4.3

4.3K 282 141
                                    

Koltuğumda iyice sinerek oturduğumda emniyet kemerimi, olası bir kazada kendime kalkan olabilecekmiş gibi kavradım. Bunu itiraf etmek benim için hiç de kolay değildi fakat sanırım arabasına bindiğimde kendimi rahat hissedebildiğim annem ve babamdan sonraki tek kişi Calum olacaktı.

"Annen arabasını çaldığını biliyor mu?" diye sordum endişeden çatlayan sesimle. Genzimi temizleyip Michael'a döndüğümde, yeşil gözlerini büyük bir bıkkınlıkla devirdiğini gördüm.

"Çalmadım Devon, ödünç aldım." diyerek beni düzeltti.

"Ölmek istemiyorum."

"Tanrı aşkına, sen bisikletinle ben de kaykayımla mı gidecektik sahiden?"

Omuz silktim. Eminim ki benim bisikletim ve Michael'ın kaykayı ikimize bu araba yolculuğundan çok daha fazla güven sağlayacaktı.

Mali'nin de söylediği gibi o kırmızı, puantiyeli elbisemi giymiştim. Michael beni ilk gördüğünde gerçekten çok güzel göründüğüme dair yarım saat boyunca iltifatlar yağdırmıştı. Fakat her şey, elbisenin altına topuklu ayakkabı giymek yerine beyaz Converselerimi giydiğimi gördüğü anda bitmişti. Bununla ilgili ise arabaya binene ve parti evine yaklaşmamıza çok az bir yol kalana dek söylenmişti.

"Ayrıca şu saçma ayakkabılarını da bir gün makasla parçalayacağım."

Ne demiştim?

"Yalnızca rüyanda."

"Ciddiyim Devon," yarı gülümser yarı da ciddi bir ifade takındı. Gözlerini yoldan ayırmamaya çalışıyordu. "Benim bildiğim elbisenin altına o seksi topuklulardan falan giyilir."

"O dediğin şeyi koca Robert Lisesi'nde yapan iki grup var. Birincisi Etna ve saz arkadaşları," gözlerimi devirdim. İsmini söylemek bile midemin bulunmasına yetiyordu. "Diğer grup ise; Etna ve saz arkadaşlarına özenenler. Ve ben Devon Parker'ım. İki lanet olası grupla da işim yok."

Michael bir anda yaptığım çıkışma karşısında sessiz kaldı. Kendimi onlardan ayrı tutuyor ve olduğum insanla barışmaya başlıyor olduğum için memnuniyet belirten bir ifadeyle gülümsedi.

Olduğum insanı kabullenmek konusunda zaten çok önceden atmaya çalışmış olduğum adımlar vardı. Annem ve babam, bunun bir kadın olarak sahip olmam gereken en önemli şey olduğu hakkında benimle birçok kez ciddi konuşmalar yapmışlardı. İkisi de buna öncülük etmeye çalışsalar da, asıl temelleri babamla birlikte atmıştım.

Tabii bütün bu olaylar zorlanarak attığım temellerimi birazcık sarsmış olsa da, tam olarak yıkılmadığı için şükür ediyordum. Çok daha kötüsü de olabilirdi.

"Hey," Michael bir elini gözümün önünde sallayarak dalmış olduğum hayaller aleminden beni çekip çıkarttı. "Sakın o salakların moralini bozmalarına izin verme. Oraya eğlenmeye gidiyoruz, amaç bu."

Etna zaten uzun zamandır kendisini fazlasıyla görmezden geldiğim bir insandı. Ergen bir sürtük gibi davranıp beni tuvalette sıkıştırarak aklınca ürkeceğimi düşünmesi hiçbir şeyin değiştiği anlamına gelmiyordu. Hala umrumda değildi, hala ne isterse onu yapmakta özgür bir tek hücreli geri zekalıydı.

Calum ayrıldıklarını söylediğinden beri ikisini hiç yan yana görmemiştim. Ayrılıklarının Etna'nın özgüvenini sarmış olduğuna dair her türlü bahise gözüm kapalı girerdim. Bu parti Etna'nın şöhretini cilalamak ve 'ayrıldık ama sensiz çok daha iyiyim' izlenimi yaratmak için takımdaki birkaç çocuğun kucağına atlamak üzere orada bulanacağının en büyük kanıtıydı. Her türlü gösterişi sonuna kadar sergilemekten ve de şov yapmaktan asla vazgeçmediği gibi; bu akşam yine o ucuz şovlarından birini yapacağından da adımın Devon olduğu kadar emindim. Kendisini kanıtlamak ve okulun serserisinden, futbol takımının kaptanından yani Calum Hood'dan ayrıldığı ama hala çok mutlu olduğu izlenimini çizmek onun için altın değerini taşıyacak kadar önemliydi.

He(art) || hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin