak.

"Ha şöyle yola gel!"dedi gevşek,sinir bozucu bir sesle Cem.

"Bir kere de şaşırt beni Doktor!"dedi asabı bozuk Yağız.

"Aa ben yeterince şaşırttığımı düşünüyordum.Duydunuz mu yoldaşlar yeterince şaşırtamamışız!"diye diğer eli silahlı yoldaşlarına seslendi Cem.

"Birazdan iyice şaşırırlar Heval!"dedi sakalları uzun olan.

Gülümsedi Cem bilmiş bilmiş.

"Namertsiniz!Namertsin Doktor!"derken Yağız,Cem'in üç eli silahlı adam olarak eşinin yanında onu böylesine ansızın köşeye sıkıştırmasını kast ediyordu Yağız.Cem de pek tabi durumun farkında.

"Oyunu kurallarına göre oynuyoruz diyelim!"dedi Cem.

"Bu oyunun sonunda kazanan taraf olmayacaksın Cem."

"Hiç mühim değil Komutan,senin kazanamaman benim için kafi!"dedi Cem ve sonra tekrar konuştu.

"Bir selam sabah yok mu Melek!"dedi Melek'e sataşmak istercesine bu kez.

Kod Adı:KILIÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin