1.9

4.2K 333 316
                                    

"Beynim yandı."

Calum kocaman bir kahkaha attı. Kemikli parmakları dağınık kuzguni saçlarının arasından kayarken söylediğim üzerine ardı ardına atmakta olduğu kahkahaları sonlandırmaya çalışıyordu. Yorganımı iyice karnıma doğru çekebilmek için onun poposundan kaydırması gerekti. Çekiştirip dururken sonunda ne yapmak istediğimi anlamış gibi kalçasını kaldırdı. Ama beklemediğim bir şekilde vücudunu yorganın altına aldı.

"Devam edebilecek misin?" diye oldukça normal bir ses tonuyla sordu. Sanki arada sırada bu kadar yakın takılıyormuşuz gibi davranıyordu. Buluşup film izlemek bizim için çok olağan bir olaymış gibi. Yatağıma iyice kurulduğunda kaşlarımı havaya kaldırdım.

"Rahat mısın orada bari?"

"Hayır, kalçaların milyon dönümlük arazi kadar yer kaplıyor."

Elimin tersiyle elimden geldiği kadar sertçe göğsüne vurdum. Fakat bu sadece Calum'ın birkaç saniye önce zorla dinen kahkahalarını devam ettirmesini sağlamaktan başka hiçbir işe yaramadı.

"Böyle oturmana izin verdiğime dua et sen."

"Kim? Ben mi?" histerik bir kahkaha attı. "Karnın artık ağrımıyor sanırım. Çenen düşmeye başladı."

"Az önce iki paket Sour Patch yedim." karnımın üstünde muzip bir tavırla ritim tuttum. "İçeride bayram var şu anda."

Calum yüzünü buruşturdu. Ama dolgun dudaklarındaki gülümseme bir saniye olsun solmamıştı.

"O ekşi ve de pislik şeyi yediği için mutlu olan tek insan sensin biliyor musun?"

"Sanırım yalnızlığımla mutluyum."

Ve işte geldiğinden beri yaşamayı beklediğim an sonunda gelmişti. Aramıza o bilindik sessizlik sis bulutları gibi yavaş yavaş çökmeye başladığında bakışlarımı onda tutmaya çalışmak zorlaşıyordu. Başımı eğip kucağımda tuttuğum parmaklarımla oynamaya başladım. Belki de şu an, en imkansız kişiyle oturup vakit geçiriyordum. Hem de benim odamda, benim yatağımda, film izleyerek.

Eskiden bu kadar yakın olup olmadığımızı hatırlamıyordum. Hiç konuşmuşluğumuzun olmadığını söyleyemezdim fakat şu an sahip olduğumuz sohbetlerin hiçbirini yapmıyorduk. Birbirimizi iğnelemek sohbetten sayılıyorsa tabii.

"Onu mu düşünüyorsun?"

Korkarak gözlerimi, beklentiyle beni seyreden kahverengilerine kaldırdım. Kimden bahsettiğini elbette ki çok iyi biliyordum. Yan yana geldiğimizde konuştuğumuz konulardan birisi mutlaka ya Etna ya da Luke olurdu. Eh, Etna'yı da düşünmeyeceğimi bildiğine göre... Geriye yalnızca bir seçenek kalıyordu.

"Dürüst olmak gerekirse... Luke konusunda ne yapmam gerektiğini bilmiyorum."

Gürültüyle nefes alıp verdi. Soluklarının düzeninin bir anlığına bozuluyor gibi olduğunu gördüm ama kendisini hemen toparladı. Garip gözükmemeye çalışarak bana bir cevap vermesini bekledim.

Oysaki vereceği cevapları ne zamandan beri önemser olduğum kendi başına cevaplanmasını beklediğim ayrı bir soruydu.

Luke da en az Calum'ın hayatıma aniden dahil oluşu kadar hızlı bir şekilde kalbimde yer edinmişti. Sebebini bile bilmiyordum. Dört sene boyunca gördüğüm bir insandı ama geçen seneden beri bir şeyler hissetmeye başlamıştım, nedense. Etna ile kavga edip arkadaş gruplarından kendimi sıyırdığım zaman Luke'un dikkatini çekmeyi ancak başarabilmiştim. Ki istediğim sadece dikkatini çekmek değildi. Benim ondan hoşlandığım gibi onun da benden hoşlanmasını istiyordum. Calum'ın da sık sık beni iğnelerken kullandığı gibi, Luke Hemmings okulun yıldız çocuğuydu. Bütün kızlar onunla olmak isterdi.

He(art) || hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin