ARMİNA
Gözüme vuran rahatsız edici güneş ışığıyla gözlerimi açtım. Başım fazlasıyla ağrıdığı için elimle başımı tuttum ve sessiz bir şekilde inledim. Daha sonra başımın yumuşak bir şeyin üstünde olduğunu fark edince gözlerim kocaman açıldı ve ne olduğunu anlamaya çalıştım. En son beni öldürmek isteyen adamlardan kaçıyordum. Şimdi ise bedenim yumuşak bir şeyin üzerindeydi. Nerede olduğuma baktığımda beyaz ve yeşille kaplı geniş bir yatak odasında olduğumu gördüm. Buraya daha önce gelmediğimden emindim. Yoksa babamlar beni bulmuşlar mıydı?
Yavaşça yataktan doğrulduğumda vücudumdaki yaraların sarıldığını ve iyileşmeye başladığını gördüm. Tam ayağa kalkacakken yan koltukta uyuyan bir adam gördüm. Çok yorgunmuş gibi uyuyordu. Yüzüne baktığımda gözüme ilk olarak uzun kirpikleri çarpıyordu. Uzun kirpiklerini uzaktan bile fark edebiliyordum. Siyah saçları dağılmış, ağızındaki salya yastığa akmıştı. Gerçekten derin bir uykudaydı ve oldukça derin nefes alıp veriyordu. Kirli sakallarıyla bana Baran'ı anımsatmıştı. Tabii Baran ondan biraz daha kısa ve daha kaslıydı.
Elime yatağın başucunda duran makası alarak sessiz adımlarla dışarı çıkmaya çalıştım. Bu adamı tanımıyordum ve iyi biri olup olmadığından emin değildim. Yaralarımın sarılmış olduğu için iyi olma ihtimali vardı ama yine de kendimi tehlikeye atamazdım.
"Nereye?" dedi. Uyanmıştı ve yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Ayağa kalkarak yanıma gelmeye çalıştığında makası ona doğru doğrulttum.
"Bir adım daha atmaya kalkma. Yoksa bu makası kalbine saplarım." dedim tehditkâr bir şekilde.
"Sakin ol kızım." dedi alaycı bir ifadeyle. "Sana zarar verecek biri olsaydım seni buraya getirmezdim her halde."
"Burası neresi?"
"Evim."
"Beni evine mi getirdin?" diye sordum sinirli bir şekilde. "Madem bana yardım etmeye çalışıyordun neden beni hastaneye götürmedin?" Benim için hastane tehlikeli olsa da o bunu bilmiyordu ve doğal olarak beni öncelikle hastaneye götürmeliydi.
"Götürmek istedim ama sen buna izin vermedin." dedi sakin bir şekilde.
"Ben mi?"
"Evet, sen." dedi ve yanıma gelerek makası elimden aldı. Bunun için mücadeleye girmedim. Enteresan bir şekilde ona itaat etmiştim. Nedense bana zarar verecek biri olmadığını düşündüm. Bakışları tanıdığım insanlardan çok farklıydı. Nedensiz bir şekilde ona güvenmek istedim.
"Kaç saattir buradayım?"
"Bir günden fazla oldu." dediğinde şaşırdım. Sanki daha birkaç saat anca olmuştu. Çünkü bedenim hala çok yorgundu.
"Peki, beni nerede buldun?"
"Sokakta yatıyordun ve sana yardım ettim. Üstelik beni sorgulayacağın yere bir teşekkür etmeyi deneyebilirsin." dediğinde gerçekten utandım. Haklıydı.
"Teşekkürler." dedim. "Sen beni bulmasaydın-" derken kapı aniden açıldı ve içeri orta boylu, siyah kıvırcık saçlı, yanakları al al olan tatlı bir kadın girdi.
"Uyandın mı melek yüzlü kızım?" dedi ve eliyle anlıma dokundu. "Ateşin düşmüş."
Yanıma o kadar büyük bir şefkatle gelmişti ki hiçbir şey söyleyemeden sadece onu izledim. Üstelik Azrail lakabımdan sonra bu kadının bana Melek yüzlü diye seslenmesi içimde olduğunu unuttuğum bir şeyleri harekete geçirmişti. Her ne kadar Azrail de bir melek olsa da Azrail adıyla anıldığında korkutucu gelebiliyordu kulağa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRALIK KATİL (TAMAMLANDI)
ActionNeden yalan söyleriz? Korumak için ya da örtbas etmek için mi? Oysa hepimiz biliriz bu yalanların bir gün gün yüzüne çıkacağını. Yine de deneriz. Belki bu sefer olur, belki bu sefer daha iyi sonuçlar elde ederiz, belki bu sefer diğer hepsinden daha...