Dalgın bir vaziyette Bay Styles'ın programını gözden geçirirken, kendimi kağıtlar arasında kaybetmiş gibiydim. Bir yandan programıyla cebelleşirken bir yandan dün yaşadığımız şeyi düşünüyordum. Elbette Bay Styles onu o şekilde havuzda bırakıp çıkmama sessiz kalabilecek biri değildi. Ben kıyafetlerimi giymeye giderken peşimden gelmişti ve biz gerçekten patronumla tartışmıştık. Bana bundan sonra onunla iş dışında göz göze gelmememi bile emretmiş ve sonra çok kaba bir üslupla kıyafetlerini giyip evine git demişti. O zaten söylemese evinde kalacakmış gibi bir üslupla bunu söylemesi beni bir hayli sinirlendirmiş ve şu zamana kadar onun hakkında olan iyi düşüncelerimi, yok etmişti.
"Hey Alice?''
Gözümün önünde sallanan elle sıçrayıp başımı kaldırdım ve elin sahibine baktım. Ashley elinde ki dosya yığınını masama bırakmış şüpheci tavırlarla bakışlarını üzerimde gezdiriyordu. Ona bu halimi belli etmek istemezcesine sahte bir gülümseme yolladığımda, bana aynı şekilde karşılık verdi.
''Ashley üzgünüm seni görmemiştim, bir sorun mu var?''
''Hayır tatlım Bay Styles seni odasına çağırıyor."
İlk olarak dünyada en nefret ettiğim şeylerden biri, bana tatlım diye hitap edilmesiydi. İkincisi ise patronumun odasına girme şansı bulduğunda gömleğinin düğmelerini açan Ashley olsa gerekti. Gerçekten patronumun odasına girdiği nadir zamanlar, o gömleğin düğmeleri açılıyordu. Şimdi yine siyah gömleğinin kapattığı kırmızı sütyeni görüyordum. Ashley iyi biriydi onu severdim ama, patronumu paylaşmama problemim vardı. Maalesef ona kızmaya hakkım olmadığı için sessiz kalmalı ve beni süzen Ashley'e cevap vermeliydim. Bu yüzden dudaklarımı birbirine bastırdım ve başımı salladım.
''Öğle yemeğinde bana eşlik eder misin?''
Vereceğim cevabı beklemeden sorduğunda afalladım.
''Ah şey çok isterdim ama bir arkadaşıma sözüm var Ashley belki yarın?''
''Pekala sen nasıl istersen, kolay gelsin.''
Gülümseyip giderken sandalyemi geriye doğru iterek kalktım. Masanın üzerinde ki reklam giderlerini hazırladığım dosyayı alıp beyaz takımımı düzeltirken, adımlarım çoktan odasına yönelmişti. Düşünceli tavırlarım sabahtan beri bazı kişilerin dikkatini çekmişti ve bu kesinlikle iyi değildi. İnsanların meraklı bakışlarından hayatım boyunca nefret etmiştim ve nefret ettiğim her şey nedense dibimde bitiyordu.
Gri kapının önünde durup derin bir nefes alırken aynı zamanda aklıma dolan görüntüler sinirlenmeme sebep oluyordu. Olabildiğince sakin kalmaya çalışarak kapıyı tıklattım ve sonrasında kapıyı açıp içeri girdim. Bay Horan, Jenne ve Bay Styles bakış açıma girdiklerinde Jenne ve Bay Horan'a gülümsedim. Sonrasında ifadesiz bir şekilde masasının önüne doğru adımlayıp bana bakma tenezzülüne girmeyen patronumun önünde dikildim. Bakışları nihayet beni bulduğunda ifadesizliği sarsılmama sebep olmuştu, ancak belli etmemiştim. Hislerimi ve duygularımı saklamakta her zaman başarılı olmuştum.
''Efendim bunlar reklam bütçeleri istediğiniz gibi temize çekip hazırladım.''
Önüne doğru dosyayı bırakırken başını salladı ve konuştu.
''Öğleden sonra bir programım var mı?''
''Saat 3'te toplantınız var efendim birde görüşmeleriniz vardı ancak, istediğiniz gibi diğer günlere aksattırdım görüşmeleri.''
Kibirli bakışları baştan sonra beni süzerken bakışları kadar kibirli bir tonla konuştu.
''Güzel çıkabilirsin.''