Medyada çalan şarkıyı okurken kesinlikle dinlemenizi tavsiye ediyorum. 😊😊
(Bu bölümü çok seveceksiniz öyle umuyorum.)
...
"Bana yardım et." dedi telefondaki ses. Hazal bu tanıdık gelen sesi duyunca olduğu yerde dona kaldı. Az sonra o sesin yalvarışına ve ağlamasına şahit oldu.
***
Hazal masada duran işlerini bitirdikten sonra telefonuna baktı ama kimi arayacağını bilemedi. Bu konu Erkan'ı çok yakından ilgilendiriyordu fakat daha yeni kendini toparladığını gördükten sonra tekrar eski haline dönmesinden korkuyordu. Kafası karmaşık bir halde üzerine montunu geçirip çantasını da aldı. Öğlen arası olmasını fırsat bilip temiz hava almak için dışarı çıktı. Belki böyle daha net düşünebilirdi. Sonradan aklına Demir geldi. Sonuçta onun abisiydi. Bu duyduklarını onun da bilmeye hakkı olduğunu düşündü. Az sonra kafede Demir ile buluşmak üzere anlaştılar. Hastane ile Hazal'ın işyeri arasında kısa bir mesafe olması ikisi içinde iyi olmuştu. Zaman kaybetmeden bulaşacakları kafeye aynı anda geldiler. Karşılıklı masaya oturduktan sonra garson gelip siparişleri aldı. Masaya gelen iki kahveden sonra Hazal hızla konuya giriş yaptı.
"Bugün beni Buğra aradı. Yani Derya'nın ölümüne sebep olan kişi daha doğrusu iki şahit neticesinde ve tam olarak aydınlatılmayan kanıtlar olmasına rağmen ağır hapis cezası çarptırılan kişiden bahsediyorum."
"Tam olarak ne demek istediğinizi anlayamıyorum. Yoksa siz Buğra'nın gerçekten Derya'nın katili olmadığını mı düşünüyorsunuz? Bu mu demek istediğiniz şey?" diye sordu Demir. Masada duran ellerini birbirine dolayarak Hazal'ın gözlerinin içine baktı.
"Hiçbir kanıt ortada yok iken onu suçlayamam. Zaten kendisi de bu yüzden beni aradı. Benim yeniden avukatlığa döndüğümü öğrenince ona yardım edebilecek tek kişi olduğumu söyledi. Ona yardım etmek gibi bir niyetim yok ama o zamanda bir şeyler ters gidiyordu ve hala da öyle görünüyor. Yolunda gitmeyen çok şey var ve bundan Erkan'ın haberi olması-" dedi Hazal ve birden sözü kesildi.
"Asla Erkan'ın haberi olmayacak. Ben sizin ona yardım etmenize gerçekten anlam veremiyorum. Onu suç üstü yakaladığınız halde nasıl böyle düşünebilirsiniz? O pislik kardeşimin hayatını mahvetti. Onun yeniden üzülmesini görmek istemiyorum."
"Ama bunu bilmeye hakkı var. Delil eksikliğinden dolayı yeniden mahkeme toplanabilir. Yani gerçekten suçlu o değilde bir başkası ise davanın yeniden açılma ihtimali çok yüksek."
"Sonucu ne olursa olsun gerçek suçlu bir başkası olsaydı bu saate kadar ortaya çıkmaz mıydı? Hem arabayı bozan kişi her şeyi itiraf etti ve bir eşyasının parçası da uçurumda düştükleri yerde bulundu. Sonradan oraya gittiğini mahkemede de itiraf etti."
"Bu hiçbir şeyi kanıtlamaz. Peki o iki adam yalan söylüyor olamaz mı?" diye sordu Hazal. Demir siniri bozulmuş bir şekilde güldü.
"Bu konuda daha fazla konuşmanın bir faydası yok. Dediğim gibi Erkan'ın hiçbir şeyden haberi olmasın ve bu işi daha fazla kurcalamanız sizin için de iyi sonuçlar çıkartacağını pek zannetmiyorum."
"Sizin de vaktinizi aldım. Gitsem iyi olur. Hoşça kalın." diyerek kafeden ayrıldı Hazal. Kafası daha çok karışık bir halde yürümeye başladı. Yağmurun yavaş yavaş yağması ile birlikte başını yukarı kaldırıp sağ elini gökyüzüne doğru uzattı. Gözünün tam altına inen yağmur tanesi ile başını yere eğdiğinde birinin tam dibinde dikildiğini gördü. Yavaşça ona doğru baktığında göz göze geldiği kişinin Erkan olmasına şaşırdı. Kalbinin hızla çarptığını fark edince hıçkırık krizine tutuldu ve o an gözleri kocaman olmuş bir halde ona baktı. Tam o sırada yağmur hızlanmaya başladı. Birbirlerine uzun bir süre bakarlarken Erkan ceketini çıkarıp Hazal'ın başının üzerinde tutarak diğer eliyle onun el bileğinden tuttu. Bir apartmanın altına geldiklerinde elini çekip Hazal'a bakarak aniden güldü.
"Neden güldün?" diye sordu Hazal.
"Öylesine." diyerek Hazal'ın haline bakıp yeniden güldü Erkan. Bu kez gülüşünü saklamaya çalışırken Hazal fark etti. Baş parmağını kaldırıp "Dur yine güldün. Komik bir şey mi var?" diye sordu Hazal.
"Bu halin komik geldi. Yani sevimli görünüyorsun." dedi Erkan ve anında kafasını başka yöne çevirdi.
"Dün tesadüfen karşılaştık. Bugün de böyle oldu." diyerek konuyu değiştirmeye çalıştı Hazal. Ama aklında o sevimli kelimesi canlanıp duruyordu. Erkan baktığı an yüzündeki o gülümsemeyi terk edip soğuk bir yüz ifadesi ile ona bakmaya çalıştı.
"Abimle buraya gelmek için sözleşmiştik."
Hazal aklı başına gelmiş gibi kafasında duran ceketi çıkarıp Erkan'a doğru uzattı.
"Teşekkür ederim. Benim işe dönmem gerekiyor. Görüşürüz." dedi Hazal. Arkasını dönüp adımlarını hızlandırarak yürümeye başladı. Az önceki karmaşık halini unutmuş gibi içinde çocuksu bir heyecanla yürüdüğünün farkında değildi. Ağzı kulaklarında işyerine geldi.
Erkan ise onun gidişini bir süre seyretti. Sonra fuları hatırladı. İki yıl önce ona geri vermek için tamirhaneye gittiğinde Hazal'ın uzaktan keyifli olduğunu görmüştü. Bir günlüğüne onun şikayetiyle karakola düştüğü gün Hazal'ın verdiği sözü hatırlamıştı. Yalnızca bu dava bitene kadar birbirlerini görecektiler. Bu yüzden fuları ona geri vermekten vazgeçti. Yavaş gibi geçtiği zaman öyle hızlı geçiyordu ki abisine taşınmaya karar verdiği günü hatırladı. Acısı hala bitmemişken yanında Hazal'a ait olan bu fular vardı. Onun kokusuna farkında olmadan alışmıştı. Ceketini tekrar üzerine geçirirken yine o leylak kokusunu fark etti.
Demir ise uzaktan onları izlemişti. Onların ikisini bir arada yeniden gördüğünden canı sıkılmış bir halde duruyordu. Kardeşi için çok fazla endişelendiği için böyle giderse bir şeyler yapmanın zamanı gelebileceğini düşündü. Onu Hazaldan uzak tutmalıydı. Daha yeni kendini toparlamış iken bir kadın için yine acı çekmesine dayanamazdı. Adımlarını hızlandırıp kafenin içine geri döndü. Telefonunu çıkarıp Erkan'ı arayarak nerede kaldığını sordu. Az sonra orada olacağını söyledi Erkan.
Hazal masada işlerin arasında kendini kaybetmek üzere iken bugün olanları hatırladı. Hem can sıkıcı hem de güzel bir an yaşamıştı. Telefonuna bakıp Buğra'nın aradığı zaman aklına geldi. Yüz yüze görüşürse belki bir şeylerin daha iyi netleşebileceğini düşündü. Fazla zaman kaybetmeden hapishane için görüşme ayarladı. Yarın sabah oraya gidecekti.
***
Erkan kafeye gelince abisinin kızgın yüz ifadesi ile karşılaştı. Demir onun geldiğini fark edince yüz ifadesini değiştirip gülümsedi. Erkan kaşlarını indirerek ne olduğunu anlamaya çalıştı ve o sırada masaya geçip oturdu.
"Abi neyin var?" diye sordu Erkan.
"Yok bir şey. Bir hastamla ilgili bir problem sadece. Ee, ne içersin?" diye sordu Demir.
"Bir kahve içeriz." dedi Erkan. Garson gelip siparişi aldı ve az sonra kahveler masaya geldi. Demir ise hala düşünceli bir halde duruyordu. Erkan bu durumu fark etmişti. Bir şeyler olduğundan emindi.
"Hasta ile ilgili olsa da anlat abi. Canını çok sıktığı belli. Sen bir şeyi kafaya taktığında düşünmeden edemiyorsun." diyerek ısrar etti Erkan.
"Ben senin hiçbir zaman üzülmeni istemiyorum. Bu yüzden boşver." dedi Demir. Konuyu kapatmak istediği çok belliydi. Erkan daha fazla ısrar etmedi ve az önce Hazal ile karşılaştığından da bahsetmedi.
"Hazal sana göre ne ifade ediyor?" diye sordu Demir.
"Bu da nereden çıktı? Yoksa sen bizi mi gördün? Abi düşündüğün gibi aramızda bir şey yok." diyerek açıklama yaptı Erkan.
"Kardeşim sana bir soru sordum. Bana cevap ver." dedi Demir sert bir ifadeyle.
BÖLÜM SONU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONSUZ AŞK #Wattys2019
Mystery / ThrillerBütün rakamlar ondan sonra unutuldu. Geriye bir tek AŞK kaldı... Erkan'ın elinden kayıp gidenlerin ardından bir tek içinde hissettiği aşk kalmıştı ve sevdiğini ölüme sürükleyen suçluyu bulmak için yaşamaya devam ediyordu. Hazal kendi halinde yaşay...