Mart,2018
Yağız o günün akşamında acilen Ankara'ya dönmüştü.Yine giz olarak kalan meslek ritüellerine dair çok ayrıntı vermemişti.İki gün sonra geri dönmüştü.Daha mutlu günleri olamazdı Melek'in.Baharı gelmişti sanki ömrünün.Dalları çiçeklenmiş,kuşlar konmuş;yeni filizler bile boy vermişti içinde.
Çok mutluydu.
Bundan fazla mutluluğun mümkünatı yoktu.
Zorunlu görevini Trabzon'da yapan fakülteden psikiyatrist arkadaşının önerisiyle çocuk psikoloğu ile önce kendisi görüşmüştü.Daha sonra da cumartesi sabahı çocuklarla birlikte gitmişti danışmanlık merkezine.Sandığı kadar zor olmamıştı;ama bir öncekinden daha zordu.Çocuklar büyümüştü ve artık daha fazla sorguluyorlardı her şeyi.
Önce Ayla'ya söyleyip fikir almayı düşünse de gebe bir kadına fazla heyecan yaşatmamak için önce Yavuz'a söyledi.Yavuz ve Ayla bunun üzerine haftasonu ilk uçakla Trabzon'a gelmişlerdi.Yavuz,kardeşini geldiği günün akşamında görmüştü.Nasıl bir duygu tufanında savrulup böylesine ağlamıştı?Hala bilmiyordu Melek.Çok uzun yıllar olmuştu abi kardeş olmayalı.Eve döndüklerinde bütün aile bir aradayken her şeye,her tepkiye hazır bir vaziyette açıklamışlardı durumu Melek ve Yavuz.
Çok korkmuştu Melek.Ölüm şaka değildi ki!Yaşları da ilerliyordu insanların.
Neyse ki ağlamalar sızlanmalar had safhaya çıktıysa da korkulan olmadı.Cennet Hanım da Tahsin Bey de karşılayabilecekleri en normal şekilde karşılamıştılar bu durumu.Ama çokça yormuştu Yağız'ın bir görünüp bir kaybolmaları.Ertesi gün Yağız ile Melek el ele girmişlerdi Yılmaz alesinin salonuna.Hep yad etmek için Yağız'a ait ne varsa itinayla istiflendiği o yas odasının hemen ötesindeki odaya.Cennet Hanım'ın vaveylaları oğlunun göğsündeki acılara çarparak kırıldı büküldü.Ama Tahsin Bey biraz mağrur biraz mahzun kaldı orta yerde.Böyle bir sevince tamah ettirenlereydi isyanı aslen.Yalnızca tek görevi çok hızlı çarpan kalbini zapt etmekti sanki.Elini göğsüne kapatmamak için direnip durdu ailesinin karşısında.
Şükür!
Necmi İşli cephesinde ise işler başka yöndeydi.Şaşırmamıştı Yağız Yılmaz'ın yaşadığına.Çünkü bu durumu hep ihtimal dahilinde tutmuştu.Sonsuz kin ve nefret duyduğu o adamla henüz karşılaşmamıştı.Yalnızca kızlardan duymuştu varlığını.Sevinçlerini dinlemişti can kulağı ile.Kızının tavrı ise yine aynı yöndeydi ona karşı.Nasıl kalbi acıyordu bu duruma!Bunu bilse de böyle yapar mıydı ona?Ona karşı bu kadar acımasız olur muydu yine?
Çağlar denen bir adam vardı kızının yanında.Yağız gitse de yaver gibi onu bırakıyordu Melek'in yanına.Neyin nesiydi bu durum halen bilmese de öğrenmesi an meselesiydi.
Cumartesi ma aile Yağız'ın yaşadığını öğrenince pazar günü de gözleri ile görüp inanmışlardı bu duruma.Hep birlikteydiler o gün.Gecesinde evlerinde,o yokken taştan;dikenden bir hal alan yataklarında Melek ve Yağız beraberce uyumuşlardı.Hatta uykuya dalana kadar Beril de ortalarında mutlu bir aile sıcaklığını geç de olsa bulduğundan mutlu bir şekilde uykuya dalmıştı.Yağız ki uykusunda sevmişti kızını.Özlemi çok uç diyarlara kadar uzandığından okşarken, öperken içi titredi.İki gün sonra yine gitmişti Yağız.Ama bu seferki dönüşünde uzun soluklu kalacağına söz vermişti.O gitmişti ama yine Çağlar,Melek ile kalmıştı.Kimden,neyden böylesine korunuyordu hala anlam veremiyordu.Yıllardır dostu sandığı Cem miydi bu kadar tehlikeli olan?
Yağız'ın gittiği gün bilgisayarına bilmediği ,öylesine açılmış bir hesap olduğu belli olan mail hesabından bir mesaj geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı:KILIÇ
Ficción GeneralNe büyük yorgunluklarımız vardı sevgilim... Ne yapıp edemediklerimiz... Ne pişmanlıklarımız ne hüzünlerimiz.. En yürek yakanı ise ne hasretlerimiz vardı bizim... Koyu ayazlara sürgün,gözyaşlarına mahkum... Taşınabilir portetif acı yaslarım...