Günler geçti de ben senden geçemedim.Yalnız hareli acılarımla gözledim yolunu.Şimdi o yollar viran;sen gelsen ne gelmesen ne...
Kasım,2015
Gamlı baykuş gibi boş boş televizyona bakmaktan vazgeçtiğinde Beril'in uyukladığını gördü Yağız.Kanepenin kolçağından başı öylece düşmüştü.O ufacık dudakları büzülmüş,saçları karman çorman.Ne güzeldi kızı,ne masum,ne sevilesi.Kalktı oturduğu koltuktan hemen başucuna gitti.O minicik avuçlarını götürdü dudaklarına.Öptü,öptü,öptü...En sonunda minik kızının boynu ağrıyacağından endişe ederek kucağına almak için bir yöntem buldu.Hapazladığı gibi ,tek kolunun yardımı ile başardı.Usul yavaş taşıdı kızını,yatağına bıraktı yavaşça.Normaldi olsa yine onla yatmak isteyecekti,Melek'in yatağında günlerdir hep yaptıkları gibi baba kız uyumak isteyecekti.Daha fazla Melek'in yatağını gasp etmeyecekti kesin kararlıydı Yağız.Nefes nefese bıraktı kızını yatağına;onu bu taşıma hareketi fena etmişti birden,göğsünde koca bir ağrı peydah oldu.Pembe ciminlikli yatağın kenarına oturdu Yağız da.Eliyle zapt etmeye çalıştı ağrısını.Karşı koyamadıkça öfkelendi durduk yere.
Ne hallere düşmüştü yahu...
Ne zaman iyileşecekti?Ve biliyordu ki kendisinden kurtulmak için böyle bir tezgah kuran müsteşar yardımcısı da dahil boş durmayacaktılar.Bu zamana kadar durmaları şüphelendiriyordu onu.Şimon'u,bir numaralı MOSSAD ajanını öldürmüştü üstelik;fırtına öncesi sessizlikten başka bir şey değildi bu.Ya da...Bir diğer ihtimal Şimon'un ölmemesi ve kartın boş olmasının verdiği rahatlıktı.
Ama biliyordu ki bu saatten sonra hiçbir ihtimal paklamazdı onu!
Kızının saçlarını bir kez daha öperken duydu Melek'in sesini.
"Sen de yat artık."
Kudretinden sual olunmayacak bir adamken bu düşkünlüğü bitirecekti günbegün onu.Eskisi gibi koşmayan ayaklarının dolambaçlığına düşecekti;kilolarca yüklerin,silahların altında bükülmeyen bellerinde yılacaktı,düşen omuzlarında solacaktı.Kendi gömleğinin düğmelerini ilikleyemeyen o sağ elinde tükenecekti.Hemen toparlandı kalktı yataktan.
"Yatmıyor musun?"dedi kadın tekrar konuşarak.Adamın suskunluğu uzun gelmişti.Bugünkü o kabusunun büyüklüğünü bildiğinden ılımlıydı tümden sesi."Hayır."dedi yalnızca.Başka bir laf etmeden çıktı odadan doğruca mutfağa geçti Yağız.Demlenmiş çayın altını yaktı önce.Sonra büyücek bir bardağa demli,tavşan kanı çay koyup geçti balkona.Daha birkaç hafta önce öğrenmişti Sabri'nin vefat ettiğini.Bugün de hatırladıklarıyla kendi verdiği sebebiyeti öğrenmişti.Daha doğrusu hatırlamıştı.Suikast gibi bir operasyonun komutanıydı,orada öldürülmek;ortadan kaldırılmak istenen isim ta kendisiydi.Daha birçok deli düşünce vardı kafasında.Bunca zamandır Veli İşli'nin sessizliği kuşkulandırıyordu.
Melek'in gerçekleri...Ah bir öğrense uzansa tutamazdı Melek'i...
Sürekli yanında gezdirdiği bir kutu vardı cebinde.Bir yüzük.Melek'in parmağına takılmak üzere şafak sayan;mümkünatı bir türlü yokmuş gibi gözüken.İsteyip de alamadığı,yokluğunda tek kıvrandığı kadındı Melek.O kabusun üzerine kapı çalmıştı,Beril gelmişti.Bu yüzden bir daha pek konuşmamışlardı.Yağız bir türlü inanmak istemediği bir ihtimalinde cabasında tüm akşam boyunca yanmış durmuştu,Melek ise adamın bu çaresizliğinin farkında ev işlerini halletmişti.Yarın sabah erkenden hastaneye geçeceği için hummalı bir çalışmadaydı tüm akşam boyunca.Beril de babası ile keyif sürüyordu.Küçük gözleri evde kol gezen sorunların farkındalığında değildi.Sadece gerçek bir aile gibi bir arada olmalarının mutluluğundaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı:KILIÇ
General FictionNe büyük yorgunluklarımız vardı sevgilim... Ne yapıp edemediklerimiz... Ne pişmanlıklarımız ne hüzünlerimiz.. En yürek yakanı ise ne hasretlerimiz vardı bizim... Koyu ayazlara sürgün,gözyaşlarına mahkum... Taşınabilir portetif acı yaslarım...