Ayakkabılarımızın zeminde çıkardığı tok sesi dinlerken kalp atışlarım gittikçe artıyordu. Öte yandan evine girdiğimizden beri peşimizden saçma bir neşeyle gelen hizmetlisi gerilmeme yol açıyordu. Sakin kalmaya çalışarak patronumun adımlarına ayak uyduruyor ve sevgilisini gönderişi aklıma geldikçe keyiflenmeye çalışıyordum.
Ona artık gitmesi gerektiğini gecenin geri kalanında orada olması yalnızca boş vakit öldürmekten ibaret olacağını söylemişti. Bana karşı melek gibi davranan kadın sanki hissetmiş gibi benim gitmemi söylediğinde aldığı cevap, çıldırmama yol açmıştı.
''Şu an yanımda olması gereken kişi o, sen değilsin Kendra.''
İstemsizce dudaklarıma yayılan gülümseme eşliğinde zaferle kaldırdığım tek kaşım, kıçına girebilirdi.
Bay Styles muhtemelen odasının olduğu koridora geldiğimizde durdu ve arkasına döndü.
''Senin gelmene gerek yok, evine gidebilirsin.''
''Bir ihtiyacınız...''
''Hayır hiçbir ihtiyacımız yok dediğim gibi gidebilirsin.''
Hizmetli kadın bize şüpheli bir bakış atıp gideceği sırada patronumla göz göze gelince hemen durumu toparlamaya çalıştı.
''Bu arada misafir odasında misafirim için uygun kıyafetler vardır umarım?''
''Bayan Townes sizinle kalmayacak mı efendim?''
Patronum oyuncu bir şekilde kaşlarını çatıp başını iki yana salladı.
''Misafirlerimi odamda değil onlar için özel hazırlattığım odada ağırlıyorum.''
''Ben üzgünüm efendim evet kıyafetler mevcut.''
Hizmetli aceleyle konuşup bize iyi geceler diledikten sonra ortalıktan kayboldu. Biz patronumun odasına ilerlerken evin ana kapısı kapandı ve ev tamamen sessizliğe büründü. Alt dudağımı ısırdım ve kocaman evde yalnız kalmanın verdiği cesaret eşliğinde yanımda ilerleyen patronumu yanında ki kapıya itip kendimi ona bastırdım. Dudaklarında oluşan gülümseme daha fazla büyümeden dudaklarımızı birleştirdi. Ellerim vücudunda hızlıca dolaşıp saçlarını kavradığında inleyip belimde ki elini aşağı indirdi. Büyük ve yüzüklü parmakları kalçamda dolaştıkça kalbim ağzıma yaklaşıyor gibiydi. Dudaklarım arasında bulunan dudağını dişlerim arasına alıp ısırdım. Aynı anda kalçamı sıktığında inledim ve kendimi ona bastırdım. Dudaklarımızı ayırıp onun çene hattında dudaklarımı gezdirmeye başladım. Beni kalçalarımdan tutup tek hamlede kucağına aldı.
Bacaklarımı beline çaprazlamasına sardığımda dudaklarımda boynunda gezintiye çıkmıştı. Patronum kısık bir inleme eşliğinde ilerlemeye başlamıştı. Birkaç dakika süren yürümenin ardından sırtımı bir kapıya birkaç saniyeliğine yasladı ve kapıyı açıp hızlıca içeri adımladı. Saniyeler sonra sırtım duvarla sertçe çarpışınca acıyla inledim.
''Üzgünüm.''
''Sorun değil.''
Nefes nefese konuştuğumuzda bacaklarımı çözdüm ve ayaklarım yere değdi. Tam o sırada gömlek elbisemin kemerini çözmeye başladı. Bende ona ayak uydurmak ister gibi gömleğinin düğmelerini çözmeye başlamıştım bile. Hızlıca düğmeleri açıyor ve ara sıra öpüşmekten kızarmış dudaklarına öpücükler bırakıyordum. Düğmeleri tamamen açtığımda elleri durdu ve gömlekten kurtuldu. Gömlek odanın her hangi bir tarafına giderken kasıklarıma bir sızı girmiş ve dudaklarımı ısırmıştım. Dövmeli tenine kısaca baktım ve nefes nefese büyük bir açlıkla fısıldadım.
