4.6

4.8K 257 220
                                    

"Cidden buldun mu?"

Sinsi ve oldukça hınzır bulduğum bir gülümsemeyi dudaklarına yerleştirirken çorabı paketiyle birlikte ders çalışma masamın üstüne attı. Harikalar yaratmış gibi büyük bir gururla göğsünü kabartırken, avucunu sandalyeme dayadı. İnanamıyormuş gibi dakikalarca çorabı inceledim.

Tabii mutluluktan ağlamak üzere gibi bir surat ifadesiyle inceledim desem çok daha doğru bir betimleme yapmış sayılabilirdim.

"Calum Hood ve kadınları mutlu etme hünerlerini çok küçümsüyorsun."

Aynı anda kahkaha attık. Evet eski çoraplarım elden gittiği için gerçekten çok üzülmüştüm. Geçen sene onları çok severek almıştım ve uzun bir süre de çok severek giymiştim.

Ta ki annem hafta sonuna biriken çamaşırları yıkarken onun aslında ne olduğunu anlayıp benden habersiz çöpe atana kadar. Markete gitmek için çoraplarımı giymeye ihtiyacım olduğunda onları giymek istemiştim. Bulamayınca da tıpkı bir aptal gibi anneme desenine kadar tarif edip nereye koymuş olabileceğini sormuştum.

Ve bana tüm soğukkanlılığıyla çöpe attığını söylemişti.

Sonra da hiçbir şey olmamış gibi babamla büyükannem ve büyükbabamı ziyaret etmeye gitmişlerdi.

"Bulamayacağını düşünmüştüm," çorabı onun aksine çok değerli bir şeyi kırmamak adına dikkatle konumlandırırmış gibi masamın üstüne bıraktım. Aramızdaki mesafeyi kapatıp bana yaklaşırken, baş parmakları dışarıda kalacak şekilde ellerini kotunun ceplerine yerleştirdi.

"Yine internetten sipariş edebilirdik ama bu... adil olmazdı değil mi?"

Bakışlarımı yüzüne kaldırdım. Bilerek tahrik edici o sıcak ses tonunu kullanıyordu ki, işe yaramadığını söyleyemezdim. O sesle konuşmasa bile karşımda tüm dağınıklığına rağmen sahip olmaktan biraz bile vazgeçmediği güzelliğiyle tüm duygularımı harekete geçirmekte yeterince başarılıydı.

Başımı yavaşça sallarken yüzünü biraz daha yüzüme yaklaştırdı. Alnına dökülen dağınık kuzguni dalgaları benim alnıma değiyordu. Burnunu elmacık kemiğim ile yanağım arasında tutturduğu o kısa rotada öldürücü bir yavaşlıkta dolaştırırken sıcak nefesleri cildimde değdiği bölgeyi acımasızca dağlıyordu.

"Mali'ye senin benim sevgilim olduğunu söyledim." diye aynı tahrik edici ses tonuyla mırıldandığında aramızda hiç mesafe kalmamıştı. Yanlarımda aptal gibi salınan ellerimden biri karnına çıktı. Kazağının kumaşını avucumun içinde toplayıp tutunurken, hangisi hakkında daha fazla telaşa düşmem gerektiğini çabucak kestirmeye çalışıyordum.

Mali'nin ilişkimizi öğrenmesine mi yoksa... buna mı?

Sertçe yutkunduğumda tenimin üzerinde gülümsedi. Bir elini nazikçe belime yerleştirip beni kendisine yasladı. Yüzüm şu an düzensizce inip kalkan göğsünün hizasındaydı. Gözlerinin içlerine bakmadan "Peki... ne söyledi?" diye sordum.

"Çok sevindi,"

"Ve?"

"Korunmayı unutmamamız gerektiğini söyledi."

Hayretle gözlerimi Calum'a kaldırdım. Sevindiğini söylemesi çok daha normaldi ve fazlasıyla olasıydı. Ama Mali'yi bu tarz şeyleri Calum'la konuşurken düşünemediğim gibi, bir de bunu tembihlerken hiç düşünemiyordum.

"D-dalga mı geçiyorsun?"

Çarpık bir şekilde gülümsedi. Başını sallarken "Utanmanı sağlamaya çalışıyordum," dedi. "Ki, görünüşe bakılırsa epey işe yaradı."

He(art) || hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin