21.bölüm

414 53 8
                                    

Gerçekten Erkan'ın kendisine karşı hisleri olma ihtimali zihninde belirdi. Bunca zamandır fuları saklama sebebinin ne olabileceğini düşündü. Olduğu yerden kalkıp hesabı ödedi ve hiç vakit kaybetmeden dışarıya doğru koştu. Her tarafa baktı ama Erkan çoktan gitmişti. Geriye sadece elinde tuttuğu fuları vardı. Yavaşça burnuna yaklaştırdı ve kendi kokusunun hala yoğun olduğunu fark etti. Kaşlarını çatarak bu kafa karıştırıcı durumu anlamaya çalıştı ama bir türlü beceremedi. Onun biraz önceki yüz ifadesi gözünün önünden gitmiyordu. Yıllar sonra ilk kez onu bu kadar üzgün görmüştü. Kendini suçlayarak evin yolunu tuttu.

***

Erkan sabah olduğunda merkeze geldi. Yüz ifadesinden ters bir şeyler olduğu apaçık ortadaydı. Bu durumu herkes fark ettiği halde kimse hiçbir şey sormaya cesaret edemedi. Yalnızca Mert sorabilirdi. İş başlamadan önce masaya geçtiklerinde konuya girdi.

''Erkan neyin var?'' diye sordu Mert.

''Yok bir şey. Çokta önemli bir şey değil.'' dedi Erkan umursamaz görünerek ama çok düşünceli olduğu her halinden belliydi.

Biraz sonra herkesin toplanmasıyla sabahki toplantı başladı.

''Bu mesele burada kapanmadı. Akşam ifadeni alacağım.'' diyerek konuyu kapattı Mert.

Erkan'ın bedeni olduğu yerde ama aklı başka bir yerde gibiydi. Kendini toparlayıp işine odaklandı. Akşam olduğunda ise kimseye görünmeden çıktı. Sakin kafayla düşünebileceği bir yere gitmeye karar verdi. Sahilde kimsenin pek olmadığı bir köşeye çekilip kayalıkların üzerine oturdu. Eline aldığı ufak kaya parçalarını denize doğru fırlattı. Arkasına bakmadan yeni bir kaya parçası ararken başka bir elin varlığını hissetti. Başını kaldırıp baktığında Mert ile karşılaştı ve aniden denize doğru döndü. Mert onun bu tavrını umursamadan yanına oturdu.

"Ne olduğunu anlatmazsan bir daha konuşmayız." dedi Mert.

"Demek bu kadar çabuk arkadaşlığımızı bitiriyorsun."

"Bunu isteyen sensin. Eğer anlatırsan hiçbir problem kalmayacak."

"Peki öyleyse hazırsan başlıyorum." dedi Erkan arkadaşına dönerek bir cevap bekledi. Mert gözleriyle evet der gibi bakınca Erkan konuşmaya devam etti. Kafasını karıştıran her şey dahil Hazal'ın ona söylediklerini de anlattı.

"Şimdi sen buna mı kızdın? Hazal'ın yeniden bu davayla ilgilenmesi yüzünden mi bütün gün böyleydin?" diye sordu Mert. Emin olmak adına ısrarla sorusunu tekrarladı.

"Evet, o adamların yakalanması için o kadar çaba harcadı ve şimdi de hapisten çıkarmayı aklından geçiriyor." dedi Erkan hararetli bir şekilde. Öfkesini yeni yeni kusuyor gibiydi.

"Tamam da Erkan bir sakin ol. Yani mantıklı düşün. Gerçekten Hazal'ın dediği gibi gerçek katil dışarıda geziyorsa ne yapacaksın? Böyle durabilecek misin? Hem neden bu kadar Hazal'a kızgınsın? Senden bir şey gizlemek yerine her şeyi anlatmış ve senin tepkin sadece çekip gitmek mi?" diye sordu Mert. Ardından devam etti.

"Bence sen bunu iyi düşün. Hazal arkandan iş çevirseydi daha mı iyi olurdu? Bu kadar kafan karışıyorsa git konuş. En azından böyle kendi kendine düşünmekten kafayı yemezsin." diyerek yanından ayrıldı Mert.

***

Sabah olduğunda Erkan işe gitmeden bir saat önce yola koyuldu. Hazal'ın yaşadığı yere gelince sokağın başında durdu. Kafasını kaldırıp balkona baktı ama kimse yoktu. Hemen yan tarafındaki pencere onun odasına bakıyordu. Ardından Hazal odayı havalandırmak için camı açtığı sırada Erkan ile göz göze geldi. Boynundan hiç çıkarmadığı fuları fark edince hızla içeri odaya geçti. Hemen fuları çıkarıp dışarıya fırladı. Erkan'ın hemen yan tarafında duran cama telaşlı bir şekilde tıktıkladı. Saçı başı dağılmış, gözleri ise yeni uyandığı için hafif kırmızıydı. Daha su bile içmeden dışarı çıktığı için dudakları kurumuş bir halde duruyordu. Erkan arabadan indiği an Hazal karşısına dikildi.

