Bay Styles karşımda şaşkın bir ifadeyle beni süzüyor, muhtemelen aklından beni öldürme planları tasarlıyordu. Ben ise karşısında ki dik duruşumu bozmadan donuk bakışlarımla onun güzel yüzünü inceliyordum. Birkaç saat önce burada ona arsız öpücükler bahşederken şimdi böyle olması hiç adil değildi.
''İstifa edeceksin yanlış anlamadım değil mi?''
''Aynen öyle Bay Styles bu şartlar altında sizinle daha fazla çalışamam.''
Kararlı bakışlarıma eşlik eden duruşum onun gülmesine yol açtı. Kaşlarımı çatıp karşımda yavaşça kahkahaya dönük gülen adamı izlemeye koyuldum. Gülüşü güçlendikçe yanağında ki çukur bana göz kırpıyor, adem elması hareket ediyordu. Bir vampir gibi adem elmasına yapışıp orayı sömürmek istedim, sadece bir an için.
Bay Styles aniden gülmeyi kesip öfkeyle bana baktığında kendimi Pennywise'a yakalanmış Eddie gibi hissettim*. Dışarıdan bakıldığı zaman pamuk şekere benzeyen Bay Styles, şu an bir seri katil edasıyla yüzüme bakıyordu. Bu kadar sinirlenmesi gereken kişi bendim ancak patronum kesinlikle benden önce davranmaya bayılıyordu. Patronum her böyle davrandığı zaman omuzuna elimi yerleştirip sakince 'Ped ister misin?' diyesim geliyordu.
''Pekala git yaz dilekçeni, onaylayan birini bulursan istifa edersin.''
''Onaylamak zorundasınız Bay Styles.''
''Zorundayım? Ben ortada bir zorundalık görmüyorum Townes. Daha fazla benim canımı sıkma işinin başına dön.''
''Bay Styles...''
''Ne Bay Styles, ne?''
Öfkeyle bağırdığında elimin tersiyle ona sağlam bir tokat geçirmek istemiştim. Sakin olmayı bir kenara bırakarak çemkirdim.
''Eğer istifamı kabul etmezseniz hem sizi şikayet ederim hem de siz onayı verene kadar işe gelmem.''
Alayla güldü.
''Git yüz tane istifa dilekçesi yaz onaylamıyorum. Şikayet meselesine gelince gidip onu da yap ama unutma senin karşında normal biri yok, Harry Styles var.''
Karşımda ki adamın daha ne kadar iğrençleşebileceği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bakışlarında ki kibir ve yüzüne yerleşen o ifade karşısında kendimi küçük hissetmeme yol açmıştı. Patronum ilk defa bana böyle alçak bir tutumla yaklaşmış, ekonomik sınıfıyla beni kendinden üstün görmeyi hedeflemişti.
Harry Styles kesinlikle kiminle oynadığının farkında değildi. Bir ipte iki cambaz oynamazdı ve benim o ipten inme gibi bir düşüncem yoktu. Onun beni kendi isteğiyle kovması için elimden geleni yapacağımın sözünü kendime verirken hiçbir şey demeden öfkeyle odasından çıktım. Kırmayı amaçlar gibi kapıyı sertçe çarpmam bütün katta o sesin yankılanmasına, odasından koridora ulaşan öfkeli sesinin beni daha çok sinirlendirmesine yol açmıştı. Bunu umursamadım ve masama hızlı adımlarla ulaşıp sandalyemin hemen yanında duran çantamı alarak kaygan zemini kırarcasına sert adımlarla asansörlere doğru adımladım.
Sekreterler sanki olan biteni görmemiş edasıyla hızlıca işlerine dönerken çenemi biraz daha sıktım ve adımlarımı hızlandırdım. Arkamdan gelen hızlı adımların sesi kesinlikle patronuma aitti. Ancak bunu umursamadan daha büyük adımlar atarken adımı seslendi.
''Alice hemen buraya gel. ''
Sessiz kaldım ve kapısı yeni açılan asansöre hızla ilerledim.
''Alice sana buraya gel diyorum.''
Öfkeli sesiyle bir kez daha seslendiğinde içinde birkaç çalışanın olduğu kabine kendimi hızlıca attım. Yüzümü ona doğru döndüğüm sırada son gördüğüm kapanan kapıların ardında kalan, keskin yeşil irisler beni yok etmeyi hedefler gibi bana bakmıştı.