Gereksiz konuşmalarını dinlemek istemediğim Fleur ve Jack karşımda gülüşürken onlara göz devirdim. Gerçekten benim meselemden apayrı bir meseleyi konuşup gülüşmelerine sinir oluyordum. Odak noktamı önümde ki çikolatalı pastaya çevirip tabağın yanında duran ufak çatalı kavradım ve pastaya sertçe batırdım.
''Alice sakin ol o sadece pasta patronunun gözleri değil lütfen oymaya çalışma.''
''Ha ha ve ha Jack ne kadar komiksin.''
Jack ve Fleur kesinlikle içinde bulunduğum kıskançlığı anlayacak insanlar değildi. Gerçekten kıskançlıktan kuduruyordum ve bana sakin ol diyorlardı. Gerçi onların beni anlamalarını beklemek çok salakça bir hareket olurdu zaten. Tanrı aşkına onlar için hava hoştu sonuçta tek yaptıkları gezip tozmak, gece seks yapmak ve sadece seks arkadaşıyız diye gezmekti. Gerçekten insanlar onlara sevgili olup olmadıklarını sorduğunda 'hayır sadece seks yapıyoruz' diyorlardı, iğrenç. İşin kötü yanı benim şuan halimden anlayacak arkadaşlarım ya müsait değildi, ya da kendileriyle konuşmuyordum. Örneğin Celine gibi. Gerçekten şuan konuşmam gereken kişi Celine'den başkası değildi fakat hanım efendimizle küs olduğumdan gururuma yenik düşüyordum.
Ateşli patronumla olan şu ikinci çiçek krizinden sonra tüm gün somurtmuş ve kendisine istediği gibi masaj salonundan randevu almıştım. Bana sende gel demesi umurumda olmamıştı çünkü oradan randevu alırken, olabildiğince sert bir masaj olsun Bay Styles öyle istiyor demiştim. Muhtemelen masajdan sonra bana kızma derecesiyle, bir sonra ki gün kızma derecesi aynı olmayacaktı. Şimdiyse o masaj salonunda bir hamur gibi yoğurulurken ben burada arkadaşlarımla dertleşiyordum (!).
''Bence yapman gereken şey o adamın aklını başından almak olmalı Alice, böyle sinirden kudurmak değil. ''
''Fleur o yalnızca basit biri değil anladın mı? Tanrı aşkına aramızda hiçbir şey yokken neden onun için çabalara gireyim?''
''Ondan hoşlanıyorsan onun için mücadele etmek zorundasın.''
''Keşke o kadar kolay olsaydı.''
Dedikten sonra çatalı sertçe tabağıma bırakmış ve önümde ki sigara paketime uzanmıştım. Sigarayı bu aralar sadece evimde içtiğim için fazlasıyla abartmıştım, hepsi patronum yüzündendi. Beyoncé'nin hold up şarkısı olduğumuz mekanda gürültülü bir şekilde çalmaya başladığında paketten bir sigara aldım ve dudaklarım arasına hapsettim. Çakmağımla sigarayı yakarken koca bir nefes çektim içime ve çakmağı masaya bırakıp sigarayı dudaklarımdan uzaklaştırdım.
''Sanırım birileri ortamlara geri döndü ha?''
Alberto İtalyan aksanıyla konuşarak yanımda ki sandalyeyi çekti ve kendini yanıma bıraktı. Ona kısaca göz atıp sigarayı içmeye devam ederken, onu cevapsız bırakmama homurdandı. Ancak ısrarla ona cevap vermemeyi tercih ederek kibirli bir tavırla saçlarımı savurmayı tercih ettim. Alberto bir zamanlar flörtleştiğim İtalyan arkadaşlarımdan biriydi. Bir süre flörtleşip birkaç kez dışarıda buluşmuş ve bir ilişkiye başlamanın anlamsız olduğunu düşününce, arkadaş kalmıştık. Alberto ısrarla bana doğru eğilip aksanına yakışır bir şekilde İtalyanca konuştu. (Y/N: Burada İtalyanca yazıp artistlik yapmaya gerek yok.)
''Sinirli miyiz güzelim?''
''Onu nereden çıkardın Alberto?''
Fleur ve Jack bize tuhaf bakışlar atarak kendi aralarında konuşmaya başladıklarında, Alberto tehlikeli bir yakınlıkla dibime girdi. İstemsizce dudaklarına baktığımda sarhoş olmuş gibi bir gülümseme eşliğinde elimde ki sigarayı alarak dudakları arasına hapsetti sigarayı. Ona göz devirip geriye doğru çekilirken Alberto hareketlerimi umursamadı bile. Gerçekten onunla beraber olmamamın en büyük sebebi Bay Styles'tan bile daha umursamaz olmasıydı.