9.bölüm

534 51 16
                                    

"Nereye gidiyorsun?" diye sordu Erkan.

"Yardım çağırmaya gidiyorum. Sen iyi görünmüyorsun."

"Seninle o kadar kötü konuşmama rağmen bana iyi davranıyorsun."

"Şimdi bunların sırası değil." diyerek elini onun elinden çekti Hazal. Ayağa kalktığı sıra Ozan ile çarpıştı. Onun gözlerindeki donuk ifadeyi görebiliyordu. Kızdığı zaman ki ifadesi olduğunu biliyordu Hazal. Bu yüzden sakin bir şekilde durumu izah etti. O sırada kendine gelen Erkan ayağa kalktı. İkisine de şaşkın bir şekilde bakmaya başladı. Ne olduğunu hatırlamak için saçlarının arasını kaşıdı. Sonra elini ensesine getirince parça parça bir şeyler hatırladı. Hazal'ın yüzüne dokunmak üzere olduğunu anımsadı ama sonrasını bir türlü hatırlayamadı. Gözlerini Hazal'a çevirdi ve birbirlerine uzun bir süre bakmaya başladılar. Erkan az önce bunu neden yaptığını anlamaya çalıştı ama kendini savunacak bir kelime bile bulamadı. Sonrasında neler olduğunu bilmediği için ona sormaya cesaret edemedi. Alkolün verdiği sersemlikten dolayı Derya'yı Hazal olarak gördüğünü düşünüyordu. Çünkü bu durumun başka bir açıklaması olamazdı. Hiçbir şey söylemeden yanlarından ayrıldı. Hazal ise onun arkasından gidişini izleyip yüzüne dokundu.

&&&

Tamirhanede yeni gelen arabayı tamir etmek için kollarını sıvadı Hazal. İşini bitirdikten sonra telefonuna baktı ama günlerdir aramasını beklediği kişi aramıyordu. Artık pes etme noktasına geldiği sıra telefonu çaldı. Hiç bilmediği bir numaraydı.

"Efendim." diyerek aramaya cevap verdi Hazal. Karşı tarafın ise bir türlü sesini alamıyordu. Birkaç adım atıp dışarı çıktığında bir erkek sesi duymuştu.

"Merhaba. Birkaç gün öncesinde sizinle çarpışmıştık."

"Evet hatırladım." dedi Hazal. Çok beklediği telefon geldiği için mutluydu.

"Eğer müsaitseniz sizinle bir kahve içip konuşmak isterim. Avukat olduğunuz için bana yardımcı olacağınızı düşünüyorum."

"Tabiki de size yardımcı olurum."  dedi Hazal. O sırada kulağındaki telefonu arkadan gelen biri eline aldı. Hazal kafasını kaldırıp baktığında Ozan'in olduğunu gördü.

"Şuan Hazal hanım daha önemli bir işi var." diyerek telefonu kapadı Ozan.
"Ne yaptığını sanıyorsun?" diyerek çemkirdi Hazal.

"Bu işe karışma. Kendini temize çıkarmak için yine başını belaya sokacaksın. Bu yüzden avukatlıktan ceza aldın. Eğer bir daha ceza alırsan avukatlık yapabilecek misin? Sen hayallerin için bizden bile vazgeçtin. Hiç tanımadığın bir adam yüzünden hayatını batırmak mı istiyorsun?"

"Ozan anlamıyor musun? Ben kendimi temize çekmezsem bana kötü bir geçmiş olarak kalacak. Ne olursa olsun vazgeçmeyeceğim. Çünkü bunu kendim için yapıyorum. Bu hayatta eğer başkası için yaşarsan hiçbir zaman mutlu bir hayatın olmaz."

"Yani yine bencillik yapacağım diyorsun. Sadece kendini düşünüyorsun. Senin için onca fedakarlık yapan babanı ve anneni aratmayacak kadar bir sevgi ile seni büyüten anneanneni hiç düşünmüyorsun. Beni düşünmemeni umursamıyorum artık çünkü alıştım. Ama ailene bunu yapmaya hakkın yok."

Hazal dolan gözlerini belli etmeden başını çevirdi. Ağlamamak için kendini toparladı. Kendi felsefesi olan güçlü durmayı elinden geldiğince yapıyordu. Dik bir şekilde durarak başını yukarı kaldırıp Ozan'a dik dik baktı.

"Sen beni bu kadar mı yanlış tanıdın? Benim tek bir bakışımla ne demek istediğimi anlayan sen değil miydin?"

"Hala öyle. Şuan gözlerinde ne görüyorum biliyor musun? Kaybetmekten korkuyorum ama mücadele etmekten asla vazgeçemem. Çünkü bundan sonra geri dönüş yapamam."

Hazal bunları duyunca daha da duygulandı. Ozan'ın onu çok iyi anladığı halde neden karşı çıktığını anlam veremiyordu.

"Beni anlıyorsun ama benim karşımda duruyorsun."

"Karşında durmak zorundayım. Çünkü bu işin sonu pek hayırlı değil. Bir belaya daha sürüklenmenden korkuyorum. Asım usta senin bu kadar dik kafalı olmana neden ses çıkarmıyor sanıyorsun. Senin onu terk etmenden korkuyor ama benim kaybedecek bir şeyim yok. Yalnızca senin için korkuyorum."

"Bana güveniyor musun?"

"O nasıl söz? Güveniyorum tabi."

"Öyleyse korkma. Bu kez aynı hatalara düşmeyeceğim."

Ozan pes ederek gözleriyle bu durumu kabullendiğini belli etti. Hazal gülümseyerek ona teşekkür edip üstündeki önlüğü çıkardı ve hızla eve gitti. Duş aldıktan hemen sonra az önce onu arayan numarayı arayıp buluşmak üzere anlaştılar. Hazal dolabını açıp en sevdiği kırmızı elbiseyi giydi. Saçlarını taradıktan sonra bir at kuyruğu yapıp hafif bir göz makyaj ile tamamladı. Anneannesine ilaçlarını verip evden çıkıp motoruna binecekti ki üstündeki kıyafetlerin uygun olmadığını fark etti.

Az sonra deniz kenarında bir mekana geldi ve etrafa baktığında geceleri bar gündüzleri kafe tarzı bir yerdi. İçeri adımını atar atmaz yanına bir görevli gelip çantasını alarak masaya yönlendirdi. Bir tane bile müşteri yoktu yalnızca adının Gürkan olduğunu bildiği o adam vardı. Onun hakkında bilgi sahibi olmak ve bir şeylerden emin olmak için buraya gelmişti. Telefonundan gizlice ses kaydı almaya başladıktan sonra yanına gelip karşısına oturdu. Selamlaştıktan sonra içecek bir şeyler sipariş verdiler.

"Sanırım burası size ait." dedi Hazal.

"Maalesef benim mekanım değil. Sanırım pek müşterisi yok." diyerek omuzlarını yukarı kaldırdı Gürkan.

"Acaba Derya'yı tanıyor olabilir misiniz? Yüzünüz çok tanıdık geldi de."

"Derya mı?" dedi Gürkan. Dudaklarını büzerek şaşkın bakışlarını sergiledi. Hiçbir şey bilmeyen yüz ifadesini takındıktan sonra Hazal ona doğru yaklaştı.

"Numara yapmayın artık. İkimizde burada ne için buluştuğumuzu biliyorsun."

"Ne?" dedi Gürkan. Az önceki gibi şaşkın ifadeyi takınmaya devam etti. Hazal bu duruma daha fazla dayanamayarak hızla ayağa kalktı. Yanlarına gelen garson içecekleri masaya bıraktıktan sonra yine her zamanki çılgınlığını yapmayı planladı. Hazal önündeki limonatayı eline alıp karşısında duran adama doğru yaklaşarak Gürkan'ın ceketine limonatayı döktü.

"İsteyerek olmadı. Çok özür dilerim." dedi Hazal. Gürkan kızgın bir yüz ifadesi ile ceketini çıkardığı an kısa kollu tişört giydiği için kolları görünüyordu. Hazal gözlerini dikip gözüne takılan dövmeye baktı. Bu oydu. Artık emindi. Derya'nın telefonunu almaya çalışan gençti. Yerine geçtikten sonra aralarında hiç konuşma geçmedi. Hazal bu duruma katlanamadı. Telefondaki ses kaydını kapattıktan sonra Erkan'a mesaj attı. O sırada arkasında biri belirdi ve telefonunu aldılar.

"Ne oluyor ya? Telefonumu verin."

Hazal ayağa kalktığı sıra biri kolundan tutup arkasına aldı. Kim olduğunu anlaması saniyesini bile almadı. Gelen kişi Erkan'ın ta kendisiydi. Onun arkasında dururken nutku tutulmuştu. Hayatında ilk kez biri tarafından güvence altına alınmış gibiydi. Önceden böyle bir şey hissetmemişti. Çünkü kendisi hep başkalarını korurdu. Bir anda gözleri hayranlıkla parlamaya başladı. Bu durumdan etkilendiği her halinden belliydi. Yalnızca farkında değildi. Hazal kendini toparlayıp yere doğru baktığında hala Erkan kolunu tutuyordu. Kendini onun elinden kurtarmaya çalışırken içeriye birileri daha geldi.

BÖLÜM SONU

Yine bir bölüm ile karsinizdayim. Umarim begenirsiniz. Daha hicbir sey ortaya cikmasa da agirdan almak iyidir diye dusunuyorum. 😊😊 (lutfen bu yuzden bana darilmayin.)

Hemen her sey ortaya cikarsa guzel olmaz bu genel bir kuraldir!!!

ONSUZ AŞK #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin