Beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizin için küçük ama benim için gerçekten çok büyük bir şey. beğendiğinizi görmek beni çok mutlu ediyor. lütfen desteklerinizi esirgemeyin. Bir sonraki bölümde görüşürüz. Hepinizi çok seviyorum :) keyifli okumalar!!!
ŞAFAK
İçim bir türlü rahat etmediği için pastaneyi teyzeme bırakarak bir çırpıda Armina'nın peşinden gittim. Koştum ve etrafa bakındım. Onu tam olarak göremesem de kısa sarı saçları havada süzülen caddeye koşan bir kız gördüm. Bizim eve gitmek için bu sokaktan sola dönmek geriyordu. Biraz koştuktan sonra ona yetiştim. Gerçekten de oydu. Ne yapıyordu ki? Etrafına hızla baktıktan sonra bir taksi çevirdi ve bindi. Bu kız yaralı değil miydi, eve gitmiyor muydu? Şimdi taksi de ne işi vardı? Peşinden gitmeye karar verdim ama bir taksi bulmadım. Onun yerine bizim mahallede oturan Sercan'ı gördüm. Ona bir şey söylemeden apar topar motosikletine sarıldım ve taksiyi takip etmeye başladım. Sercan her ne kadar arkamdan adımı bağırsa da onu duymazdan geldim. Şimdi sarışını takip etmeliydim. Bugün bir şeyler çevirdiğini anlamıştım zaten ama yalan söyleyip yapıp yanımızdan kaçacağını hiç düşünmemiştim.
Petrole varınca taksiden indi. Markete girip çıktıktan sonra ankesörlü telefon yerlerine geldi. Birisini arması gerekiyorsa neden bu kadar uzağa gelmişti ki. Hem ona telefonumu bile vermiştim. Orada birisiyle konuşurken uzaktan izlemeye başladım. Eliyle gözlerini sildiğinde ağlamış olduğunu fark ettim. Telefonu kapattı ve tam ayrılacakken telefon çaldı. Uzun bir konuşmanın ardından telefonu kapattı ve dizlerinin üzerine çöküp yere oturdu. Küçük bir çocuk gibi bağırarak ağlamaya başladı. Yarasının acıyor olabileceğini düşündüm ama kolunu falan tutmuyordu. Yanına gitmek istedim ama onu takip ettiğimi öğrenmemeliydi bu yüzden yanımdan geçen bir kadına onun yanına gitmesini rica ettim. Onunla birlikte birkaç kişi daha başına toplandı ama o delirmişçesine herkese bağırarak onları yanından kovdu ve ağlamaya devam etti. Yarım saat boyunca durmadan ağladı. Onu böyle uzaktan izlediğim için kötü hissetsem de yanına gidemezdim. Ama en sonunda ne olacaksa olsun diyerek yanına gitmeye karar verdiğimde onun ayağa kalktığını gördüm ve gitmekten vazgeçtim. Yavaş ve güçsüz adımlarla yürüyerek uzaklaşmaya başladı. Yolun kenarında kendinden geçmiş bir şekilde yürümeye başladığında Sercan'a motorunu alması için mesaj attım ve motoru orada bırakarak Armina'nın peşinden yürümeye başladım. Eve kadar onca yolu yürüyerek gitmişti. Yavaş yürüdüğü için yol bir saat kadar sürmüştü ve yürümekten ayaklarım kopmuştu.
Onun eve girdiğinden emin olduktan sonra pastaneye gittim. O evde yatıp dinlenecekti ama beni iş bekliyordu maalesef.
Akşam pastaneyi kapatmak için toparlanırken beş tane takım elbiseli adam içeri girdi. Hepsi orta yaşlarında ve sert yüz hatlarına sahip insanlardı. Ne için burada olduklarını biliyordum ama verdikleri süre daha dolmamıştı. On beş günümüz daha vardı en azından.
"Kime bakmıştınız?" diyerek yanlarına gittim.
"Hasan Tümer'in oğlu Şafak sen misin?" dedi içlerinden bıyıklı olan.
"Evet benim. Ne istiyorsunuz?"
"Bugün adamlarımızdan birisi yaralandı."
"Benim bununla ne alakam var?"
"Bunun sorumlusunu arıyoruz evlat." dedi yanıma gelerek ve elini omzuma koydu. Eliyle omzuma bastırdığı için omzum birazcık aşağıya düştü. Ve öylesine sıkı kavrıyordu ki acıdan dolayı yüzüm buruştu. Dudaklarımdan hafifi bir inilti çıktığında kendimi sıktım ve güçlü durmaya çabaladım.
"Benimle bir alakası olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Ben kimseye bir şey yapmadım."
"Sen yapmadın zaten. O yaptı." Dedi ve bana bir fotoğraf uzattı. Armina'nın kafede çalışırken çekilmiş bir fotoğraftı bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRALIK KATİL (TAMAMLANDI)
ActionNeden yalan söyleriz? Korumak için ya da örtbas etmek için mi? Oysa hepimiz biliriz bu yalanların bir gün gün yüzüne çıkacağını. Yine de deneriz. Belki bu sefer olur, belki bu sefer daha iyi sonuçlar elde ederiz, belki bu sefer diğer hepsinden daha...