Temmuz,2018
Haziran ayında Zeyno'nun sınavı olmuş taşınma işlemleri hız kazanmıştı.Yağız sık sık arasa da bu sürede bir daha hiç görüşmemişlerdi.Melek yalnız toparladı evini yine.Taşınacakları günden evvelki akşam gelmişti Yağız.Nakliye şirketinin de işbirliği sayesinde hayli kolay oldu taşınma mevzusu.
Evleri ayrıydı.Aynı sitede,iki blok ötedeydi Yağız'ın evi.En başından planlandığı gibiydi bütün düzen.Melek'in istediği gibi olmuştu her şey;Yağız bir daha bir itiraza gitmemişti.Sevmenin bir evliliği devam ettirmek için yetmediğini o da anlamış mıydı?
Yağız'ın ne anladığını;neyi nasıl yorumladığını bilmese de Melek gücenmişti bu tavrına.Öylesine büyük bir mevzu yaşamışken üzerine uzun uzadıya konuşmamışlardı.Hiç olmamış gibi davranıyordu Yağız,hiç yaşanmamış gibi.Peki ama neden?Bu kadar ölümüne,soluksuz çalışıyor olmasına şaşırıyordu.Hiç mi molası bir dur durağı yoktu bu görevinin.Yağız hayatında memnun gözüktüğünden başkasına yorum da bırakmıyordu artık.Ama Melek'in bu durumdan pek de memnun olmadığı su götürmez bir gerçekti.
Ankara hiç bilmediği bir şehirdi Melek için.Yolunun bile doğru dürüst düşmediği,en son Yağız'ın yaralandığı dönemde geldiği bu şehir uzak geliyordu ona.Sanki tüm karasallığına aykırı olarak şehrin ruhu,soğuktu .Alışabilir miydi?Alışacaktı öyle ya da böyle;kızlar için.Ama zorlanıyordu Yağız için değiştirdiği kaçıncı şehirdi?İlk Çanakkale'ye taşınmıştı,ondan kaçmak için.Aslında onun tarafından hiç aranmadığını bilmeden.Hayat garipti,İstanbul'a döndüğünde tekrar karşılaşmışlardı.Bu karşılaşma yine beraberliği getirmişti onlara.Bu bir şans mıydı?Melek bugünlerde belki de en çok bunu düşünüyordu.Ölçüp biçiyordu tüm bu yaşananları.Çok uzun sürmemişti ikinci evlilikleri,Yağız'ı öldü sanarken İstanbul'dan Trabzon'a taşınmayı seçmişti.Yalnızlıklarını azaltmak,belki daha kolay acıya alışmak için...Sandiığı gibi de olmuştu Melek'in,sevmişti Trabzon'u.
Acaba öz annesinin de eşi ve çocukları ile burada yaşadığını öğrendiği için mi alışamıyordu bu şehre.Evet,annesi Gülizar; çok sevdiği eşi Özhan Paşa ve iki kızı Funda ve İlayda ile Ankara'da yaşıyorlardı.Aslen Edremitli olan Özhan Paşa emekli olduktan sonra da belki düzenini bozmamak belki kızları içi memlektine ya da bir başka şehire taşınmamışlardı.Bunları bir ihtimal dahilinde düşünmüştü Melek.Çünkü annesinin tüm ayrıntılarını öğrenmek istemiş bunun için de Ufuk'tan yardım istemişti.Tüm bu ekstradan öğrendiği bilgiler Ufuk sayesindeydi.Öğrendikleri ile tekrar yenilmişti Melek.
Belki yanılmadığını tekrar hissetmişti.Bunu teyit etmek için bir aşırılık bile yapmıştı.Annesi olacak Gülizar Hanım'ı aramıştı,telefona kızı Funda çıkmıştı.O ise yanlış numarayı aradığını söyleyerek kapatmıştı telefonu.Büyük bir hüsranla!
Demek ki insanoğlunun çiğ süt emdiği sözü doğruydu.
Zaten arayıp konuşacak hali yoktu ya;yalnızca sesini duymak istemişti.Sesini duyunca nasıl hissedeceğini bilmek istemişti.Ama bunun iyi bir fikir olmadığını anlamıştı çok geçmeden.
Şimdi,kurulu düzenini bırakıp geldiğinden yeni bir düzen kurmaya çalışıyordu Ankara'da.Yeni bir aile sağlığı merkezinde çalışmaya başlamıştı taşındıklarının ertesi hafta.Yağız'da ondan birkaç gün evvel yurt dışı görevine gitmişti yine.Ankara'daki o ilk birkaç gün aynı evde kaldıklarından kızlar her şeyi olağan karşılamışlardı ama Beril,bu şehirde de aynı evde yaşamayacaklarını öğrendiğinde büyük kıyamet koparmıştı.Gitmeden evvel Beril'e ne söylese olmamıştı Yağız,gittikten sonra da Melek bu güçlükle kendi savaşmak zorunda kalmıştı.Babasınını bu gidişinde çok ağlamıştı Beril.Oysa Yağız,Beril'in hep yanı başında bekleyen insan değildi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı:KILIÇ
Aktuelle LiteraturNe büyük yorgunluklarımız vardı sevgilim... Ne yapıp edemediklerimiz... Ne pişmanlıklarımız ne hüzünlerimiz.. En yürek yakanı ise ne hasretlerimiz vardı bizim... Koyu ayazlara sürgün,gözyaşlarına mahkum... Taşınabilir portetif acı yaslarım...