Mart,2018
Karanlığın ortasında kalakalmışlığı yaşadı bir müddet.Salondan gelen ışığın gösterdiği kadarını gördü gözü.Bulamadı bir çıkar yol.Tanışıklığı varsa da bambaşkaydı.Yalnızca miyop bir insanın uzaktan insanı tanıdığı gibi bir çıkarımdı.
Aklının oyunu sandı.
Yağız!
Yağız'ı kaybettikten sonra gerçeğe yakın rüyaları çokça görmüştü.Tam olarak şimdi de tıpkı o günlerden kalma gibiydi.Yarı gerçek,yarı hayal.
Tam solunda bir acı tutuştu.Yandı yandı kül etti oracıkta onu.Yavaş yavaş deliriyor olmalıydı.Birgün bunun olmasından hep korkmuştu;gücünün eninde sonunda tükenmesinden...Gerçekliğini diliyordu bir yanı.Bir yanı bunun mümkün olmadığını söylüyordu avaz avaz.Gözleri,içi,dışı deli divaneydi!
"Melek."diye seslenmişti karşısında durduğunu sandığı hayal.
Hem de sahici!
Dizleri titredi.Bu sesi günlerdir,aylardır hatta yıllardır duymuyordu.Nasıl bir hasretti?Nasıl bir yangına düşmüştü de gönlü,böyle temiz bir delirmenin eşiğine kadar getirmişti onu.
İsmini telafuz eden sesinde sızılı bir yas vardı sanki.Sızım sızım bir acı.Biraz keder,biraz da umut!
Yağız gibi!O karanlıkta tatlı tebessümünü hayal ettirecek kadar onun gibiydi sesi,nefesi!
Bu seslenişin ardından büyük bir şangırtı sarmıştı kapı önünü.Korkuyla sıçradı Melek.Elindeki poşetleri düşürmüştü,bu şiddetli düşüşle marketten aldığı yumurtalar ve konserve kavanozu kırılmış olmalıydı.Korkmaya lüzum yoktu aslen.Ama korkuyordu.Adım adım delirmekten,aklını yitirmekten ürker olmuştu.Evden kaçmak istedi.Koşar adım.Az önce girdiği kapıdan öylece koşup çıkmak,bu soluksuzluğuyla sokaklarda yalın ayak koşmayı düşündü.Ve ağlamak istedi.Çokça!Hıçkıra hıçkıra.Gözlerini sımsıkı kapatmak,gerçeğe hayale sırtını dönmek istedi.
Odağını yerdeki poşetlere çevirdi.Soluğunu tutmuştu adeta.Düşürdüğü poşetleri eğilip aldı yerden.Son kuvvetiyle.Başı önde titreyerek adım adım mutfağa ilerledi.Köşedeki düğmeye bastı holü aydınlandırdı.Sandı ki karanlık aydınlığa kavuşursa tasası da geçer.Bu hayal tuz buz olur.Ama sandığının aksi oldu bakmaktan kıyın kıyın kaçındığı hayali göz ucuyla gördü yine.Oradaydı işte.Yanında,az ötesinde.Ve daha fazlası tam yanından geçerken kokusunu duydu.Belki de öyle sanmıştı.Ama bu sanış onu mahvetmeye yetti.Dumura uğradı.Darbe almışçasına sarsıldı.Büyük bir sancının otağında hızını kesmedi.Ağlamamak için sıktı durdu kendini.Boğazına gelip yapışan hıçkırıklar yumru olup nefesini kesiyordu.
Mahvediyordu.
Mutfağa girdi koşar adım.Orası da aydınlanırken;arkasına bakmaktan kaçınırken duydu tekrar.
"Böyle çıkmak istemezdim karşına ama kader daha iyisine fırsat vermiyor."
Bu uzun soluklu cümleyi kuran ses onda fena tesirler bıraktı.Her kelimesinde göğsünün orta yerine yumruklar yedi sanki.Elindeki poşetleri alelade bıraktı.Göğsünün ortasını tutarken ardındaki adım seslerini de duydu.O an arkasını döndü.Birdenbire.Az önceki görüntülerin daha netini gördü.Algılamakta zorlandı gördüğü sureti.
"Hih!"diye bir korku nidası fırladı Melek'in ağzından.Bir adım geri gitti.
Oydu!Alışık olmadığı cinsten uzundu sakalları.Yaşını açık ediyordu beyazları.Uzun saçları arkaya taranıp toplanmış,bambaşkaydı.Hiç bilmediği bir adamdı.Bu kadar kurmacalı delirme olmaz diye düşündü önce.Yüzünün her bir zerresinde gezdi durdu gözleri.Kendini sıkmaktan barut gibiydi Melek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı:KILIÇ
Ficção GeralNe büyük yorgunluklarımız vardı sevgilim... Ne yapıp edemediklerimiz... Ne pişmanlıklarımız ne hüzünlerimiz.. En yürek yakanı ise ne hasretlerimiz vardı bizim... Koyu ayazlara sürgün,gözyaşlarına mahkum... Taşınabilir portetif acı yaslarım...