Bölüm 33

132 9 0
                                    

ARMİNA

Yiğit babasını öldürmemi istiyordu. Nasıl bir evlat babasını öldürmek istedi ki? Bu iş için neden beni seçtiğini anlayabiliyordum artık. Bu işi benden başka kimseye yaptıramazdı. Kimse Hakan Çağlar kadar güçlü birini öldürmeye kalkışamazdı. Bu yüzden benim gibi sürüden ayrılmış, yalnız birini seçmişti. İlk verdiği zarfta başka bir adamın bilgileri vardı. Bu beni denemek içindi. Şafak'ı kaçırdıktan sonra ise gerçek istediği kişiyi bana söylemişti. Şafak'ı kurtarmanın iki yolu vardı. ya sözünü tutacağına inanıp babasını öldürecektim ya da hiç böyle bir şeye kalkışmadan Şafak'ı kurtarmak için tutulduğu mekana baskın yapacaktım. İki türlüde çok düşük bir ihtimalle onu kurtarabilirdim. Ya o öldükten sonra ben de kendimi öldürecektim ya da sadece ben ölecektim. İki türlü de kurtulmam için ihtimal yoktu. İkimizin de sağ bir şekilde bu olaydan kurtulmamız neredeyse imkânsızdı. Bu yüzden kapatmam gereken defterlerle ilgilenmeliydim. Eğer ölürsem pişman olmak istemiyordum. Herkesle hesaplaşmalı ve veda etmeliydim. Bu yüzden ilk durağım evim oldu. Gerçek evim.

Evimizin önüne geldiğimizde anılar gözlerimde canlanmaya başlamıştı bile. Sonbaharda dökülen yaprakları toplamak bizim için işkenceydi bu büyük bahçede. Ama babam her zaman bunu eğlenceli hale getirmeyi başarıyordu ve bizi eğlendirmek için çabalıyordu. Kışın bu bahşede kartopu oynayıp, kardan adam yapıyor, havalar iyi olduğunda piknik yapıp havuza giriyorduk. Hatta ilk kez yüzme öğrendiğim zaman aklıma gelmişti. Abimlerle oyun oynarken yanlışlıkla havuza düşmüştüm ve babam o sıra işten erken gelmemiş olsaydı boğularak ölüyordum. O günden sonra hepsi bana yüzme öğretmek için seferber olmuştu. Hepsi bana aynı anda bir şeyler gösteriyor ve beni daha da çok korkutuyorlardı. Bu yüzden ben de ağlamıştım. O gün ağlamam bitmediği için ertesi gün başlamıştık derslere. O gün aileme güvenmeyi öğrenmiştim. Hepsi benim yüzme öğrenmem için üstüme titriyordu ve benim için çabalıyordu. Bir daha böyle bir durumla karşılaşırsam kendi başımın çaresine bakmamı istiyorlardı, her konuda olduğu gibi. Asla zayıf olmamı istemiyorlardı.

"Babamın geleceğimden haberi var mı?" diye sordum.

"Yok." dedi Baran. "Ama seni gördüğüne sevinecek."

"Korkmana gerek yok. Her şey yoluna girecek." Dedi Baybars ve sırtımı sıvazladı.

"Her şey yoluna girecek." diye tekrarladım ve içeri girdim. Evimizin kokusu bile aynıydı. Benim en sevdiğim şeftali kokusu. Babam bu kokuyu sevmezdi ama sırf benim için katlanırdı. Şimdi ben olmadığım halde evimizin yine aynı şekilde kokması hüzünlenmeme neden oldu. Ben gittikten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz sanmıştım ama evimizin kokusu bile aynıydı. Bir şansın olduğuna daha çok inanmıştım şimdi.

"Çalışma odasında olmalı." Dedi Baybars. "Sen gittiğinden beri o odadan çok nadir çıkıyor."

"Seninle gelmemizi ister misin?" diye sordu Baran.

"Aslında kapıya kadar eşlik etseniz fena olmaz." Dedim. Çünkü tek başıma karşısına çıkmaya cesaretim yoktu. Abilerim yanımda olursa korkumu yenmemde bana yardımcı olabilirlerdi.

"Babamı gördüğünde çok şaşırma tamam mı?"

"Neden?"

"Son zamanlarda biraz rahatsız. Onu fazla yıpratma. Kalbi eskisi kadar dayanıklı değil."

Baybars kapıyı çaldı ve "Gir!" sesiyle kapıyı açtı. Sesinin tınısı aynıydı. Gelenin çocukları olduğunu bilse de ciddi bir ifade takınır ve öyle ses verirdi. Biz içeri girdiğimizde ise kocaman gülümsemesiyle karşılardı bizi.

"Sabahtan beri neredesiniz siz?" dedi tatlı bir kızgınlık belirtisiyle. "Size benden habersiz hiçbir yere gitmeyin dediğimi hatırlıyorum."

"Sana birini getirdik." Dedi Baran.

KİRALIK KATİL (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin