5.3

2.9K 259 62
                                    

Calum beni evime bıraktığında yol boyunca ikimiz de sessizliğimizi koruma yemini etmişiz gibiydik. İkimizden de çıt bile çıkmamıştı. Muhtemelen o ne yapması gerektiği konusunda kafasındaki soru işaretlerini gidermeye çalışıyordu ve ben de... Etna'ya ne tür bir işkence yöntemi uygulasam içim soğur diye düşünüyordum. Ama bulamıyordum. Çünkü o şeytana ne yaparsam yapayım az kalırdı. Bana olan hıncını küçücük bir çocuktan alabilecek kadar caniydi.

Babam, büyükannemin ona ihtiyacı olduğunu söylediği için gitmek zorunda kalmıştı. Annem de bütün akşam boyunca Joy ve Mali ile kalmak istemişti. Calum da beni eve bırakması için postalanmıştı.

Kısacası bu gece kimsenin kimseye tahammülü yoktu.

Arabayı evin önünde durdurduğunda gürültülü bir şekilde nefes alıp verdi. Bu sessizlik daha önce aramızda oluşan hiçbir sessizliğe benzemiyordu. Normal bir zamanda olmuş olsaydık eğer, ikimizden birisi saçma sapan da olsa bir şeyler söyleyerek bunu bozardı. Kimin olduğu veya kimin ne söylediğinin bir önemi yoktu. Fakat birisi mutlaka bu sessizliği bozardı. Şimdiyse kimsenin bunu üstlenmeye cesareti yoktu. İkimiz de hala olanların şokunu yaşıyorduk. O yeğenini görmeyi, ben de her zaman yaptığım gibi öğleden sonraları gidip küçük bir bebeğe bakıcılık yapmayı umut etmiştim ama... hiçbir şey düşündüğümüz gibi olmamıştı.

Başımı eğip kucağımda öylece duran ellerimi birleştirdim. Usulca parmaklarımla oynuyor, hala Calum'ın bu huzursuzluktan başka hiçbir şey getirmeyen ve giderek korkutucu boyutlara ulaşan sessizliği bir yerinden bozmasını bekliyordum. Ama sanırım o da aynısını benden bekliyordu.

Onun yanında olmak istiyordum. Bir faydam dokunabilmeliydi. Fakat ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Birbirimizi gördüğümüzden beri Calum'ın bana söylediği tek şey, Etna gibi bir sürtüğe yenik düşüp beni bırakmayacağıydı.

Seslice genzimi temizledim. Emniyet kemerimi çözüp arabadan inmek için hareketlendiğimde, bakışları sonunda beni buldu. O kahverengi gözlerin bu kadar soluk bakacağı günlerin geleceğini belki de asla düşünmezdim. Bu yüzden Etna'dan daha da fazla nefret ediyordum. Sadece benim değil, kaç kişinin hayatında birden kötü etki yaratmıştı.

"Bıraktığın için teşekkür ederim. İyi geceler-"

"Devon."

Arabadan tam inmek için yönümü diğer tarafa dönmüştüm ki, montumun altındaki bileğimi sıkıca kavrayıp bunu yapmama engel oldu. Kapıyı açmamıştım bile oysaki.

Ne söyleyeceğini bilmiyordum. Dürüst olmak gerekirse duyacaklarım beni çok korkutuyordu. Benden ayrılmayacağını söylemişti ama... yine de fikrini değiştirirse?

Çok daha kötü olmaktan korkuyordum. Beni bırakmasını istemiyordum. Calum olmadan önce hayatıma devam ediyordum. Bu doğruydu. Ama onu şimdi bırakmak istemiyordum. Daha hiçbir şey yaşamamışız gibi hissediyordum. Eksik kalan çok şey var gibiydi.

Tamamlanmayı bekleyen çok şey...

Korkak bakışlarım, onun soluk kahverengilerini bulduğunda yemin ederim bu görüntü karşısında sadece içim titredi. Bu zamanda bile onun ne kadar güzel olduğunu düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. İnsanı yıpratacak kadar güzeldi.

"Bir şey söylemeyecek misin?"

Göğsüm ağrıyordu. Bir cümlesi bütün vücudumu ezip geçmişti sanki. Aptal gibi suratına bakmaktan ve ağır ağır nefesler almaktan başka tam olarak yapabildiğim hiçbir şey yoktu. Bileğimi kavrayan parmakları tenimi okşuyordu. Bunu hissediyor olmanın beni rahatlatması gerekirdi. Çünkü Calum'ın sıcak ve kuru cildi benim cildimle temas ettiğinde içinde ılık su olan bir küvette dinleniyormuşum gibi hissederdim. Sessiz, dingin. Şimdiyse dokunuşu beni dalgalı, soğuk ve bilmediğim kadar derin sulara sahip olan bir denize doğru uçurumun kenarından aşağı itiyordu sanki.

He(art) || hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin