4.4

4.9K 282 171
                                    

Calum Hood ölüm gibi bir çocuktu.

Bunu, onu ilk gördüğüm zaman anlamam gerekirdi. Sizi vücudunun etrafında salınan kasırganın etrafına kaptırmasıyla yutması o kadar hızlı bir süre zarfında gerçekleşirdi ki ne olduğunu bile anlayamadan yalnızca... ölmeyi beklerdiniz. Bu eylemin vücut bulmuş haline dokunarak nefesler alabilmeyi çalışmanızın çelişkisiyle yaşamaya çalışmak gibi.

Ona ne zaman tutulduğumu tam olarak bilmiyordum. Fakat ona karşı hissettiğim tüm o duyguların, Luke'a hissettiklerimden çok daha fazlasını olduğunu ve beni çok daha yoğun bir duygu karmaşasının içine sürüklediğini hissedebiliyordum. Calum'la ilgili bir şeyler vardı ve bunlar, daha önce yaşadığım hiçbir şeye benzemiyordu. Sıcacık teninin tenimde dokunduğu her yerde yalnızca benim gözlerimin görebileceği izler bırakarak dolaşmasından duyduğum heyecana bakarak bunu çok daha öncesinden anlamış olmam gerekirdi. Üşüttüğümde ve evime geldiğinde, beni öpmeden hemen önce, elimi tuttuğu zaman bana bir şeyleri çok iyi bildiğimi iddia etmesinden anlamalıydım.

Birbirimiz arasında bastırılmış onca duygu ve çekim vardı. Yalnızca zamanlama ve... çevremizdeki insanlar yanlıştı. Olmaması gereken bir zamanda olmaması gereken insanlardı.

Derneğin yemeğine annemle gittiğim gün, çıkış saatine kadar beni bekleyip getirdiği piknik alanına gelmiştik yine. Bu kez ikimiz de arabada oturuyorduk. Dışarısı, dışarıda sessizce oturamayacağımız kadar soğuktu. Hem gecenin serinliği hem de sonbahardan kışa geçiyor oluşumuzun verdiği mevsimsel soğukluk bir araya karışmıştı.

"Cuma günü Mali'nin mahkemesi var."

Söylediği üzerine kaşlarım çatıldı. Bunu bilmiyordum... Mali bana böyle bir şeyin varlığından daha önce hiç söz etmemişti.

Ama neden bahsetsindi ki? Böyle şeyler herkesle konuşulamayacak kadar ciddi konulardı. Aramız ne kadar iyi olursa olsun işler çoğu zaman benim Dawn'ın bakıcısı olduğum gerçeğinde tıkanıp kalıyordu. Hep bu türden mesafeler olacaktı.

"Boşanma mı?" diye sordum. Ellerim kucağımdaydı, parmaklarımla oynuyordum.

Calum başını yavaşça salladı. Kemikli parmakları çenesinin etrafında çıkmaya başlamış olan küçük sakallarında dolaşıyor, çok cılız bir hışırtılı ses çıkarıyordu. Gözleri kasabanın ışıklarından en son bana çevrildiğinde sanki onunla ilk defa yalnız kalıyormuşum gibi büyük bir heyecan içinde yuvarlanıyordum. Nefesimi tutup gözlerinin içine baktım.

"Dawn'ın velayetiyle ilgili çok sorun var," dedi. "Mali'nin düzgün bir işi ve sağlam bir düzeni olmadığı için çocuğu vermek istemiyorlar."

Mali bulduğu tüm düzgün işlerde vakit fark etmeksizin çalışmak zorunda olan ve oğlunu büyütmeye çalışan çok güçlü bir kadındı. Annemden sonra kendi dünyamda, örnek alabileceğim tek bir kadını seçme şansım olsaydı bunun gözüm kapalı Mali olduğunu söylerdim. Sıkıntıları olduğunu biliyordum. Genel anlamda Hood ailesinde büyük sıkıntılar vardı. Calum bu sıkıntıların yarattığı çalkantılı sularda boğulmak üzere olan fakat buna çelişkili bir biçimde ailenin cankurtaranı seçilen o çocuktu. On sekiz yaşında olabilirdi, ailesine göre artık yetişkin sayılabilirdi ki bence öyle değildi. Ne olursa olsun Calum'ın da bir düzene ihtiyacı vardı.

Koltukta oturduğu yerde bana döndü. Bir eli dizinin üzerindeydi. Başını ne yapacağını bilemez bir şekilde iki yana salladı.

"Eğer konuşmak istersen bana anlatabilirsin." diye mırıldandım yavaşça. "Pek tavsiye veremem ama Michael hep iyi bir dinleyici olduğumu söyler."

"Olduğunu sandığın kişiden çok daha fazlasısın ve sana bunu nasıl kanıtlayabilirim bilmiyorum."

Bir insan, sarf ettiği tek bir cümleyle nasıl oluyordu da beni tamamen ele geçirmeyi başarabiliyordu? Karşı konulmaz güzelliğiyle birlikte söylediklerinin ağırlığı altında hiç zorlanmadan ezdiği kalbimden bunun yanıtını alabilmem mümkün değildi.

He(art) || hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin