Tam o sırada Erkan sırtına aldığı darbe ile yere devrildi. Hazal ne olduğunu anlamadan kaşlarını çatarak bunu yapan kişiye baktı. Gözlerine inanamadı. Anneannesinin birden bu ani hareketine şaşıp kaldı.
"Mesude teyze neden yaptın?" diye sordu Ozan. Gözlerini yerde hareketsizce yatan Erkana çevirmişti. Korkarak yanına gitti ve eğilerek boynuna dokundu. Nefes aldığını anlayınca rahatlamış bir halde Hazal'a döndü.
"Yaşıyor."
&&&
Gözlerini aralayarak kendine geldiğinde ensesinde bir ağrı hissetti Erkan. Neler olduğunu anlamaya çalışırken yattığı yere baktı. Etrafına göz gezdirdiğinde 1970lerin havası hakim bir odada olduğunu hissetti. Eskimiş ikili kanepe, modası geçmiş çerçeveler ve üzerinde şimdilerde pek rastlanmayan eski moda yatak örtüsü vardı. Tuhaf bakışlarını etrafa çevirirken ne olduğunu hatırladı ve Hazal'ın sesini duydu. Uzanmış olduğu yataktan kalkıp kapıya doğru kulağını dayadı. Ardından kapıyı aralayıp onları izledi. Hepsi çok sıradan ve içten bir konuşma içerisindeydi. Fakat Erkan'ın içinde öylesine büyük bir nefret ve kin tohumları oluşmuştu ki onların bu sohbetlerine adeta iğrenerek bakıyordu. Kendi mutsuzluğunun üzerine onların bu mutlu oluşları bütün sinirlerini alt üst etmişti.
Kimseye gözükmeden evden çıktı. Bu meseleyi artık öfkeyle halledemeyeceğini biliyordu. Kanıt bulmalıydı. Olayın yaşandığı yere gitmeye karar verdi. Az sonra uçurumun dibine geldi ve Derya'nın hayaliyle baş başa kaldı. Aklı durmuş gibi yere çömeldi. Hayatında ilk kez bir olay için delil bulamıyordu. Çaresizce başını yere eğip ağlamaya başladı. Telefon sesiyle duraksadı ve arayan kişiye baktı. Ablası olduğunu görünce cevap vermedi.
Az sonra aklına başka bir şey geldi. Yerinden doğrulup arabaya bindi. Hiç vakit kaybetmeden tamirhaneye geldi. Etrafa baktığında yalnızca Asım usta vardı. Ozan'ı sorduğunda annesi için Hazal ile birlikte hastaneye gittiğini öğrendikten sonra yola çıktı. Hastanenin otoparkına arabayı park edip içeri girdi ve Ozan'ı gördüğü sırada yanındaki genç delikanlıyı fark etti. Yüzünü görünce kardeşi olduğunu hatırladı. Hepsinin dosyalarına dikkatlice baktığı için onun olduğundan emindi. Yanlarına gitmek üzere iken doktorun geldiğini gördü. Konuşmalarına bakılırsa pek iyi şeyler olmuyordu. O sırada arkasından ona bakan Hazal'ı fark etmemişti. Bir anlık dürtü ile arkasını döndüğünde bir çift kara gözlerle karşılaştı. Hazal'ın olduğunu anlayınca anında gözlerini kaçırarak başka yöne baktı. Tam dibinde duran Hazal kollarını birbirine dolamış bir halde ondan cevap bekliyordu. Ona bakmaya devam etti.
"Bir anda kayboldun. Buraya tedavi olmaya mı geldin yoksa bizi mi takip ediyorsun? Eğer tedavi için burada isen bu cidden gereksiz bir tesadüf değil mi?"
"Geliş sebebim seni ilgilendirmiyor. Anladın mı? "
"Evet anladım. Merak etme göründüğümden daha zekiyimdir."
"Öyle mi? O zaman sence gerçek suçlu kim? Bu hastaneden biri olabilir mi?" diye sordu Erkan. Karşısında ona öfkeyle bakan Hazal'ın kulağına doğru eğildi.
"Sen mi yoksa o mu suçlu? Aldığınız para yetti mi size?" diye sordu Erkan fısıldayarak. Hazal kolunu kaldırdığı an Erkan sıkıca tuttu.
"Bırak kolumu." diyerek tısladı Hazal. İkisinin de gözlerinde büyük bir öfke vardı.
"Sanırım kafana büyük bir darbe aldın. Çünkü ne dediğinin farkında değilsin. Suçlu olan biz değiliz. Dava düştü."
Erkan o sırada Hazal'ın kolunu bıraktı ve başını eğdi. Sonra tekrar ona nefretle baktı.
"Evet öyle bir şey olmuştu. Suçlu olmadığınız halde sizden biri ensemden vurup beni bayılttı. Her neyse bunların bedelini iyi bir şekilde ödeyeceksiniz. Ve içimden bir ses hislerimin beni yanıltmayacağını söylüyor. Mahkemede temize çıkman seni suçsuz yapmıyor. Bunu aklına iyi kazı."
"Sende şunu kalın kafana iyi kazı. Tam bir paronayaksın git ve tedavi ol. Psikiyatri bölümü bir alt katta. Eğer gidemiyorsan ben sana yardım edebilirim."
Erkan bu sözlere karşın bunalmış bir halde kafasını başka yöne çevirdi. Karşı taraftan gelen genç bir adam gördü. Uzun zaman sonra bu onu ilk görüşüydü. Telefonla konuştuğunu fark edince duvara doğru döndü ve kaçamak bakışlarla onun gidişini izledi.
"Neden buraya gelmiş ki?" dedi Erkan fısıltı bir ses tonuyla.
Hazal ne olduğunu anlayamamış gözlerle bu olanlara baktı ve aldırış etmeden Erkan'ın yanından geçip gitti.
Ozan kardeşini teselli ederken annesinin bir daha ameliyat olması için gerekli parayı nereden alabileceğini düşünüyordu. Fakat aklına hiçkimse gelmiyordu. En son yapması gereken şey doktora yalvarmaktı. Bundan başka çaresi kalmamıştı. Az sonra doktorun odasına girdi ve o sırada Erkan'ın gördüğü genç adam da içeri girdi. Konuşmalarından anladığı kadarıyla beyin cerrahı doktoruydu. İki doktora da durumu söylemesine rağmen hiçbir şey yapamayacaklarını söylediler. Ozan üzgün bir halde odadan çıktıktan sonra arkasından az önceki genç adam çıktı.
"Merhaba. Ben beyin cerrahı doktoru Demir Alsoy. Aslında size bu konuda yardımcı olabilirim ama aramızda kalsın." diyerek tebessüm etti. Onun bu tuhaf bir şekilde soğukkanlılıkla tebessüm etmesine yadırgayarak baktı Ozan. Kaşlarını çattı.
"Neden?" diye sordu Ozan. Az önce kabul etmediği halde şimdi neden kabul ettiğine anlam veremedi. Bir sorguya çekmediği kalmamış halde donuk bir bakış attı. Bunu neden yaptığının farkında olmaksızın donuk bir ifadeyle bakmaya devam ediyordu. Demir onun bu haline gülümseyerek cevap verdi.
"Hastane yönetimi bu konuda hassas oluyor o yüzden."
"Anladım. Çok teşekkür ederim." dedi Ozan. Az önceki sert tavrını bıraktı ve yanlış anladığını düşünerek kafasındaki gereksiz önyargıyı unutmayı denedi. Gülümseyerek onun odasına geçtiler. Demir telefonla her şeyi hallettikten sonra Ozan sevinç içinde odadan çıktı. Kardeşi Cem'i görünce ona sıkıca sarıldı. Ve bu mutlu haberi söyledikten sonra annelerinin yanına gittiler. Yanlarında Hazal da vardı. Cem ise bu habere hem çok sevinmiş hem de şaşırmıştı. Fakat hiçbir şey düşünmek istemiyordu bu yüzden abisiyle beraber annesine bu güzel haberi verdiler. Hepsi mutlu bir halde gülümsedi. Erkan camdan bu güzel tabloya nefret ile bakmaya devam ederken arkasından bir ses işitti.
"Güzel bir aile tablosuna baktığında mutlu olmalısın."
Erkan az önce gördüğü genç adamı karşısında buldu. Hayretler içinde ona bakıp gözlerini devirdi.
"Neden?" diye sordu Erkan.
Demir alaycı bir biçimde güldü.
"Hayatından çok memnun değil gibi duruyorsun. Yoksa babam sana bir baba gibi bakmayı bıraktı mı?"
"Peki sen ne zaman bir abi olmayı bıraktın? Yıllardır yüzümüze bakmayan bizi arayıp sormayan kim sence?" diye sordu Erkan. Onunla karşılaşmaktan çekinirken şimdi içinde taşan bütün öfkesini kusuyordu.
"Ben her zaman yanında olmasam da bir abi olarak görevimi yerine getirdim. Hayatında seni üzecek ne varsa hepsini bir çöp gibi çıkarttım. Karşılığı bu muydu?"
Hazal odadan çıktığında bu son sözleri duymuştu. Çatık kaşlar ile ne olduğunu anlamaya çalıştı. Karşı tarafında anneannesi için hastaneye geldiğinde onlarla ilgilenen doktoru gördü. Demir ona bakan Hazal'ı fark etti. Birbirlerine bakıp tebessüm ettiklerinde Erkan da abisinin baktığı yöne baktı.
BÖLÜM SONU
Ve kitabı güzel bir yöne taşımaya başladığımı hissettim. Bu hikâye artık kendini göstermeye başladı.
Umarım beğenirsiniz yorum yapmayı eksik etmeyin. Dizidekinden çok daha farklı olduğunun farkındayım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONSUZ AŞK #Wattys2019
Mystery / ThrillerBütün rakamlar ondan sonra unutuldu. Geriye bir tek AŞK kaldı... Erkan'ın elinden kayıp gidenlerin ardından bir tek içinde hissettiği aşk kalmıştı ve sevdiğini ölüme sürükleyen suçluyu bulmak için yaşamaya devam ediyordu. Hazal kendi halinde yaşay...