"Buraya neden geldin?" diye sordu Hazal.

Erkan ise onu dinleyemeyecek kadar dalgın bir halde Hazal'a odaklanmıştı. Baştan sona onun bu haline baktı. Üzerinde pijamalarla ve sabah uyandığı için sersem bir haldeki görünüşüyle karşılaşmasına rağmen bu halini sevimli buldu. Erkan dikkatle onu incelerken elini havaya kaldırdı ve Hazal'ın yüzündeki yastık izine bakmak üzereyken aniden elini çevirip başka bir şeyi gösterir gibi yaptı.

"Şu dükkan iki yıl öncede boştu." dedi Erkan konuyu değiştirmeye çalışarak.

"Bunun için mi geldin?" diye sordu Hazal alaycı bir tavırla.

"Hayır tabii ki. O gün anlattığın meseleyi tamamen bitirmek için geldim. Akşam 8'de yine aynı kafede buluşalım." diyerek hafif bir gülüş attı ve ardından arabaya binerek gitti Erkan. Hazal ne olduğunu anlayamamıştı. Ağzı açık bir halde ne olduğunu idrak etmeye çalıştı ve etraftan geçen insanlarında ona tuhaf baktığını görünce olduğu durumun farkına vardı. Saçını düzgün bir şekilde toplayıp yukarı eve çıktı. Kahvaltıdan sonra vakit kaybetmeden işyerine gitti. Aklı hala sabahki olayda kalmıştı.

"Neden telefonla görüşme teklif etmek yerine evin sokağına kadar gelip söyledi ki?" diyerek kendi kendine soru sordu Hazal. İçeriye saniyeler içinde giriş yapan Selin bu soruya cevap verdi.

"Çünkü seni görmek istemiş."

"Peki, neden sabah uyanır uyanmaz o berbat halimi görmesine rağmen surat ifadesi değişmedi aksine gülümsedi?" diye kendine kendine sordu Hazal.

"Çünkü seni o halinle bile seviyor olmalı." dedi Selin. Sonra aniden jeton düşmüş bir halde gözleri kocaman oldu. Aynı şekilde Hazal da her şeyin farkına varmıştı. İki arkadaş birden "Erkan mı?" diye sordu.

"Cidden buna inanamıyorum. Erkan da seni seviyor. Bana neden daha önce bunları söylemedin?" diyerek sitem etti Selin.

"Sen iyi misin Selin? Erkan bana beni sevdiğini söylemedi ve bu olanlar bu sabah gerçekleşti. Hem gerçekçi düşünecek olursak benim o halimi gören herkes güldü yani bu bir anlam ifade etmez ama bir yandan telefonla aramak yerine sabahın erken saatinde beni görmesini anlayamıyorum." dedi Hazal sıkıntılı bir yüz ifadesiyle.

"Neden yüzünü görmeye gelmiş acaba?" diye sordu Selin sinsi bir bakış atarak.

"Ya sen niye böyle bakıyorsun? Selin bazen çok korkutucu oluyorsun. İçinde ne var doğruyu söyle!"

"İçimde böbrek, dalak,kalp-" diyerek saymaya başladı Selin.

Hazal elini havaya kaldırarak dur işareti yaptı. Konuyu kapatarak masada duran işine odaklandı. Az sonra yeni bir dava için birisi geldi. Onunla görüştükten sonra saatine baktı. Zaman sanki bir türlü geçmiyordu. Neyseki arada işlere kafa yormaktan vakit epey ilerlemişti. Hazal arkadaşı Selin'e gideceğini söyleyerek işyerinden çıktı. Kısa bir yürümeden sonra kafeye varmak üzereydi. Arkasından birinin adım sesini duydu. Bir an için takip edildiğini hissetti. Olduğu yerde durunca ses kesilmişti. Yeniden adım atınca işittiği adım sesini bir kere daha duydu. Hızlı bir şekilde arkasını döndüğü sırada kimseyi görmedi. Yanlış anladığını düşünerek yürümek üzereydi ki karşısına dikilen kişiye baktı.

BÖLÜM SONU

Biraz gec geldi biliyorum ama bu aralar kendimi pek iyi hissetmiyordum o yuzden yeni bitirebildim. Bu bolum pek icime sinmedi yani anlatim sekli bakimindan. Onun disinda her sey normal biraz konuyu uzatiyorum farkindayim ama boyle olmazsa kitapta yazacak bir sey kalmadan final olur. Yine de bana bu konuda fikrinizi soyleyin.

Umarim bu bolumu sevmissinizdir. Yorumlarinizi bekliyorum. Kendinize dikkat edin.😊😊❤❤🌹🌹🌹🌹




ONSUZ AŞK #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin