Eight

7.8K 362 544
                                    

Patronumun yanında ki koltuğa yerleşmiş kemerimi takıyordum. O her zaman yaptığı gibi telefonuyla ilgileniyordu ve beni umursadığı pek söylenemezdi. Gerçekten bir gün elinden telefonu alıp 'Ne var bunda ne' diye çığlık atmaktan korkuyordum. Bir insan neden her boş anında telefonuna gömülür ki? Özellikle yanında birisi varken? 

Bence patronumun bu davranışı çok kabaydı, ve kesinlikle kaba bir davranış olduğundan kızıyordum. Benimle konuşmasına can attığım için değildi yani. 

Sonunda kemerimi taktım ve derin bir nefes alarak rahat koltukta yayıldım. Ekonomi sınıfında olmadığımızdan dolayı koltukların arasında ki boşluğa bakıp istemsizce güldüm. Ayaklarımı rahatça uzatabilir, koltuğumu istediğim kadar geriye yatırabilirdim. Şuan içinde bulunduğumuz uçağın sahibi yanımda ki yunan tanrısıydı ve bu düşünce gereksiz bir şekilde patronumla gurur duymama sebep olmuştu. 

Şirketimiz bir Turizm şirketiydi ve zamanla gerçekten büyüyen bir şirketti. Şirket bir çok ülkede otel, gerçekten iyi satışlara sahip bir uçak firması gibi farklı alanlarda faaliyet gösteriyordu. Tabii en büyük gelir otellerden ve uçuş firmasından geliyordu. Bay Styles babasının ona devrettiği bu zorlu işleri yaşına rağmen çok güzel bir şekilde idare ediyordu. Yani onun yaşında ve onun kadar yakışıklı biri kesinlikle bu kadar şeyle ilgilenmezdi. Muhtemelen her gece barlarda farklı kızlarla sabahlayıp, günün birinde uyuşturucu satmaktan veya tüketmekten içeri giren bir keş olup çıkardı.  Ancak benim pamuk şeker kadar tatlı patronum asla böyle biri değildi, yani en azından ben böyle hayal ediyordum. Adam sanırım elinin değdiği her şeyi güzelleştiriyordu. 

''Sıkıldım beni eğlendir Alice.''

''Oradan bakınca palyaço gibi mi duruyorum Bay Styles?''

Başını yana yatırdı ve bakışlarını bir süre üzerimde gezdirdi. Onun bu ani süzmeleri beni gerçekten çok geriyordu. Öpmek için can attığım dudaklarını büzerek alaycı bir tonda konuştu. 

''Rujunun taşmasını hesaba katarsak evet Townes, palyaço gibisin şuan.''

Dudaklarım ve gözlerim eş zamanlı olarak şaşkınca açıldılar. Aceleyle ceketimin cebinde ki telefonu çıkardım ve kamerayı açarak dudaklarıma baktım. Gerçekten rujum taşmıştı! 

Bay Styles bana gülerken mahcup bir tavırla rujumun taşan kısımlarını sildim. Sonra aklıma gelen şeyle telefonumu indirirken dudaklarıma sinsi bir gülümseme yerleşmişti. Harry Mükemmel Styles benim dudaklarıma mı bakıyordu? Dudaklarımı birbirine bastırıp ona baktım ve kısaca onu süzerek gülümsemeye devam ettim. Ancak o bana düz bir ifadeyle bakarken başını 'ne var' dercesine iki yana salladı. Omuz silktim ve konuştum.

''İsterseniz sizinle biraz sohbet edebiliriz?''

''Ne hakkında sohbet mesela Townes?''

Merakla sorduğunda, onun merakı karşısında sevinmiştim. Sonunda bu adam benim söylediğim bir şey için meraklanmıştı! Yüce Tanrım sanırım kutsanıyorum. 

''Mesela benden memnun musunuz Bay Styles?''

''Eh idare eder.''

''İdare eder?''

Tek kaşımı kaldırıp konuştuğumda omuz silkerek cevap verdi. 

''Eksiklerin olduğunu düşünüyorum.''

''Ne gibi eksikler.''

''Çok dalıyorsun, düşünüyorsun. Bazen çok konuşuyor bazen çok sessiz kalıyorsun. Eh işinde pek hızlı sayılmazsın.''

Seni düşünüyorum bebeğim diyememenin verdiği hüzün yerini hızla şaşkınlığa bıraktı. Tanrı aşkına ben hızlı değil miydim? O gün beni mükemmel uykumdan kaldırıp şirkete gel dediğinde tam tamına bir saatte hazırlanıp şirkete gitmiştim, bu haksızlıktı!

Skin | hsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin