Övgülerle dolup taşıramadığım yazgım,sabrımı taşırmakla yetindi yalnız.Islak türkülerle çırpınıp durdu yüreğim.Yalnız yakınmalarla.Ve sessiz çığlıklarıma seni hapsettim.Ama sen sağır olmayı seçtin...
Haziran,2015
Yağız dönmüştü on gün kadar önce.Sapasağlam!Nerelerde,ne şartlarda,neler yaşadığını açık etmeyen suretiyle mütamediyen her gün kızı ile birlikteydi.Bu çelikten yekpare duruşunu pencere ardında etraflı düşündüğü vakitlerde görüyordu.Hatta bir keresinde de yakalanmıştı.İvedi çekmişti kendini perdenin yamacından.Yakalanmışlığından ötürüydü kaçış!Çünkü reddediyordu görüşmeyi,birlikte vakit geçirmek bir kenarda dursun aradığında da Beril'e veriyordu direkt telefonu.Beril'i eve getirdiğinde birkaç tatsız kelamdan fazlasını etmiyor,muhatap olmaktan kaçınıyordu.
Kızgındı!Hem de çok!
Ki öylesine bir ateş tutuşmuştu ki içinde Cennet annenin anlattıkları tuzu biberiydi.Sorguladıklarının yanına yenilerini eklemişti yalnız.Çarpık ilişkinin orta göbeğine bıraktığı evladının tasasındaydı .Serap'ın hadsiz iddiaları,önünü alamadığı baba sevdalısı bir kız çocuğu annesi olmak onu köşeye sıkıştırıyordu.Büsbütün çıkarsızdı,pervasız,çaresiz...
Bu çaresizliğin,bu kaçışın Yağız da farkındaydı.Gözlerine ısrarla bakmak istiyordu o kıyın kıyın kaçarken.Sohbetlerinin hoş sonuçlanmadığını bilse de yine de iki kelam etmek istiyordu hasret türkülerini esir olmuş her yanı.Anlatamadıklarının perişanlığı çizgi çizgi yerleşmişti kadına.Görüyordu!Mahvoluşunu,tükenişini,tüketişini..!Sıkılıyordu canı buna.Etrafında sürekli dolanan Cem'in sıfatının belirsizliği kurcalıyordu aklını hakkı olmayarak.Beril'in de ağzını arayacak olmuştu ki bir çıkarım mümkün değildi.Araştırmıştı adamı.Düz bir hayatı vardı,hiç evlenmemişti de hatta!Yaşı da Melek'ten bir hayli büyük,kendisinden de bir yaş büyüktü hatta.
Yeni çıkan sakallarına ellerini sürterken,kulağında çalan telefonun cevapsız kalacağına tam emin olmuşken
"Efendim?"diyen Melek'in sesini işitmişti.İçi rahatlamıştı.Bir telefon konuşmasından ne zarar gelirdi sanki."Ben Beril'i almaya gidiyorum şimdi."
"Söylemişti Beril, haberim var."
Tabi haberi vardı.Beril'i annesini ikna etmesi için adam öğütlemişti.Ailecek bir yemeğin ne zararı vardı.Beril'in ısrarını geri çevirmişti ne yazık ki.Küçük yaşında anlayamayacağı kadar büyük sorunları vardı babası ile.Söyleyemedi.Sustu.Yorgundu,rahatsız olduğunu söyledi.Zaten bu akşam hastanenin yemeği vardı.Cem'in başhekimliğinin şerefine düzenlenen bir yemek.Cem akşam saat kaçta evden alacağını bile söylemişti oysaki kendisine .Gitmese ne kadar ayıp edeceğini düşünüyordu kara kara...
"İyi.Sen de geliyorsun değil mi?"bu söyleyiş bir emrivakiydi!Geleceğinden eminmiş gibi konuşuyordu adam.Emin olmak istiyordu aslen.Bu kaçışı hayra yoramıyordu çünkü!
"Yok,siz keyfinize bakın.Ben geç çıkacağım bugün."
Yalan söyleyivermişti.Beril'e söylediğini söylemişti ona da.Halbuki şimdi bir mağazanın indirim yazısını görmesi üzerine girivermişti mağazaya.Alacağından değildi sanki bakışları.Boş boş iteliyordu askıları.
"Beklerdik."
Bu ise ısrar..
"Gerek yok."deyiverdi buz gibi bir sesle.Ömrü düğüm düğümken kendine beklemeyi teklif eden adama kızgındı!Halbuki ömründeki tüm düğümleri onu beklemeye zahmet etmediğindendi.Bu saatten sonra gerek yoktu bu inceliğe...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı:KILIÇ
General FictionNe büyük yorgunluklarımız vardı sevgilim... Ne yapıp edemediklerimiz... Ne pişmanlıklarımız ne hüzünlerimiz.. En yürek yakanı ise ne hasretlerimiz vardı bizim... Koyu ayazlara sürgün,gözyaşlarına mahkum... Taşınabilir portetif acı yaslarım...