Arabanın içinde sıkıntıyla oflarken bir yandan kısık seste çalan klasik müzik yüzünden gözlerim dolmuştu. Elbette gıy gıy çalan kemanın sesi ağlamama yol açmamıştı, uykum gelmişti ve esnemekten gözlerim yaşarmıştı. Ama biri bana şu an sıkıldın mı diye sorsa ona sıkıntıdan ağlayabilirim derdim. Başımı yavaşça sağ tarafıma çevirdiğimde dünden beri alerjisi tutmuş patronumun kaşımaktan tahriş olan boğazını adeta kazıdığını gördüm. Bir yandan umursamazca telefonuyla uğraşıp bir yandan kızarmış boğazını kaşıması bile etkileyiciydi. Ama aynı zamanda sinir bozucuydu.
''Bir sorun mu var Townes?''
Bana bakmadan aniden konuştuğunda dudaklarımı büzerek başımı salladım. Elbette bir sorun vardı o telefonu bırakıp benimle ilgilenmesi lazımdı.
''Şu klasik müziği değiştirebilir miyiz?''
Başını çevirip tek kaşını kaldırarak bana baktığında, düşüncelerime tezat olarak masum bir tebessümle baktım ona. Bana göz devirerek şoföre hiçbir talimat vermedi. Uyuz bir tonda konuştu.
''Klasik dinle zihnin açılır.''
Geri zekalı.
Bu adam kısaca geri zekalı.
''Bay Styles yanlış anlamayın ama şu an saat sabahın sekizi ve takdir edersiniz ki uykum var. Şu çalan şarkı benim uykumun daha çok dürtülmesine yol açıyor. ''
''Ben sana işe uykulu gel diye mi para ödüyorum Townes?''
Hazır bir şekilde cevap verdiğinde irkilmiştim. Kesinlikle bu küstah çıkışı beklemiyordum ve bu yüzden biraz üzülmüştüm. Ancak hiçbir zaman üzüldüğümü anlamasına izin vermemeye çalıştığım patronuma, tıpkı onun gibi küstah bir yanıt verdim.
''İnsanlar genelde işe veya okula giderken uykulu olurlar Bay Styles.''
''Benim uykum yok ama?''
Cevap vermeme fırsat bırakmadan başını iki yana sallayarak sözüne devam etti.
''Ayrıca mahkemeye gidiyoruz ve sakinleşmem lazım Townes çünkü stresliyim.''
Dudaklarımı birbirine bastırıp ovuşturdum ve başımı olumlu anlamda salladım. Bu regl triplerini birazdan gerçekleşecek olan mahkememize bağlamak ve patronuma öfkelenmemek istiyordum. Bu yüzden daha fazla konuşma gereği duymadım. Bugün tamamen siyahlara bürünmüştü ve gerçekten oldukça gergin görünüyordu. Siyah bir gömlek siyah takım elbise ve siyah ayakkabılarla gerçekten insanın içini boğan bir görünümü vardı. Ben ise onun aksine tamamen beyaz bir takım giymiştim. Elbette içimde gömlek olmadığı için frikik vermemek adına takım elbisemin düğmelerini belli bir yere kadar iliklemiştim. Ancak patronum isterse o düğmeleri sadece ikimizin olduğu bir odada seve seve açabilirdim. Siyah beyaz görüntümüz oldukça ateşliydi ve şu mahkemeden sonra ateşin sönmesi gerekliydi, bence.
''Muhtemelen orada çekim yapan paparaziler olacaktır sakın konuşma ve ellerine malzeme verme Townes. Ayrıca mümkünse yanımdan ayrılmamaya çalış.''
''Siz nasıl isterseniz.''
Araba sonunda sağa doğru yanaştığında geldiğimizi anlamıştım. Bay Styles gergince yutkunup bana baktığı sırada şoför arabadan inmişti. Birkaç dakika kameralarını adeta arabanın camına yapıştıran paparazileri Bay Styles'ın korumaları uzaklaştırmakla uğraşmıştı. Hemen ardından şoför onun oturduğu tarafın kapısını açacakken patronuma doğru yanaştım. O indikten hemen sonra ben inmeli ve patronumu annesini takip eden civciv gibi takip etmeliydim.
''Tanrı yardımcımız olsun.''
Gergince konuştuktan sonra açılan kapıdan patronum bir adım attı ve hemen sonra arabadan indi. Kulağıma aniden birbirine karışan bir sürü insan sesi ve gereksiz sorular dolmaya başlamıştı bile. Daha fazla beklemeden hala açık duran kapıdan kendimi dışarı attığımda kameralar dikkatimi çekmişti. Yutkunup çantamı kavrarken patronum ceketini ilikledi ve başını omzunun üzerinden çevirip bana baktı. Hızlıca yanına adımladığım sırada korumaları eşliğinde büyük adliyeye adımlamaya başlamıştık.