17.bölüm

381 44 29
                                    

Medyada olan şarkı ile dinlemenizi tavsiye ediyorum.👍👍

....

"Onu ben öldürmedim." dedi Buğra.

Hazal kaşlarını indirerek bakmaya devam etti. Bu son duyduğunu hiç beklemiyordu. Avukatlık yaptığı zamanlardan beri insanların davranışlarından doğru yada yanlış söylediklerini az çok anlayabiliyordu. Şuan Buğra gerçekten doğruyu söyleyecek kadar ciddi bakışlarla ona bakıyordu. Göz kaçırma, tuhaf bir şekilde başka bir şeylerle ilgilenmeye yada dikkat çekecek herhangi bir şey yapmıyordu. Yalnızca Hazal'ın gözlerine bakıyordu.

"Doğru mu söylüyorsun?" diye sordu Hazal emin olmak adına.

"Evet sana yemin ederim onu ben öldürmedim. Evet Deryadan nefret ediyordum. Onun hayatını ve her şeyini istiyordum ama öldürmek aklımın ucundan bile geçmedi."

"Gerçekten manyaksın. Sana daha söyleyecek hiçbir şeyim yok. Bu yaptıkların cezasız kalmayacak."dedi Hazal. Son sözlerini bağırarak söyledi. Biraz sonra tüm ekip geldi ve Buğra'yı tutukladılar. Merkeze gittiklerinde genç bir adamın suç itirafında bulunduğunu öğrendiler. Bütün her şeyi Buğra'nın talimatı üzerine yaptığını ve Derya'nın ölümüne sebep olduğunu söyledi.

Aradan birkaç hafta geçmişti. Mahkeme günü gelip çatmıştı bile. Buğra ve bütün her şeyi polislere itiraf ettiğini iddia eden Cenk tutuklu bir şekilde mahkeme salonuna getirildi. Erkan güçlükle yerinde duruyordu. Gözlerinden akan yaşları ve öfkesi bitmek bilmiyordu. Mert arkadaşını zor da olsa sakinleştirmişti. Hazal ise en arkalarda herkesi izliyordu. Erkan'ın bu kadar acı çektiğini görmek onunda kalbini ağrıtıyordu. Bu duygunun aşk olduğunu artık emindi. Birisini karşılık beklemeden ve kendinden önce hep onu düşünmek gerçek aşk olmalıydı. Ama sonu belli olmayan bir sevdaya tutulduğunun farkındaydı. Bütün duygularını içine atarak gözlerini hakimin olduğu yere çevirdi. Az sonra kanıt olarak kullanılacak her şey ortaya çıktı. İkisinin daha önce görüştükleri telefon kayıtları gözler önüne serildi ama eksik kanıt olduğu gerekçesiyle mahkeme bir ay sonraya ertelendi.

Buğra mahkemedeki polislerle götürülürken Erkan ayaklandı. Mert onun gitmesini engellemeye çalıştı ama bu kez başaramadı. Erkan adımlarını hızlandırarak Buğra'nın peşinden koridora çıktı.

"Bu iş burada bitmedi. Hak ettiğin yer neresi ise oraya göndereceğim. Hiç merak etme o işbirlikçilerini de yanına göndereceğim." diyerek bağırdı Erkan. Ardından bir anda gözlerinden akan gözyaşlarını sildi.

Hazal tüm bunlara uzaktan şahit olmuştu. Endişeliydi. Çünkü daha Gürkan bulunamamıştı. Bu durum Erkan için hiç iyi değildi. Her an bir delilik yapabilirdi. Kargaşa çok uzun sürmeden bitmişti ve geriye kalan Erkan hüzünlü gözlerle bakıyordu. Hazal ise onun Mert ile birlikte gidişini seyretti.

***

1 AY SONRA

Mahkeme günü olan herkes tekrar gelmişti. Gürkan da birkaç gün önce kendini ele vermişti ve bir yerde bulunmuştu. Üç suçlu da polislerle birlikte içeriye alındı. Biraz sonra mahkeme heyeti toplandı. İlk önce Gürkan olan biteni anlattı ve Cenk'in de bu işin içinde olduğunu söyledi ama bu duruma Buğra yine de itiraz ediyordu. Cenkle işbirliği yapmadığını söylese de kimse ona inanmıyordu. Yalnızca bir kişi hariç. Hazal bu durumdan şüphelenmeye başladı. Ona göre sanki yanlış giden bir şeyler vardı. O sırada bir ses duyuldu. Hakim kararını açıklamaya başladı. Dava tamamen sonuçlandıktan sonra en ağır cezayı Buğra ardından Gürkan ve Cenk almıştı.

Erkan'ın hemen çaprazında abisi Demir ve ablası Güzin oturuyordu. Birbirlerinden habersiz oldukları çok belliydi. Hazal ise yine her zaman olduğu gibi uzaktan onlara bakıyordu. Erkan'ın bundan haberi olup olmadığından bile emin değildi. Kendini bu olaylara öylesine bağlamıştı ki hiçbir şey düşünmüyor ve başka şeylerle ilgilenmiyordu. Herkes tek tek gittikten sonra geriye Erkan, Hazal, Demir ve Güzin kaldı.

Erkan abisini fark edince umursamaz bir şekilde oturduğu yerden kalkıp yürümeye başladığı an Demir hızla ona yetişip kolundan çekiştirdi.

