-Medyada Şafak'ın annesinden kalma pastahane var. Bakmayı unutmayın!-
Beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizin için küçük ama benim için gerçekten çok büyük bir şey. beğendiğinizi görmek beni çok mutlu ediyor. lütfen desteklerinizi esirgemeyin. Bir sonraki bölümde görüşürüz. Hepinizi çok seviyorum :)
ŞAFAK
Sabah her zaman ki gibi erkenden kalktım. Güneş daha doğmamıştı bile. Her gün bu saatte kalkmak sinir bozucu olsa da borcumuzu ödememiz lazımdı. Bu yüzden de sıkılmadan usanmadan çalışmalıydım. Artık çocuk değildim. Son bir yıl içinde çok fazla şey öğrenmiş ve olgunlaşmıştım. Hayat her zaman bizden yana olmuyor maalesef.
Evdekileri uyandırmamak için sessizce aşağı indim. Teyzem benden daha sonra işe gelecekti. Biraz daha uyursa fena olmazdı. Sarışın ise iyileşme sürecinde olduğu için iyi uyumalıydı. Aslında iyi bir kıza benziyordu. Kötü şeyler yaşamıştı ve bunu ona kimin yaptığını söylemiyordu. Ya bir polis kaçağıysa ya kötü bir çeteden kaçıyorsa. Zaten bizim derdimiz bize yeterken bir de onu bu hale getirenlerle uğraşamazdık. Polisten kaçıyorsa suç ortağı olurduk. Kötü bir çeteden kaçıyorsa onu sakladığımız için biz de mahvolurduk. Zaten bizim derdimiz bize yeterdi. Hırlı mı hırsız mı olduğunu bilmediğimiz bir kızı yanımızda nasıl barındıracaktık. Günün birinde o kız bizi belaya sürüklemese bile biz onu eninde sonunda belaya çekecektik. Çünkü geriye çok az bir zamanımız kalmıştı ve paranın daha üçte biri elimizdeydi. Geri kalanını tamamlayabileceğimizi de hiç sanmıyordum. Şimdi bu kıza bu belayı bulaştırırsak yaşadığı şeylerden sonra bu olanları da kaldıramazdı. Ben bile artık daha fazla dayanamıyordum.
Mutfağa gidecekken salondan garip sesler duydum. Kulağımı kabartıp iyice dinlediğimde ise kısık bir ağlama sesiyle karşılaştım. Ağlayan teyzem olmalıydı. Bu kadar borç yüzünden zaten hiç doğru düzgün uyuyamıyordu. Bir de benim için endişelenmesi vardı. Onu kendi başına bırakmayı düşündüm önce ama daha sonra bana ihtiyacı olabileceğini ve ona güç vermem gerektiğini düşündüm. Salonun ışığını açarak yanına gitmeye karar verdim. Işığı açtığımda karşımda kısa sarı saçları birbirine karışmış, buz mavisi gözleri ve burnu kızarmış Armina'yla karşılaştım. Beni görünce hemen gözyaşlarını eliyle sildi, burnunu çekti ve saçlarını önüne düşürerek yüzünü sakladı. Yaşadığı zor şeyler yüzünden ağlıyordu. Belki de ona evde istemediğim ağlıyordu. Ne de olsa benim yüzümden evi terk etmişti ve gecenin bir yarısı benim yüzümden parkta yatmak zorunda kalmıştı. Oysa ben sadece korktuğum için yanımızda kalmasını istememiştim. Onun benden daha çok korktuğunu fark edememiştim.
"Her şey yolunda mı?" diye sordum tereddüt ederek. Onunla konuşmalı mıydım, emin değildim.
"Evet." dedi ve hemen ayağa kalkarak gitmeye çalıştı ama buna izin vermeden. Kolunu tutarak onu durdurdum.
"Eğer dün gece olanlar içinse..."
"Hayır, sizinle bir alakası yok." dedi çabucak.
"Başına gelenler yüzünden mi?" diye sorduğumda başıyla onayladı. "Bak, sana bunları yaşatan kim bilmiyorum ama bir daha sana zarar vermeye kalkarsa buna izin vermeyeceğim, tamam mı? Korkmana gerek yok."
Sözlerim bittiğinde başını kaldırarak yüzüme baktı. Gözlerinin içi acıyla doluydu ve onun gözlerinin içine baktığımda yaptığım şeyden dolayı daha fazla pişman oldum. O yaşadıkları hiçbir şeyi hak etmeyen masum ve savunmasız bir kızdı. Bakışlarımı utanarak ondan çevirdiğimde kolunu da yavaşça bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRALIK KATİL (TAMAMLANDI)
ActionNeden yalan söyleriz? Korumak için ya da örtbas etmek için mi? Oysa hepimiz biliriz bu yalanların bir gün gün yüzüne çıkacağını. Yine de deneriz. Belki bu sefer olur, belki bu sefer daha iyi sonuçlar elde ederiz, belki bu sefer diğer hepsinden daha...