''Saçmalık.''
Bay Styles önümden hızlıca ilerlerken beni azarlamaya devam ediyordu. Yanaklarımı şişirip ona göz devirdiğimde, omuzu üzerinden başını çevirip bana keskin bir bakış atarak yutkunmama yol açmıştı.
''Rusça bilmediğin için kadın aralarda ne dedi hiçbir fikrim yok, belki küfür etti? Ah tanrım seni kovmalıyım.''
Odasına girdiğimizde kapıyı geçmem için tutmadı. Hatta kapı suratıma çarpacağı sırada elimde ki klasörle buna engel olmuş, kendimi hızlıca odaya atmıştım. O hala bana toplantıda ki Rus kadının sinirlendiğinde söylediği Rusça şeyleri anlamadığım için kızıyordu. Sanırım yine başa dönüyorduk. Yaptığım her şeyde bir kusur bulan patronum gününün yarısını beni azarlamakla geçiriyordu, harika. Rusça bilmek gibi bir zorunluluğum yoktu ve patronum regl olmuştu, eminim.
''Sen o kadar...''
Hiç beklemediğim bir anda hiç beklemediğim bir şey gerçekleşti. Patronum ileriye doğru yalpalayıp yere yapıştığında dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken, onun bana bakışı ani bir kahkaha patlatmama yol açtı. Düşmenin etkisiyle odada yankılanan ses ve benim kahkaham onun suratını buruşturmasına yol açtığında, umursamadan gülmeye devam ettim. Yüzünde ki ifade ve beni azarlarken düşmesi inanılmaz iyi hissettirmişti. Bu yüzden gülmeye devam ederken elimde ki klasörü biraz ilerleyip masasının önünde ki sehpaya bıraktım ve geri döndüm.
''Olivia kes gülmeyi yoksa seni kovarım.''
''Evet, tabi.''
Onu umursamadan gülmeye devam ederek yanına yaklaştım ve elimi uzatıp kalkması için yardım etmek istedim. Yüzüklü parmaklarıyla elimi kavradığında kalkmak yerine beni kendine çekti. Şaşkınlıkla ufak bir çığlık atıp omuzlarına tutunduğum sırada yüzümde ki ifadeye baktı ve oda gülmeye başladı. Ona kısa bir süre sonra eşlik etmeye başladığımda belimde ki ellerini kalçama indirmesiyle buna bir son vermiştim. Dudaklarımızda ki ufak tebessüm ve bakışlarında ki arzu beni dürtüklüyordu. Yüzünü boynuma doğru yakınlaştırıp kalçamı sıktığında inledim ve oyuncu tavrımı işin içine katmaya karar verdim. Kendimi kalçamın altında ki sertliğe sürttüğüm de dudakları dudaklarım üzerinde durdu. Onları birleştirmek yerine çilekli sakız kokan nefesini dudaklarım üzerine üfleyip konuştu.
''Özledin beni değil mi?''
Omuz silktim ve omuzunda ki ellerimi hareket ettirip bir elimi ensesine yerleştirirken, diğer elimle saçlarını kavradım. Bu sırada kalçamı ona bastırıp sertçe sürttüğüm sırada küfür ederek inledi ve dudaklarını boynuma yaklaştırdı. Dudakları ıslak öpücüklerini boynuma kondururken kendimi ona sürtmeye devam ediyor, kalçama baskı yapmaya başlayan sertliğine yol açıyordum. Dudaklarını boynumda bir iz bırakmak için kullanacağı sırada kendimi geri çektim ve hızlıca kucağından kalktım. Gözüne far tutulmuş tavşan gibi bana bakarken kumaş pantolonumun kırışan yerlerini elimle düzeltmeye çalıştım.
''Efendim toplantıda not ettiğim evrakları arşivden getirmesi için birini görevlendireceğim. Ayrıca bugün iş çıkışı Bay Velour ve Bayan Steora ile beraber kıyafet provanız var, başka bir şey yoksa yerime dönüyorum.''
Şaşkın bakışları yerini öfkeye bıraktığında yerden destek alarak kalktı ve bana yaklaştı. Dik bakışlarımı meydan okurcasına gözlerine diktiğimde dibime girdi ve konuştu.
''Bir kez daha bana bunu yaparsan seni şu odaya sürükleyip saatlerce...''
''Bana bir kez benim isteğim dışında dokun bak sana neler yapıyorum izle Styles.''
Konuşmasını sert sesimle böldüğüm de bunu beklemediği için şaşkınlığı arttı. Şunu anlaması lazımdı ki beni asla tehdit edemezdi, ne o ne de bir başkası. Burada film çekmiyorduk ve bende onun karşısında ezilecek biri değildim. Bana benim isteğim dışında dokunamazdı, beni tehdit edemezdi. Bunu anlamıyorsa anlaması için seve seve yardımcı olabilirdim.