"Merak etme kendimi öldürmeyeceğim." dedi Erkan ona dönerek. O sırada gözyaşları içinde ona bakan ablası Güzin ile karşılaştı. En az onun kadar hüzünlü ve özlem dolu bakışmalar sürüyordu. Erkan sıkıntı ile başını yana çevirdiğinde Hazal'ı gördü. Bundan bir ay önce mahkemede tam o arka tarafta Hazal'ı gördüğünü anımsadı. O zamanlar her şey çok karmaşık görünüyordu. En önemlisi aklı hep başka bir yerde olduğu için pek dikkatli bakmamıştı.

"Erkan artık yeter. Her şey sonuca bağlandığına göre ait olduğun yere geri dön." diye konuştu Demir.

Erkan başını çevirip abisine anlamsız bakışlar fırlattı.

"Olmam gereken yeri biliyorum." diyerek Hazal'a baktı Erkan. Hiçkimsenin beklemediği bir anda Erkan adımlarını hızlandırarak Hazal'a doğru yürüdü. Bir anda elinden tuttu.

Güzin bu gördüklerine inanamıyordu. Yalnızca Demir'in söyledikleri kadarıyla Hazal hakkında az çok bir şeyler biliyordu.

"Beni artık rahat bırakın." dedi Erkan. Sonra Hazal'a dönerek "Burada bu yabancıların yanında daha fazla durmak istemiyorum. Hadi gidelim." dedi ve tuttuğu eli kendiyle birlikte çekiştirerek mahkeme salonunu terk ettiler. Dışarı çıktıklarında Hazal tek bir kelime dahi etmemişti. Bu anı yaşadığı dakikadan itibaren kendini tuhaf hissetti. Farkında olmaksızın yanakları al al olmuş bir halde Erkan'a bakıyordu. Tam o anda üzerine gelen bu bakışları anlayan Erkan eğik olan başını kaldırıp Hazal'a baktı ve kaşlarını indirerek onun yanaklarına odaklandı.

Hazal bir anda iki eliyle yanaklarına dokunarak yakalanmanın verdiği endişe ile gözlerini yere doğru çevirdi. O arada boynuna taktığı fuları gevşetti. 

"Seni bu işe alet ettiğim için üzgünüm." dedi Erkan.

Bu sözler üzerine Hazal başını kaldırıp ona baktı. Hayal kırıklığı yüzüne çoktan yansımıştı. Biraz önce olanların hepsi yalnızca bir yanıltmaca olduğunu düşünmesine rağmen bir anlıkta olsa gerçek olma ihtimalini kafasında kurmuştu. Sadece bir anlık bile olsa yaşadığı hayal kırıklığı yüreğini yaktı. Dolan gözlerini belli etmeden yine başını başka yöne doğrulttu.

"Üzgün olmana gerek yok seni anlayabiliyorum. Neyse benim acil bir işim var gitmem gerekiyor." diyerek yürümeye başladı Hazal. Onun önünden geçerken duyduğu soru ile arkasını döndü.

"Neden daha önceden buraya geldiğini söylemedin?" diye sormuştu Erkan.

"Sadece seni rahatsız etmek istemedim." dedi Hazal. Ona doğru bakmadan yürümeye devam etti. Arkasından fuları yere düştü. Biraz sonra onun olduğu tarafa bakarken yerde duran fuları fark etti Erkan. Eğilerek yerden alırken Hazal'a baktı ama o çoktan gözden uzaklaşmıştı. O sırada yoğun bir leylak kokusu aldı. Bu kokuyu evine ilk geldiği günden bu yana biliyordu. O zamanlar kötü gelen bu koku şimdi rahatlatıcı ve bir o kadar tanıdıktı. Ona göre kokular da insanlar gibiydi. Onu tanıdıkça bunu anlayabiliyordu. O an bu koku eskisi gibi hiç kötü gelmiyordu. Beynindeki bu düşüncelerinden sıyrılıp hızla arabasına bindi. Elindeki fuları yan koltuğa bıraktıktan sonra anahtarı çevirerek arabayı çalıştırdı. Yavaş bir şekilde park ettiği yerden çıkıp mezarlığa gitti. Derya'nın mezar taşının hemen yanına çiçekler bıraktı.

"Bugün sana bunu yapanlar hapisteler ama neye fayda eder ki? Senden sonra her şey önemini yitirdi. Ben ise sonsuz bir karanlığa saplandım ama beni bu çıkmazlardan kurtarmak isteyen birisi var. Beni karşılık beklemeden yalnızca sevdiğini düşünüyorum ama ben onu sevemem. Çünkü aklımda da kalbimde de hala sen varsın. Seni unutmak benim için bir tür ihanet ve ben bu ihaneti sana yapamam. Yanına gelmeyi öylesine çok istiyorum ki ama bazen sana kızgınlığım yüzünden vazgeçiyorum. Bunca derdi tek başına sırtına almış olmana hala inanamıyorum." diyerek cümlesini tamamladı Erkan. Gözlerinden yaşlar akarken bir ses duydu. Başını kaldırıp ağaçların olduğu yerde birini gördüğünü düşündü.

BÖLÜM SONU

Herkese iyi bayramlar. Yb yazacagima soz verdigim icin elimden geldigince cabuk bitirdim. Biraz gec oldu bayram oldugu icin. Umarim bolumden tatmin olursunuz. 😊😊❤❤

ONSUZ AŞK #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin