Hazal kendini toparlayıp yere doğru baktığında hala Erkan kolunu tutuyordu. Kendini onun elinden kurtarmaya çalışırken içeriye birileri daha geldi. Gürültülü bir şekilde geldikleri için orada bulunan herkes gelenlere bakarken yalnızca Erkan o tarafa bakmıyordu. Dalgın ve düşünceli bir halde olduğu yerde adeta çivilenmiş gibiydi.
"Neler oluyor burada?" diye sordu içeriye giren genç adam.
"Yok bir şey patron. Arkadaşlarla şakalaşıyorduk." dedi Gürkan.
"Çabuk odama gel."
Gürkan korkak bir tavırla az önce giden adamın peşinden gitti. Diğer adamlar da etraftan kayboldular. Hazal arkasında duran Erkan'ın ona doğru dönmesiyle kolunu gösterdi. Ne yaptığının farkına varan Erkan dalgın bakışlarını gizleyerek elini çekti ve ensesini kaşıdı.
"Afedersin. Gidelim mi?" dedi Erkan.
Dışarı çıktıklarında Hazal gözlerini ayırmadan ona bakıyordu. Bu durgun halini merak etmeye başlamıştı. Onunla konuşmak istiyordu ama bundan hemen vazgeçti. Karşılaştıkları andan beri hep tartışırken şimdi dertleşebilirler miydi? Hazal bu fikre pek sıcak bakmadan telefonuna baktı. Bir sürü cevapsız çağrı olduğunu gördü. Ozan ve babası kaç kez aramışlardı. Bir anlık içini bir kurt kemirdi. Endişe ile babasını aradı ve bir sorun olup olmadığını sordu. Her şey yolunda gittiğini öğrendi. Rahatlamış bir halde telefonu göğsünün üzerinde tutuyordu.
Erkan ise onun çaprazında durmuş çağırdığı taksinin gelmesini bekliyordu. O anda arkasında Hazal'ın telefonla konuşmasını bitirdiğini fark etti ve ona baktı. Tam ilerisinde de birkaç adamın yaklaşık 3 metreye yakın merdiveni götürmekteydi. Hazal'a çarpmak üzere olduğunu anlayınca koşarak onun omuzlarından tutup kendine çekti Erkan ve sarılma pozisyonuna geldiler. Neredeyse birbirlerine sarıldılar. Her şeyden habersiz bir halde şaşkın gözlerle olduğu yerde kalan Hazal saniyeler sonra kendine geldi ve ondan kendini hızla çekerek Erkan'ın omuzlarına vurmaya başladı.
"Ne yaptığını sanıyorsun?" diyerek hesap sordu Hazal. En hırçın sesiyle ona bağırdı.
Erkan tepki bile vermedi. Kendisine vurmaya devam ettiği için onun ellerinden tutup durmasını sağladı. O an gözlerinin içine baktı. Hazal kafasını çevirip ona en asi sert bakışlarla baktı. Saçları dağılmış ve nefes nefese kalmış bir halde olmasına rağmen güzelliğini koruyordu. Erkan ise farkında olmadan ona bakmayı kesip ellerini geri çekti. Tek bir kelime dahi söylemeden arkadan geçen adamları gösterdi ve umursamaz bir halde gelen taksiye bindi. Hazal durumu yanlış anladığını fark ettiği an başına hafifçe vurdu.
"Bir şeyi de yanlış anlamasam olmaz mı? Acısı taze olan biri neden gelip sana sarılmaya yeltensin ki?" diyerek otobüs durağına kadar söylenerek yürümeye başladı Hazal.
&&&
Erkan düşünceli bir halde pencereden dışarıya bakıyordu. Günlerdir kendini eve hapsetmişti. Derya hakkında ne kadar çok şey bilmediğini fark etmek canını yakıyordu. Onun nasıl bir belaya girdiğini göremediği için kendine kızıyordu. En önemlisi bunu önceden öğrenemediğinden hiçbir şey yapamamıştı. Her ne olursa olsun sevdiği kadının canını yakan gerçek suçluyu bulup cezasını vermeye ant içti. Kararlı bir şekilde evin her yerini altını üstüne getirdi. Ona kanıt olabilecek ne varsa aramaya başladı. Aklına Derya'nın kullandığı laptop geldi. Odaya girip masaya baktı. Yerinde duruyordu. Laptop'u açtı ve onun e-postasını kontrol ederken bir mesaj gördü.
"Erkan'ı terk et. Eğer onun hayatını daha da batırmak istemiyorsan bunu yapmak zorundasın. Yoksa başına geleceklerden sen sorumlu olursun. Sana bu son uyarım."
Gönderen kişinin abisi olduğunu görünce oturduğu sandalyeden birden fırladı ve adeta deli gibi odanın orta yerinde tur atmaya başladı. Arkasından ne işler döndüğünü öğrenmeye başlamıştı. Kaç gündür yaşadığı bu ağır şoklar onu içinden çıkılmaz bir duyguya sürüklemişti. Bedeni ağırlaşmış bir halde olduğu yerde kendini bıraktı ve iki elini başının arasına alıp ne yapacağını düşündü. Adeta beyni uyuşmuştu ve ne yapacağına dair aklına hiçbir şey gelmiyordu. Delirmek üzereydi. Etrafında olan herkes ondan bir şeyler gizliyordu. Yüreğine saplanan bir acıyla hemen yamacında duran yatağına tutunarak ayağa kalkmaya çalıştı ve birkaç denemeden sonra başarılı olabildi. Bu hayatta ne için yaşamaya devam ettiğini düşündü. Kendine verdiği sözü hatırlayınca yutkundu ve yanağına doğru akan gözyaşlarını sildi.
"Kendimi toparlayıp Derya'ya bunu yapanlara bulmak zorundayım." diyerek kendi kendine konuştu Erkan. Sesi titriyordu. Çektiği acı gözlerinden bile okunabiliyordu. Cebinden çıkardığı telefondan abisini aramak istedi ama bundan vazgeçti. Evden çıkıp arabasına bindi ve yola çıktı. Hastanenin otoparkına arabayı park ettikten sonra içeri girdi. Her yere dikkatle bakarken abisinin odasını buldu. Kapının açık olduğunu görünce girmek üzereydi ki başka biri kapının kolundan tuttu. Doktor ile acil görüşmesi gerektiğini söyleyince izin verdi ve hemen koridorda bulunan sandalyeye oturdu. Biraz sonra Demir hastayı uğurladıktan sonra odadan dışarı çıktı ve kardeşini gördü. Erkan karşı tarafında olan duvara kilitlenmiş bir halde dalgın bakışlarını sergiliyordu. Abisinin onun yanına oturduğunu fark etti.
"Neyin var? Bir şey mi oldu?" diye sordu Demir.
"Bana bunu neden yapıyorsun?"
"Sana ne yapmışım ben?"
"Bilmezlikten gelmeyi kes abi. Derya'ya attığın mesajı gördüm. Resmen tehdit savurmuşsun. Arkamdan ne işler dönmüşte haberim yok. Sahi benim bilmediğim daha ne var?"
"Erkan bir sakin ol. Beni dinle."
"Sana tek bir soru soracağım. Neden Derya'ya beni terk etmesini söyledin. Bir şey mi biliyorsun?" diyerek bir anda sesini yükseltti. Koridordan geçen herkes onlara bakmaya başladı. Demir kardeşinin kolundan tutup odaya götürmeye ikna etti. Erkan olduğu yerde tur atıyordu.
"Kardeşim otur ve dinle beni."
"Ne anlatacaksın? Yine başka yalanlar mı? Karşında o dünkü çocuk yok. Ben büyüdüm artık."
"Ama benim gözümde hala küçüksün. Ben bunları sen daha da üzülme diye yaptım. Sen Derya ile nişanlandıktan sonra bir adam ondan para isteyip duruyordu. Neler olduğunu sorduğum da bilmezlikten geldi. Ben de adamın numarasını bulup Deryayla ne ilgisi olduğunu sordum. Bana dayısıyım dedi ama Derya'nın kimsesi yok diye biliyorduk. Ona gidip tüm bu olanları sorduğumda sustu. Senin paralarını o adama yedirmesine dayanamadım. Çünkü o adam Derya'nın dayısı olamayacak kadar genç biriydi ve senden para aldığına şahit olunca çıldırdım. Kardeşimin kandırılmasına daha fazla göz yummak istemedim ve ona senden ayrılmasını söyledim."
Erkan bu duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Gerçekleri duymak onu yıkmıştı. Demir'in bakışlarından adeta ateş fışkırıyordu. Masada duran kalemi eliyle öylesine sıkı tutuyordu ki birden kalem ortadan ikiye ayrıldı.
"Sonra?" diye sordu Erkan. Kelimeler boğazında düğümlenmişti. Daha fazla konuşamayacak kadar durgundu. Adeta olduğu yerde taş kesilmişti. Kendini zor da olsa toparlayıp sandalyeye oturdu.
"Derya bana senden ayrılmamak için yalvarmaya başladı. Ben de neler olduğunu bana anlatırsan ona göre karar vereceğimi söyledim. Derya bana her şeyi anlatacak gibiydi ama sonra sustu. Buna rağmen ayrılmamakta direnince onu tehdit ettim. Sonrasını inan ben de bilmiyorum."
"O adamın numarası sende var mı? Onun hakkında bildiğin başka ne var?"
"Bir ayağı sakatlanmıştı. Bu yüzden deynek kullanıyordu."
Erkan geçen sefer kafede Gürkan'ın yanına gittiğinde içeriye patron dedikleri bir adam geldiğini hatırladı. Onların Derya ile bağlantısı olduğunu düşünüyordu. Çünkü geldiklerinde çıkan bir ses vardı. Bu adamın kullandığı değnekten dolayıydı. Her zaman kulakları hassas biri olduğu için bu konuda neredeyse emindi. Abisinden aldığı numarayı aradı ve buluşmak için geçen sefer gittiği kafeye geleceğini söyledi.
BÖLÜM SONU
Umarım bu bolum tatmin olursunuz. Olaylar ve olaylar bitmiyordu. Sizce bu olanlarda bir yanlislik veya eksik bir sey var mi???
Yorumlarinizi bekliyorummm😍😍😍😘😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONSUZ AŞK #Wattys2019
Mystery / ThrillerBütün rakamlar ondan sonra unutuldu. Geriye bir tek AŞK kaldı... Erkan'ın elinden kayıp gidenlerin ardından bir tek içinde hissettiği aşk kalmıştı ve sevdiğini ölüme sürükleyen suçluyu bulmak için yaşamaya devam ediyordu. Hazal kendi halinde yaşay...