Twenty Five

5.9K 454 591
                                    

Pekala kısaca içinde bulunduğum durumu anlatacak olursam, kırgındım. Bütün o bakışmalar, gülümsemeler, bazen kırıcı bazen güldüren ve kimi zaman kalp atışlarımı hızlandıran sözler geldi ilk olarak aklıma. Daha sonrasında elinin değdiği yerler tekrar ısındı, dudaklarının dokunduğu tenim onun dudaklarını tekrar hissetti. Bütün bunlar gerçekleşirken karşımda bana düz bir ifadeyle bakmış daha sonra kız arkadaşıyla 'samimi' bir şekilde selamlaşarak odasına geçmişti. Ben sadece arkalarından bakakalmış ve patronum beni çağırana kadar hareketsiz bir biçimce masamı izlemiştim.

Parçalara ayrılmış bir kalp ve kulaklarımda ki uğultular, şimdi nefes almamı bile zorluyordu. Titreyen ellerim ve sıklaşan nefesimle önümde içeri götürmem için bana adeta göz kırpan kupalara baktım. İçine defalarca kez zehir katmayı düşündüğüm ancak elbette bunu yapamadığım bu kahveler, boğazlarından geçerken bir zehre dönüşseydi güzel olabilirdi.

Eh teknik olarak bu ufak mutfakta zehir bulmam imkansız olduğundan, afiyetle bu kahveyi içeceklerdi. Öte yandan mesai saatinden çıkış saatine kadar sandalyesine kendini adeta tutkalla yapıştırmış sekretere küfür ediyordum. Normalde patronumun yanına bir misafiri geldiğinde sekreter çay kahve ikramını yapmakta sorumluydu. Ancak asla yerinden kalkmayan kadın, bu gün yerinde değildi. Eh bu durum karşısına onlara kahve ikramında bulunacak bir kişi kalıyordu geriye.

Ben.

Aslına bakacak olursanız fazlasıyla üzülmüş olsam bile sanırım patronum için tek bir damla gözyaşı dökmeyecektim. Çünkü bana olan tavırları ve hareketleri sevgilisi olan birinin yaptığı şeylerdi. Sevgilisi olan birinin asistanına böyle davranması onun ne kadar karaktersiz biri olduğunu bana kanıtlamıştı. Gerçekten şu an kendimi aşırı suçlu ancak bir o kadar sinirli hissediyordum. Aslında suçlu hissetmesi gereken en son kişi belki de bendim ancak patronum bu durum umurunda değilmiş gibi gözüküyordu. Kendimi suçlu hissetmemde ki en büyük sebep patronumun hayatında biri olmasıydı. Eğer patronumun hayatında birinin olduğunu bilseydim ondan gerçekten uzak dururdum.

'Bunu öğrenmek için ona sevgilisi olup olmadığını sorabilirdin' diye düşündüğüm sırada iç sesim yine beni haklı çıkarmıştı. Çünkü bu soruyu patronuma bu soruyu sorduğum an 'sen sadece asistanımsın özel hayatım seni ilgilendirmez' diyecekti.

Kahvelerle bakışmayı kestim ve tepsiyi alıp rotamı patronumun odası olarak belirledim. Ne kadar çabuk bu kahveyi onlara verirsem benim için bir o kadar iyiydi. Bu yüzden birkaç büyük adım sonrasında kendimi kapının önünde derin nefes alırken buldum. Daha fazla burada durmanın bir faydası yoktu ve eninde sonunda bu kahveleri patronumla sevgilisine vermek zorunda kalacaktım. Bu yüzden kendime gelmeyi amaçlar bir tavırla başımı iki yana sallamış ve sonra bir elimle tepsiyi sıkıca tutup diğer elimle kapıyı tıklatmıştım. Birkaç saniye sonra içeriden gelen komutavaşça açıp tepsiyi iki elimle kavradım ve kendimi içeri attım.

''Bundan sonra daha sık buraya geleceğim, sanırım arayı açtım.''

Bana kısa bir bakış atarak onu dikkatle dinleyen patronuma konuşan Bayan Steora'ya göz devirmemek için kendimi sıktım. Şu elimde ki tepsiyi suratına çarpmamak için çaba gösterdiğim kadar hiçbir şey için çaba göstermediğime yemin edebilirdim. İçimde ki bastırmaya çalıştığım kıskançlık bütün bedenimi bir ateş gibi sarıp kavurmaya başlamıştı. Elimde ki tepsiyle önce suratına vurup sonra o tepsiyle kafasını yarmak istiyordum. Hatta bütün bunlardan sonra onu güzel ellerimle boğup kahkahalar atmak istiyordum.

Gergin ve sahte bir gülümseme eşliğinde tepside ki kahve fincanını aldım ve Bayan Steora'ya uzattım. Benim aksime oldukça rahat ve içten bir tebessümle teşekkür ederek uzattığım fincanı aldı. Hiçbir şey demeden vücudumu dikleştirdim ve bu seferde patronuma doğru yaklaştım. Tepside ki fincanını alıp ona uzatırken bana kaçak bir bakış atıp teşekkür etmemişti.

Skin | hsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin