"Neden buradasın?" diye sordu Erkan telaşlı bir ses tonuyla.
"Niye soruyorsun ki?" dedi Hazal sitemkar bir ses tonuyla. Gözleri dolmak üzereydi ki başını yeniden çevirdi.
"Benim evimdesin." dedi Erkan.
"Erkan ben bir karar verdim. Bundan sonra bir daha karşılaşmayacağız. O yüzden beni gördüğün yerde yolunu değiştir. Çünkü ben de öyle yapacağım." dedi Hazal. Gözlerinden yaşlar süzülürken başı eğikti. Ağladığını belli etmeden Erkan'ın hemen yanından çekip gitti. Kapıyı kapattıktan sonra koşarak caddeye çıktı. Nefes nefese kalmış bir halde az önce Demir ile konuşmalarını hatırladı.
"Siz bana inanmayabilirsiniz belki ama Derya'nın katili çok yakınınızda. Bakın bu kağıtta Erkan'ın arabasının bozulması için tamirhaneyi arayan numaranın nereden olduğu yazıyor. Hastane ile polis merkezi arasında ankesörlü telefondan aranmış."
"Ne?" dedi Demir şok bir yüz ifadesiyle. Yüzündeki kanlar çekilmiş gibi suratı bembeyaz kesildi. Bir anda aklı başka bir yere gitmiş gibiydi. Sonradan kendini toparlayıp kızgın bir yüz ifadesiyle Hazal'a baktı.
"Ne demek istiyorsan açık konuş. Yoksa bunu benim yaptığımı mı düşünüyorsun?" diye sordu Demir eliyle kendini göstererek.
"Hayır tabii ki Erkan için de olsa bunu yapmayacağınızı biliyorum. Sadece etrafınızda olan insanlara dikkat etmelisiniz."
"Evet haklısın. Herkes kendi hayatında olan biten her şeye dikkat etmeli. Ne demek istediğimi anlıyor musun?" diye sordu Demir imalı bir bakış atarak.
"Eğer yine Erkanla aramızda bir şey olma ihtimalinden söz ediyorsanız-" dedi Hazal ve o sırada Demir onun sözünü kesti.
"Ben bundan bahsetmiyorum. Kendi hayatına dikkat et. Eğer dediğin gibi katil dışarda ve yakındaysa kendini buna göre hazırlamalısın. Bu yüzden Erkan'ın yanına gidip de bu meseleden bahsetme lütfen. Kardeşim kendi düzenini kurana kadar zaten ne zorluklar çekti. Derya gidince geriye bir tek ona olan aşkı kalmış gibi parmağından nişan yüzüğünü bile çıkarmıyorken bir daha bu olaylara kafa yorarsa onun için hiç iyi olmaz. Ben yeniden eskisi gibi olmasından endişeleniyorum."
"Sizi anlıyorum."
"Biraz önce hastaneden haber geldi. Erkan beni sormuş büyük ihtimal buraya gelecek. Ben şimdi çıkıyorum. Dediklerimi lütfen kulak ardı etme." diyerek evden çıktı Demir.
Hazal kafasında beliren bu diyalogları bir kenara atıp işyerine gitti. Onun bu üzgün ve dalgın halini gören Selin hızla yanına gitti ve Hazal'ı koltuklara oturttu.
"Anlat neyin var? Dün mesaj atmıştın ama hiçbir şey anlamadım." dedi Selin.
Hazal dün gece ve biraz önce olanları anlattı. Sesindeki titreme ile dudaklarını bastırırken gözleri isyan edercesine gözyaşı akıtıyordu. Son anda teslim oldu ve birkaç damla gözyaşı döktü. Selin arkadaşının saçlarını düzeltip başını okşadı.
"Ya ben sana kıyamam. Seni ilk kez bu kadar üzgün görüyorum. Bu kadar çok mu seviyorsun onu?" diye sordu Selin.
"Ben de kendime anlam veremiyorum. Bu 2 yıl boyunca onu görmeden nasıl yaşadığıma ve nasıl nefes alabildiğime şaşırıyorum. Onu görünce sanki ilk kez görüyor gibi hasret çekmekten, onun için üzülmekten ve onun bütün acısını çekmekten kendimi unutmuşum. Bazen her şeyin bir rüya olmasını diliyorum. Çünkü ben beni hiçbir zaman sevmeyecek birine tutuldum."
"Hazal öyle düşünme. O yüzüğü takması bu kadar çok mu seni üzüyor?" diye sordu Selin.
"Bilmiyorum ama o yüzüğü gördükçe sanki bir aptal gibi karşılıksız olan sevgimi bana hatırlatıyor. Onun bir başkasına ait olan kalbinde bana hiç yer olmadığını bas bas bağırıyor gibi." dedi Hazal hıçkırıkları arasında boğazı acımıştı. Selin hemen yan tarafta duran suyu uzattı. Hazal suyu içtikten sonra kendini toparlayıp masasına geçti.
"Bak ne diyorum. Bu aralar canın çok sıkıldı. Bir günlüğüne Şile'ye mi gitsek?" diye sordu Selin.
"Benim hiç keyfim yok. Başka zaman gitsek."
"Peki öyleyse. Ha bu arada bugün Ertan gelecek."
"Savcı olan mı?" diye sordu Hazal.
"Evet herkesin aşık olduğu ama onun da tek aşkı sen olan savcı Ertan geliyor." dedi Selin ve imalı bir şekilde gülümsedi.
"Bana bunları neden hatırlatıyorsun ki? Biliyorum zaten." diyerek işine odaklanmaya çalışıyordu Hazal.
"Boşuna işlerle uğraşma. Davan bitti ve yeni müvekkilde daha gelmedi. Bak yarın hukukçular için bir kokteyl olacak ve hukuk alanında en iyi olan herkeste orada olacak. Eğer savcı Ertan beyle gidersen büyük bir şans yakalamış olacaksın."
"Ne? O yarın mıydı? Ben tamamen unutmuşum." dedi Hazal. Ağzı açık bir halde bunu düşündü.
"Gidecek misin? Eminim Ertan seninle oraya gitmek ister."
"Onu bunun için kullanmamı mı istiyorsun?" diye sordu Hazal.
"Hayır tabii ki. Sadece senin için iyi olur hem çok farklı bir ortamda her şeyi unutacaksın."
"Haklısın ama Ertan bana böyle bir teklifte bulunmadı."
"Teklif etmeyeceğini nereden çıkarıyorsun? Daha dün bana sordu. Hazal acaba benimle gelir mi diye? Eğer bugün geldiğinde ona karşı ilgili olursan eminim teklif edecektir."
"Neyse tamam." diyerek odadan çıktı Hazal. Yeni gelen müvekkili ile ilgilendikten sonra odanın kapısı çaldı. Gelen kişi savcı Ertandı. Genç yaşta büyük bir mevkiye gelmek için hayatına kimseyi almadan çok çalışmıştı. Fakat Hazal'ı ilk gördüğü an etkilenmişti. Aradan geçen yıllara rağmen gördüğü kişi yine aynı güzellikte karşısındaydı. Bu sırada Selin alttan gülerek Hazal'a imalı bir şekilde baktı. Kısa bir sohbetten sonra Hazal yarın sabah Ertanla birlikte dediği yere gelebileceğini söyledi.
***
Sabah olduğunda Hazal işe gitmek üzere evden çıktı. Tam sokağın sonunda Erkan'ı gördü. Neden burada olduğuna anlam veremiyordu. Şaşkın bir halde hızla atan kalbini bastırıp karşısına dikildi.
"Neden buradasın?" diye sordu Hazal.
"Sana söylemem gereken bir şey var." dedi Erkan telaşlı bir sesle.
"Ne? Ne söyleyeceksin?" diye sordu Hazal.
"Ozandan her şeyi öğrendim. Yani ben de artık gerçek katilin dışarda olduğunu düşünüyorum. Çünkü geçen gün kafede buluştuğumuzda birisinin senin arkandan geldiğini gördüm. Sen de şüphe ile arkana dönünce hemen kaçtı. Bu yüzden-"
"Yani ne olmuş? Ne yapacaksın? Bu meseleye bulaşırsan kendini iyi hissedecek misin? Böyle yaparsan Derya'nın acısını daha çok çekeceğini düşünmüyor musun? Hala o yüzük parmağındayken ve onun acısı içinde bir yerde saklanırken sağlıklı düşünerek hareket edebilecek misin? Duygularını bu işe karıştırmadan meseleyi çözebilecek misin? Sen sadece kendi hayatını düşün ve benim işime karışma."
Erkan yeterince öfkelenmiş bir halde Hazal'a bakarken iki koluyla omuzlarından tutup kendine doğru çekti.
"Duygularımın nasıl olduğunu biliyor musun? Şuan ne hissettiğimi ve nasıl bir korku ya da endişe içerisinde olduğumu anlamıyor musun? Sen yüzükten bahsetmiştin değil mi? Abim hayatıma bir kadın girmesini istemediği için yüzüğü takmamı önermişti ama artık bu yüzüğü takmayacağım."
Hazal afallamış bir halde ona bakarken gözleri dolmuştu. Kalbi yine hızlı bir şekilde atarken bu kadar yakın mesafeden Erkan'a ilk kez bu kadar uzun süre bakıyordu.
"Neden?" diye sormak istedi Hazal ama bakışları çoktan bunu sormuştu bile. Erkan buna cevap vermek isterken yabancı bir adamın sesini duydu. Hazal'a seslendiğini fark edince iki elinin onun omuzlarından çekti ve sesin geldiği yöne başını çevirdi. Bir anda yan tarafında beliren adama baktı.
BÖLÜM SONU
Biliyorum burada bitirmem kötü oldu ama olsun güzel gelismeler var. Yani HazEr için tabii ki.
Yorumlarinizi bekliyorum. Geçenki bolume gore bu bolumde kafa karistirici seyler yerine oturdu mu?
Son olarak kendinize iyi bakın!😊😊 Bir sonraki bölüm ne zaman gelecegi belli değil. Yani yb icin aklimda simdilik bir sey belirgin degil. Gorusmek uzere😍😍❤❤🌹🌹🌹🌹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONSUZ AŞK #Wattys2019
Mystery / ThrillerBütün rakamlar ondan sonra unutuldu. Geriye bir tek AŞK kaldı... Erkan'ın elinden kayıp gidenlerin ardından bir tek içinde hissettiği aşk kalmıştı ve sevdiğini ölüme sürükleyen suçluyu bulmak için yaşamaya devam ediyordu. Hazal kendi halinde yaşay...