''Olivia hadi kalk.''
Yanağımda hissettiğim dudaklar ve kulağımın yakınından gelen boğuk ses, uyanmama yol açtı. Gözlerimi hafifçe aralayıp üzerime uzanır bir vaziyette beni izleyen patronuma baktım. Dudaklarıma baş ağrısının ve uykusuzluğun verdiği tembel gülümseme yayılıyor, güne onun yüzünü görerek gözlerimin açmanın verdiği his kalbimi hızlandırıyordu. Güneş ışığı yeşil gözlerine yansımış onları olduğundan daha açık bir renkte gösteriyordu. Kızarmış dudaklarıyla hemen yakınımda onları öpmemi ister gibi duruyordu.
''Günaydın.''
Kısık bir tonda mırıldanıp kollarımı çıplak ve geniş omuzlarına sardım. Yüzünde ki gerçek ve içten tebessüm gök kuşağı kusma isteğimi arttırıyordu. Çok güzeldi, gerçekten!
''Günaydın bebeğim artık kalkmalısın.''
Başını çevirip koluma bir öpücük bıraktı. Dudaklarımı büzerek kollarımı etrafından çektim. Bu sayede eğilip komidinin üzerinde gece çıkarmak zorunda kaldığı yüzüklerini aldı. Avucunda ki yüzükleri parmaklarına tek tek geçirdiği sırada bakışlarımız kesişti. Dudaklarına yayılan arsız tebessüm ve bakışlarının altında yatan ima, aklımda ki sabah seksi fikrini biraz dürtüklemişti. Ancak gece gerçekten çok yorulduğum için sadece onu izlemekle yetinmeliydim.
''Sanırım seninleyken yüzük takmamam lazım.''
Son yüzük parmağında ki yerini bulduğunda bana bakmadan konuştu. Kıkırdadım ve çıplak bedenimle dağınık yatağında gerinmeden önce konuştum.
''O zaman kıyafet giymeyip evden çıkmaman da gerekecek.''
''Vay, o derece.''
Ağzını yayarak konuştuğunda dudaklarımı ısırıp çıplaklığımı umursamadan oturur pozisyona geçtim. Kesinlikle çıplaklığımdan utanacağım son kişi bile değildi. Vücudumda görmediği bir nokta kalmamıştı ve gece o kadar uzun ve ateşli bir seks yapmıştık ki utanmam çok saçma olurdu. Ellerim yavaşça omuzlarına çıkarken üzerimde ki yorganı kenara kaydırdım. Odanın sıcak olması üzerimde ki yorganı itince ani gelen soğukluk hissine engel olamamıştı. Ancak ben buna takılmadan ellerimle omzunu sıkmış, kollarımı boynuna sarmıştım. Dizlerim üzerinde emekleyip kucağına oturmadan önce, çıplak tenlerimiz buluşmuştu. Bacaklarımı belinin iki yanından uzatıp kucağına tam olarak oturduğumda, çıplak kalçalarımı kavrayan elleri gülümsememe yol açtı.
''Birileri sanırım fazla doyumsuz?''
Alaycı bir tavırla ve gülümsemeyle konuştum. Dili yardımıyla dudaklarını ıslatıp bir süre yüzümü inceledi. Dudaklarımda ki belli belirsiz tebessümle bende onu izlemiştim. Parmaklarım benden habersiz saçlarını bulup okşadığında, yüzünde ki kendini belli eden rahatlamayı görmüştüm.
''Şimdilik sana değil kahvaltıya açım ama...''
Beni nazikçe kucağından yatağa bıraktı. Ardından yataktan kaklkmadan önce devam etti.
''Ama kahvaltıdan sonra bu konuyu masaya yatırabiliriz ya da o masaya seni yatırabilirim.''
''Olur.''
Ellerimi çırparak büyük bir hevesle konuşmam büyük bir kahkaha atmasına yol açtı. Onun meleksi kahkahasını dinlerken bende istemsizce kıkırdamıştım. Birinin sahip olduğu her şey bu kadar güzel olmamalıydı. Dış görünüşü kalbi düşünceleri kahkahası hatta attığı adımlar bile güzeldi, o çok güzeldi.
****
Harry çayından büyük bir yudum alırken parmaklarıma bulaşan çikolatayı emdim. Hem onu izliyor hemde yamyam gibi önümde ki masayı süpürme planlarına giriyordum. Hemen önümde onları yemem için bana adeta göz kırpan böreklere baktım. İstemsizce dudağımı yalayıp büyük bir açlıkla böreklere uzandım. Bakışlarımız bir an Harry'yle kesiştiğinde benim iştahlı görüntüm onu güldürdü.