2.7

4.4K 301 156
                                    

Annem bir yandan rengarenk olmalarına bizzat dikkat ettiği ortancalarını sularken diğer yandan da bana yaptığı emrivakisini kabullendirmeye çalışıyordu.

"Kasabanın tüm kadınları kızlarını getiriyor," dedi. "Joy, Mali'yi de getirecek. Yalnız kalmayacaksın."

"Sorun bu değil." gözlerimi devirdim. "Sorun sizin dernek ve düzenlediği aptal yemeklerde."

"Devon, herkes kızıyla gidiyor diyorum. Beni bundan mahrum etmeyeceksin herhalde?"

Geçen gün kahvaltıda yaptığımız o gelecek konuşmasına ithaf olmasına özellikle dikkat ederek imalı bir ses tonu kullanmaya çalıştım. Annemin o sırada beni babama karşı desteklemesine minnettardım ama sonrasında gelip benimle bu konuyu tekrar konuşmadıkları için de biraz alınmıştım. Belli ki bu konuda bana pek fazla güvenleri yoktu.

"Evde kalıp ders çalışsam daha iyi olurdu," diye mırıldandım sessizce. "Birikime sahip olmam gerekiyor sonuçta."

Annem söylediklerim üzerine epey bir duraksadı. Hortumdan akan suyu kapatmak için musluğa uzandı. Çevirirken seslice genzini temizlediğini duydum. Dikmek için elime tutuşturduğu fidanları sıkıca kavramken yeni bir konuşmanın başlamak üzere olduğunun habercisi olan tehlike çanları kulaklarımın dibinde çalmaya başlamıştı bile.

Nitekim her şey tıpkı umduğum gibi oldu.

"Bize kızgın mısın yoksa sen?"

Kaşlarımı çatıp annemin gözlerinin içine baktım. Kızgın olup olmadığım çok başka bir konuydu fakat kırgın olduğum kocaman bir gerçekti. Yine de bu kırgınlığın da ömür boyu süreceğini hiç zannetmiyordum. Sonuçta onlar kızlarının iyiliğini düşünen o anne ve babalardandı. Söyleme tarzlarını doğruladığımdan değildi ama sonuç olarak endişelerinde bir nebze de olsa haklılık payları olduğunun da farkındaydım. İstesem de, istemesem de.

"Hayır," genzimi temizlemek zorunda kaldım. "Hayır tabii ki. Bunu gerektirecek ne oldu ki-"

Uzanıp saçlarımın arasından öperken sevinçli kıkırtıları, sonbaharı selamlayan bahçemizde yankılanıp atmosfere karışıyordu. Geri çekilirken elektriklenmesini zorla dindirdiğim saçlarımı karıştırdı.

"Sana her şeyi öğrettiğimizi düşünüyorum, hem de her şeyi. Ama hala berbat bir yalancısın."

"Bunun iyi bir şey olduğunu sanıyordum."

"Bazen hayatını kurtaracak o beyaz yalanları söylemeyi bilmelisin."

"Anne," dedim gülerek. "Beni yanlış şeylere yönlendirdiğinin farkında mısın?"

Kucağımdaki fidanları aldı. Sabah babamın koşusuna çıkmadan kazdığı çukurlara onları dikkatle yerleştirirken annemin tuhafıma giden çok fazla özelliği olduğunu fark ettim. Nasıl bu kadar kontrollü ve planlı olup her şeye yetişebildiği gibi mesela. Ev işlerine bakardı, bahçesine her şeyden çok önem verirdi. Babam ve bana ayıracak her zaman vakti olurdu, bizzat kendisine de öyle. Kasabadaki dernekle de olağanüstü çabalarla ilgilenerek de öyle. Annem olduğu gerçeği haricinde bu bitmek tükenmeyen bilmeyen enerjisiyle büyük ihtimalle kendisine her zaman saygı duyacağım bir kadındı.

"On sekizinden sonra yalan söylemeyi alışkanlık haline getiremeyeceğine göre."

Ah, hiç başlamadım emin olabilirsin...

"Tabii, öyle."

"Ee?" fidanın kenarlarına avuçlarıyla toprakları iteklerken dizlerimin üzerine çöküp anneme yardımcı oldum. "Bu akşamki yemeğe geliyor musun?"

He(art) || hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin