Beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizin için küçük ama benim için gerçekten çok büyük bir şey. beğendiğinizi görmek beni çok mutlu ediyor. lütfen desteklerinizi esirgemeyin. Bir sonraki bölümde görüşürüz. Hepinizi çok seviyorum :) keyifli okumalar!!!
ARMİNA
Her ne kadar olayların üstünü kapatmaya çalışsalar da ben her şeyin farkındaydım. Hatta Şafak'a olanlar benim yüzümdendi. Eğer dün o adamı dövmemiş olsaydım hiçbir şey olmayacaktı. Nedenini şimdilik bilmiyorum ama pastanenin önünde beni gözetlediklerini sandığım o adamlar aslında Şafakları gözetliyordu. Ne olduğunu bir an önce öğrensem iyi olurdu. Böylece onlara yardım edebilirdim. Tabii benim bir şey yapamayacağımı düşündükleri için hiçbir şey söylememek konusunda ısrar edeceklerdi.
"Yüzümün geldiği hale inanamıyorum." dedi Şafak elindeki aynayı yüzüne iyice yaklaştırarak. Sağ kaşında kocaman bir yara, sol gözünde koca bir şişlik ve ağızının sol tarafında kabuk bağlayan bir yara vardı. Yine bu sadece gözüken kısmıydı. Vücudu tamamen morluklar içindeydi. Hareket ederken onu zorlayacak kadar. Kıpırdayacak hali yokken sadece yüzünün geldiği hale üzülmesi ilginçti.
"Bunun için bu kadar üzülmemelisin bence." Dedim.
"Neden?" diye sordu gözünü aynadan ayırıp bana bakarken.
"Çünkü bozulacak kadar iyi bir yüzün yok da ondan."
"Haha çok komik!" dedi yalandan sırıtmaya çalışarak ama bunu yaparken acıyla yüzünü buruşturdu ve küçük bir inleme çıktı dudaklarından.
"Komiklik olsun diye söylemiyorum. Sadece gerçekleri söyleyerek seni rahatlatmaya çalışıyorum. Hatta yaraların yüzünü kapatmış bu yüzden bir nebze de olsa daha iyi görünüyorsun."
"Bana bak sen beni kıskanıyor musun yoksa? Daha önce hiç bu kadar yakışıklı bir erkek görmedin değil mi? Eee sende haklısın tabii. Herkes benim kadar şanslı değil." dedi şüpheli bir şekilde.
"Ya evet. Kafan olmazsa aslında çok yakışıklısın." Dedim göz devirerek ve sonra ne kadar çocukça bir tartışmaya girdiğimi fark ettim. Tıpkı Baran ve Baybars'la olduğu gibi. Onlarla tartışmayı, üstüme geldiklerinde babamın beni savunmasını özlemiştim. ama şimdi beni savunan o adam geri dönmemi söyledi. Dönmeyecektim zaten ama yine de onları özlediğimde bile yanlarına gidemez miydim? Onları hayatımdan silmek istememiştim sadece başka bir hayat yaşamak istemiştim. Söylediklerimi hatırlayınca tekrardan pişman oldum. beni unutmalarını, hiç olmamışım gibi davranmalarını istemiştim. Artık onları sonsuza kadar göremeyecektim.
Ağlamak üzere olduğumu fark ettiğimde tabağımı alarak mutfağa gittim. Kendime gelmem gerekiyordu. Artık bir ailem yoktu, evet. Ama bu pes edeceğim anlamına gelmiyordu. Yıllar sonra hayatımı düzene koyduğumda onların karşılarına çıkacağım. Aradan zaman geçtiği için hepsinin öfkesi dinmiş olacak ve tekrar onları görebileceğim.
"Ben yatıyorum Selvin Teyze." dedim başımı salonun kapısından uzatarak.
"Daha çok erken değil mi?"
"Yorgunum biraz." diye yalan söyledim.
"Tamam, İyi geceler meleğim."
Melekte ne melek ama. Ölüm meleği; Azrail.
"Size de." dedim ve odaya çıkarak kendimi yatağa attım.
Uyandığımda her yer karanlıktı. Güneş daha doğmamıştı. Saate baktığımda saatin üç olduğunu gördüm. Bu yüzden tekrar uyumaya çalıştım ama bu mümkün değildi. Neden geceleri uyuyamıyordum ki? Beni rahatsız eden şeylerden kurtulduğumu düşününsem de yaşadığım stres çok büyüktü. Kalbimin derinliklerinde yatan ve beni uyutmayan sinir bozucu stres.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRALIK KATİL (TAMAMLANDI)
ActionNeden yalan söyleriz? Korumak için ya da örtbas etmek için mi? Oysa hepimiz biliriz bu yalanların bir gün gün yüzüne çıkacağını. Yine de deneriz. Belki bu sefer olur, belki bu sefer daha iyi sonuçlar elde ederiz, belki bu sefer diğer hepsinden daha...