Dün patronumla olan asansör dramasından sonra ne o odasından çıkmıştı ne de ben. Ben akşam yemeğimi odama getirtmiş yemek yedikten sonra biraz televizyon izleyip sosyal medyada takılmış ve sonra uyumuştum. Patronum muhtemelen deve kuşu gibi telefonuna gömülmüş ve başka hiçbir şey yapmamıştır diye düşünüyorum. Şimdiyse dün dediği gibi onu uyandırmak için odasına gidiyordum.
Elimde ki karta bakıp sinsice sırıtırken patronum acaba çıplak mı yatıyor yoksa eşofman falan giyiyor mu onu düşünüyordum. Eğer onu çıplak yakalarsam başım dönmüş numarası yaparak kucağına kendimi atma planlarım vardı. Kendi düşünceme güldüm ve odasına doğru adımlarımı hızlandırdım. Odasının önüne geldiğimde istemsizce etrafa baktım ve elimde ki kartı okutmam gereken ekrana benzeyen şeye tuttum ve kapının açılma sesini duydum. Derin bir nefes alarak kapıyı ittirdim ve içeri girdikten sonra kapıyı kapattım. Odanın içine hakim olan kokusu, başımın dönmesine yol açmıştı resmen.
Yavaş ve sessiz bir şekilde büyük odasında ilerlemeye başladım. Bakışlarım kapalı olan perdelere kaydığında, odasının düzenli olması şaşırmama yol açmıştı. Ben tam anlamıyla odayı dağıtmıştım ve sanırım patronum odama girerse karşılaştığı manzara şok olmasına neden olabilirdi. Gösterişli ve lüks oda kapalı olan perdelerden dolayı karanlık, düzenli nefes sesleri ise sessiz odada duyuluyordu. Ayakkabılarımın topukları ses çıkarmasın diye yavaşça yatağına adımladım. Tam yatağının yanına geldiğimde, sıkıca sarıldığı yastığın yerinde olmak istemiştim.
Alt dudağımı ısırıp onu izlemeye başladım. Geniş kolları yastığı sıkıca kavradığından , kol kasları oldukça sert gözüküyordu. Oldukça fazla dövmesi olduğu net bir şekilde belliydi. Karnında duran beyaz yorganın açıkta bıraktığı gövdesi tamamen dövmelerle kaplıydı. Karnında ki kelebek olduğunu düşündüğüm dövme, içimde ki vahşi duyguları uyandırıyordu. Titrek bir nefes alırken, o dövmelerle ilgili arsız şeyler düşünüyordum. Mürekkepli tenini tamamen görmek ve parmak uçlarımı pürüzsüz teninde gezdirmek istiyordum.
Gözümün önüne daha fazla beni terletebilecek düşüncelerin gelmemesi adına yatakla aramda olan bir adımı kapattım ve sıcak elimi omzuna değdirdim. Hiçbir tepki vermeden uyumaya devam ederken onu hafifçe dürttüm ve konuştum.
''Bay Styles, uyanmanız gerekiyor.''
Dudaklarını yalayıp gözlerini açmadan başını diğer tarafa çevirdi. Oflayıp onu sarstım ve tekrar konuştum.
''Efendim gerçekten kalkmanız gerekiyor...''
Bileğimi sertçe tutup omzundan uzaklaştırdı ve bana dönüp gözlerini açtı.
''Townes kes şunu uyumak istiyorum.''
''Ama Bay Styles yetişmemiz gereken bir kokteyl var.''
''Umurumda değil uyuyacağım sus artık.''
Uykulu gözlerle beni süzerken, tam şuan beni bu yatakta becermesi için ona yalvarabilirdim. Gerçekten uykudan kalktığı için zaten boğuk olan sesi biraz daha kalınlaşmış ve boğuk çıkmıştı. Onun bu ses tonu ve uykulu hali bacaklarımı birbirine bastırmama sebep oluyordu. Ancak soğuk kanlı olmaya çalışarak tuttuğu elimi kendime çektim ve bileğimi ovdum. Kaşlarını çatmış bana bakarken alt dudağımı yaladım ve konuştum.
''Efendim üzgünüm az önce beni aradıklarında katılacağınızı onayladım, bu yüzden kalkmalısınız.''
Kapalı olan perdeleri açmak üzere bir adım atmıştım ki az önce yaptığını yapıp bileğimden kavradı. Beni hızlıca çektiğinde sırtım yumuşak yatakla birleşmiş ve saçlarım yüzüme doğru savrularak önüme düşmüştü. Yaptığı şeyin verdiği şaşkınlık bedenimin kaskatı kesilmesine sebep olurken o bunu umursamadı ve biraz doğruldu. Boşta olan eliyle yüzüme gelen saçları çekti ve bana bakmaya başladı. Yaptığı şey karşısında gözlerim kocaman açılmış, dudaklarım ise birbirine sıkıca bastırılmış durumda öylece duruyordum. Beni kısa bir şekilde süzdükten sonra boğuk sesiyle konuştu.