ARMİNA
Akşam babam çalışma odasında otururken her akşam saat sekizde acı bir kahve içerdi. Kahvesini hep ben götürürdüm. Bugün de eskiden olduğu gibi ben götürdüm. Yüzüme bile bakmamıştı. Tüm cesaretimi topladım ve sandalyeyi onun tam karşısına çekip oturdum.
"Madem beni affetmiyorsun ve beni görmezden geliyorsun o zaman bana şunu anlat. Öz babamı neden öldürdüler? Onu kim öldürdü?"
Kahvesini yudumlamak üzereyken bana baktı ve kahvesinden yudum almadan geri bıraktı.
"Ne biliyorsun?" diye sordu.
Sonunda onun anlayacağı dilden konuşmaya başlamıştım. Acımasızca olacaktı ama en azından hem benimle konuşmuş olacaktı hem de öz babam hakkında bilgi alacaktım.
"Öz annemle tanıştım."
Şaşkınca bana baktı. Bir şey söylemedi.
"Mutlu bir ailesi var. İlk çocuğunun adını bile bilmiyor ama diğer iki çocuğunu çok seviyor."
"Nerede, nasıl tanıştınız?" diye sordu.
"Ufak bir araştırma yaptım. Sonra da onu yakından görmek için gittim. Annem hakkında bir şey anlatmanı istemiyorum senden. Beni istemeyen bir kadın için fazlasıyla şey biliyorum zaten. Ben babamı merak ediyorum. Neden öldürdüler onu? Onu öldürenlerle senin karını ve kızını öldürenler aynı kişilermiş."
Yaşaran gözlerle bana baktı. Neredeyse ağlayacak gibiydi. "Senin bana benim." Dedi ve yutkundu. "Benim kızımda sensin."
Dün bir kızı olmadığını söylüyordu ama bugün onun kızı olduğumu, başka bir babam olmadığını söylüyordu.
"Onunla arkadaşmışsınız." Dedim.
Derin bir nefes aldı ve ayağa kalktı. Odasındaki kasayı açtı. İçinden bir kutu çıkarttı. Tekrar yerine oturdu ve kutuyu açtı. İçinden bir sürü evrak çıktı.
"Bunlar ne?" diye sordum.
"Öz babanın tüm mal varlığı. On sekiz yaşına girdiğinde sana vermek için saklıyordum. Bu evden gittiğinde resmi olarak on sekiz yaşına girmemiştin. Bugüne nasipmiş. On sekiz yaşına girdiğinde sana her şeyi anlatacaktım." Dedi ve içinden çıkarttığı birkaç fotoğrafı bana uzattı.
İlk fotoğraftaki iki adamı tanıyordum. Birisi Erdal babamın gençliği diğeri ise öz babamdı. Kollarını birbirlerine atmışlar ve gülümsüyorlardı.
"Çok yakın arkadaştık." Dedi babam gözünden akan yaşı silerken. "Onu kardeşim gibi severdim. Benim için çok iyi bir arkadaş oldu."
Diğer fotoğraf ise diğerine göre daha kalabalıktı. Erdal babam, öz babam Sarp, öz annem Derya ve tanımadığım bir kadınla kucağında küçük bir bebek. Kadın oldukça güzeldi. Fazla narin ve kibar bir kadın gibi duruyordu.
"Bu kadın kim?" diye sordum.
"Eşim İrem." Dedi ve birkaç damla gözyaşı döktü. "O bebekte kızım Ebru."
"Eşin çok güzelmiş." Dedim büyülenerek fotoğrafa bakarken. Onun bu kadar güzel bir kadın olduğunu bilmiyordum. Belki Ebru da annesi kadar güzel bir kız olacaktı. Babamın onlardan ayrılması çok üzücüydü.
"O zamanlar Derya hamileydi." Dedi ve şişkin karnını işaret etti. "Sen doğduktan sonra seni Sarp'a bırakıp gitti. Sana bakmayacağını ve Sarp'la mutlu olmadığını söylemişti. Sarp seni gözünden bile sakındı. Seni tek başına büyütmek için çok çabaladı. Sonra sen bir gün hasta oldun. Sarp iş için şehir dışına çıkmak zorundaydı. Hastaneye seni ben götürdüm. İki gün hastanede yattın. Taburcu olacağın gün baban iş seyahatinden dönmüştü. Ona bize gelmesini, seni bizim eve götüreceğimi söylemiştim. Seninle eve geldiğimizde ışıklar kapalıydı. Bir gariplik olduğunu anlamıştım. Korkarak içeri girdim. Işıkları açmaya çalıştım ama açılmadı. Sokak lambası azda olsa evi aydınlatıyordu. İçeri girdiğimde her yer dağılmıştı. Akışkan bir şeye bastım sonra. Ne olduğunu anlamdım. Sıvıyı takip ettiğimde onun eşimden akan kan olduğunu gördüm. Hemen diğer tarafta Sarp'ta kanlar içinde yatıyordu. Eşimin son sözü "kızımız!" oldu. Koşarak kızımın odasına girdiğim an hala dün gibi aklımda. Seni kucağımdan bırakmadan yukarı koştum. Odaya girdiğimde seni bıraktım. Kızımın yatağına yaklaştım. Kanlar içinde yatıyordu. Beyaz çarşafı kana bulanmıştı. Başucunda saatlerce ağladığımı hatırlıyordum. En sonunda sen yanıma geldin ve kendime getirdin. Sen olmasaydın yaşamak için hiçbir nedenim olmayacaktı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRALIK KATİL (TAMAMLANDI)
ActionNeden yalan söyleriz? Korumak için ya da örtbas etmek için mi? Oysa hepimiz biliriz bu yalanların bir gün gün yüzüne çıkacağını. Yine de deneriz. Belki bu sefer olur, belki bu sefer daha iyi sonuçlar elde ederiz, belki bu sefer diğer hepsinden daha...