ARMİNA
Meral okulumuzdan gideli tam iki hafta olmuştu. Onsuz okul çok sıkıcıydı. Artık derste sessizce gülmüyordum. Çünkü beni güldürecek kişi yoktu. Oysa hocaya çaktırmadan gülmek, aramızda şakalaşmak, arada bir olup Uğur'u rahatsız etmek eğlenceliydi. Şimdi Uğur'la birlikte oturuyordun yalnız değildim ama yine de Meral'le olduğu kadar eğlenmiyordum. Teneffüste ben yorgunluktan uyuklarken beni uyutmamak için çabalayan, beni sinir eden kız yoktu. Bazen birlikte müzik açar ve kimseyi aldırmadan şarkı söylerdik. Tüm sınıf bize garip garip bakarken biz kimseyi düşünmeden eğlenirdik. Bazen birbirimizin yüzünü karalar ve tüm gün öyle dolaşırdık. Öğretmenler bile yanımıza gelip yüzümüze ne olduğunu sorarlardı. Şimdi sadece dersleri dinliyor, teneffüste kitap okuyor ya da müzik dinliyordum. Ama katlanmak zorundaydım. Arkadaşıma göz göre göre acı çektiremezdim. Çünkü ne ondan ne de Şafak'tan vazgeçebilirdim. En iyisi ayrı kalmamızdı. Daha az acı çekeceğinden eminim.
"Sana şeker aldım." dedi Uğur ve sırama bırakarak yanıma oturdu.
"Meral'e onu gerçekten sevdiğini söylemeliydin." Dedim.
"Nereden çıktı bu şimdi?"
"Onu sevdiğini bilmeli."
"Meral hala Şafak'ı seviyor. Söylesem de hiçbir şey değişmeyecek. Onun sevdiği ben değilim."
"Şansını denemelisin. Bence o da seni seviyor. Sadece Şafak'a karşı suçlu hissettiğinden bunun farkında değil."
"Bilmiyorum." Dedi derin bir nefes alıp vererek.
"Pişman mısın?"
"Hangi konuda? Şafak'a ihanet ettiğim için mi yoksa Meral'e hislerimi söylemediğim için mi?"
"İkisi için de."
"Pişmanım. Şafak'a ihanet etmemeliydim. Acısı geçtikten sonra ona söylemeliydim Meral'den hoşlandığımı. Ve Şafak gittikten sonra bile Meral'e samimi bir şekilde itiraf etmediğim için pişmanım."
"Bunların hepsi benim suçum. Eğer Şafak'ı dinleyip bu okula gelmemiş olsaydım bunların hiçbiri yaşanmazdı." Dedim. Zamanı geri almak isterdim.
"Bizi tanıdığın için pişman mısın?" diye sordu ağzına şekeri alırken.
"Hayır, pişman değilim ama benim yüzümden herkes acı çekiyor." Hatta birkaç saat içinde buna Şafak da dâhil olacaktı. Ona kendim hakkımda her şeyi anlatacaktım. Çünkü Yiğit beni gün geçtikçe sıkıştırıyordu ve beni sırlarımı açık etmekle tehdit ediyordu. Ve Şafak gerçek kimliğimi Yiğit'ten değil benden öğrenmeliydi.
"Annem hep keşke şeytanın işidir, der." Dedi Uğur.
"Az önce sen de şikâyet ediyordun ama."
"Artık etmiyorum, vazgeçtim. Üstelik aradan biraz zaman geçtikten sonra Meral'le konuşacağım. Onu hala sevdiğimi söyleyeceğim."
"Sevgine karşılık verecek."
"Nasıl bu kadar emin olabilirsin ki?" diye sordu.
"Çünkü ben onun arkadaşıyım. Onu tanıyorum."
Her ne kadar Şafak'ı unutamamış olsa da Uğur'a karşı da boş olmadığını biliyordum. Umarım ilişkilerini yoluna koyarlardı.
Okul çıkışında iki tane siyah araba beni bekliyordu. İçlerinden birinde Yiğit vardı. Arabasını tanıyordum. Bir diğerinde ise hiç beklemediğim birisi çıktı. Baran.
"Senin ne işin var burada?" diye sordum şaşırarak ve bir yandan da Yiğit'in arabasına baktım.
"Seni özledim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRALIK KATİL (TAMAMLANDI)
Hành độngNeden yalan söyleriz? Korumak için ya da örtbas etmek için mi? Oysa hepimiz biliriz bu yalanların bir gün gün yüzüne çıkacağını. Yine de deneriz. Belki bu sefer olur, belki bu sefer daha iyi sonuçlar elde ederiz, belki bu sefer diğer hepsinden daha...