Bölüm 36

143 9 0
                                    

ŞAFAK

Karşı çatıdan onu izliyordum. Eğer adamı öldürmekten vazgeçerse ben ölecektim. Çatının tam kenarında duruyordum ve onun yaptığı ters bir harekette beni aşağı iteceklerdi. Ama ben o adamı öldürse bile beni öldüreceklerini biliyordum. Bunu bilmeme rağmen hiçbir şey yapamıyordum. Arkamda iki adamla beklemeye başladım. Armina karşı çatıda gözüktü. Siyahlara bürünmüştü. Siyah şapka takmıştı ve sarı saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Elinde bir silahla köşeye kuruldu ve hazırlıklarını yaptı. Başka birinin canına kıymasını istemiyordum. Eğer benim canıma karşılık o adamın canıysa benimkini almalarını yeğlerdim. Özellikle de Armina'nın benim için bir başkasının canını alması...

Armina nişan almadan önce bana baktı. Onu hala seviyordum. Eskiden ne olduğu, şimdi ne yaptığı hiç umurumda değildi. Bunu ona söyleyemediğim için çok pişmandım. Onu bu haliyle seviyordum. Sert bakışları, ne düşündüğünü anlayamadığım yüz ifadesi, soğuk bedeni, canla başla kimseye yük olmadan kendi ayaklarının üzerinde durma mücadelesi, benim için altın değerindeki çok az rastladığım gülüşü... Onu böyle seviyordum. bir başkasının o nu nasıl gördüğü değil, benim onu nasıl gördüğüm önemliydi. Önemli olan onun yanındayken hissettiklerimdi. İlk değildi ama ben son olmasını istiyordum. Hayatımın sonuna kadar onun yanında olmak, tüm sorunlarımızı beraber atlatmak istiyordum. Üçüncü kişi olmadan, geçmişimiz, geleceğimiz olmadan. Şimdiki zamanda sadece o ve ben. Bu çok ulaşılmaz bir istek miydi? Neden bir türlü bu dileğim gerçekleşmiyordu? Onu tam buldum derken, tam mutlu olacağız derken neden bunları yaşıyorduk?

Çatının kenarında atılmak üzere duran beni gördü. Bakışları pişman ve hüzünlüydü. Beni kurtaracağına dair güven veren bakışlarıyla baktı uzaktan gözlerime. Ona yapmamasını söylemek için başımı iki yana salladım ama beni dinlemedi ve silaha daha bir sıkı sarılarak nişan aldı. Öldürülmesi istenen adam dışarı çıktığında herkeste bir kıpırtı oldu. Hava yağmurluydu ve adam şemsiye kullanıyordu. Onu tam olarak göremesem de sessiz bir ateş sesinden sonra yere yığıldığında çoktan can vermeye başladığını anladım. Çevresindekiler yanın telaşla koşarken Armina sakin bir şekilde toparlandı ve bize öldürdüğüne dair işaret verdi.

"Şimdi ne yapacağız?" diye sordu arkamda duran bir adam.

"Elinde silah var. Biraz bekle ve o çatıdan ayrıldıktan sonra adamı aşağı at."

"Bir anlaşma yaptık. O adamın canını aldığınıza göre beni öldüremezsiniz." Diye itiraz ettim can korkusuyla. Bunun olacağını biliyordum ama yine de şansımı denemek istemiştim.

"Bilmiyor musun, ben anlaşmalara asla uymam." Dedi kahkaha atarak. Yanımdaki adamlar iki koluma sarıldılar ve beni kenara daha da yaşlaştırdılar. Kollarım bağlıydı ve hareket edemiyordum. Sağa sola kıpırdamaya çalıştım ama beni o kadar sıkı tutuyordular ki kurtulmak imkânsızdı. Aşağı eğilip baktım. Oldukça yüksek bir yerdi. Buradan düştüğümde sakat kalma olasılığım bile yoktu. Kesin ölürdüm. Bir yıl önce olsaydı öleceğim için mutlu bile olurdum. Anne ve babamın yanına gitme fikri o zamanlar kulağa hoş geliyordu. Ama şimdi tutunacak bir dalım vardı ve yaşamak istiyordum. Ne olursa olsun yaşamak, diye düşünürken arka taraftan bir gürültü duyuldu. Bu sırada kolumu tutan adamların boşluğuna geldi ve beni birazcık serbest bıraktılar. Bundan yaralanarak kolumu onlardan kurtardım ve geri çekildim. Biri beni tutmaya çalışırken diğeri arka tarafta olan kavgaya doğru koştu. Kavganın arasında gördüğüm yüz gülümseme neden oldu. Baran ve Baybars gelmişti. Bu hayatımı ikinci kurtarışları oluyordu. Onlar diğer adamlarla ilgilenirken ben de kolumu tutan adama bir kafa attım. O burnunu tutarken ayağına bir çelme taktım ve yere düştüğünde onu tekmelemeye başladım. Hayatımda ilk kez dayak yemeden birisini dövüyordum ve bu nedense iyi hissettirmişti. Güçlü biri gibi.

KİRALIK KATİL (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin